Nora'nın Kitaplığı : Zümrüt Yeşil (Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer #3) - Tanıtım & İnceleme

21 Kasım 2013 Perşembe

Zümrüt Yeşil (Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer #3) - Tanıtım & İnceleme

zümrüt yeşil kitap ile ilgili görsel sonucu 

İçinde aşkın tüm renklerini bulduğunuz
unutulmaz serinin son kitabı...

Bir kadın kalbi kırıldığında ne yapar?

En iyi arkadaşını arar, çikolata yer, belki haftalarca aşk acısı çeker.

Ancak zaman yolcusu Gwendolyn Shepherd, elinde olmayan nedenlerden dolayı enerjisini başka şeylere harcamak zorundadır. Örneğin; hayatta kalmak.

Çünkü geçmişte yaşayan Saint Germain Kontunun yaptıkları, geleceği tehlikeli bir şekilde etkilemeye başlamıştır.

Gwendolyn ve Gideon aşk acısına rağmen ipucu bulmak için 17. yüzyıldaki büyüleyici bir baloda menuet dansı yapmakla kalmayacak, kendilerini unutulmaz bir maceranın da içinde bulacaklardır.

 °.•°•.★

Serinin bu son kitabında "İ-NA-NA-MI-YO-RUM" dediğimiz çok kısım vardı. Çoğu tahmin edilebilirdi ama bazıları gerçekten bizi şok etmeye yetti. Kitapla ilgili şikayetçi olduğum bazı kısımlar da var. Mesela kitabın sonu yarım yamalak bitirilmiş. (Azıcık spoiler içerebilir.) Gwendolyn, Gideon, Leslie, Raphael, Gwen'in ailesinin falan geleceği, akıbeti belirli değil. Yani olaylar oldu bitti ve sonra ne oldu? Konta ne olduğu bile söylenmiyor sonunda. Birazcık daha uzatılmalıymış bana kalırsa, en azından 1 bölüm boyunca gelecek süreçte neler olduğu, olayların nasıl düzene girdiği anlatılmalıydı. Diğer muhafızlardan kim işbirilğinde, kim nasıl tepki verecek, bunlar resmen uçtu gitti yani.

Sadece bu kitap için söyleyeceklerim bu kadar, çünkü biraz da seri hakkında yorum yapacağım. Mesela 3 kitabın bu kadar kalın görünmesine rağmen içeriği biraz sıkıştırılsa nasıl tek kitap haline getirilebileceği gibi. Tamam tek cümle olarak biraz uzun oldu, şöyle açıklayım.  Kitaplar hem Ciltli, hem büyük puntolu, hem de fazla boşluklu olduğundan dolayı kalın gibi görünüyor. Fakat bu üç kitabı da puntoları küçültüp boşlukları normal hale getirince (ve karton kapağı da unutmayalım) birleştirirsek ben en fazla 700 sayfalık normal bir kitap ortaya çıkar diye düşünüyorum. Sadece görünüş olarak değil içerik olarak da üç kitap gereksizdi. Çünkü zaten kitaplar totalde sadece 2 haftayı anlatıyor. İnanabiliyor musunuz? O kocaman kitaplar topu topu 2 hafta!

Tamam, uzatmadan (sanki hiç uzatmamışım gibi) diğer meseleye geçelim, dipnotlar. Madem bazı kelimelere dipnot koyuyosunuz, doğru düzgün açıklama yapın bari. Bir kelimeye yıldız koyup altına "Bir simya terimi." yazıyorlar. Evet canım, onu ben de görebiliyorum, asıl yazmaları gereken şey kelimenin anlamı. Terim olduğu ortada zaten ne olduğunu bilmiyoruz asıl.

Ben bu seriye ilk başladığımda aşk ağırlıklı olduğunu düşünmüştüm. Kapakları olsun, serinin ismi olsun, tanıtım yazısı olsun her şeyiyle. Ama biraz yanılgıya düşmüş olduğumu farkettim. Her ne kadar aşk içerse de kesinlikle macera ağır basan bir seri. Zaten romantik kitaplarda kız-erkek sahneleri durmadan karşımıza çıkar ve sürekli dipdibedir. Bu seride ise tam zıddına 5-6 sahneden birinde kısa bir konuşma (veya her ne yapıyorlarsa işte ondan) var. Bu açıdan hayal kırıklığı oldu diyemem ama biraz şaşırdım yani, bir kitap bitiyor ben hala 'ee hani bunlara ne oldu' havalarında kalıyorum.
 °.•°•.★

Ve ve ve ve veee! Serinin filmi. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz merak ediyorum. Çünkü ben fragmana atılan 2 saniyelik bakış içerisinde milyonlarca eleştirel düşünceye sahip oldum.
Gwendolyn; şişman ya, bildiğiniz balık etli kız. Krem bir elbise giymişti izlediğim kısımda ve -OMG!- o neydi ya çok ciddiyim. Bu kız kitabın başında uzun bacaklıyım, güzel suratlıyım diye kendini yüceltiyordu ve sonuç: 10 üzerinde 3. Tabi bu sadece fragmana bakarak söylediklerim, resimlerde gayet normal duruyordu.
Gideon; Bu konu üzerinde fazla düşünbir düşüncem yok aslında. Hayallerimdeki Gideon ile uzaktan yakından alakası yok ama izlediğim kısımda berbat falan da değildi. Şöyle bir düşününce gayet hoştu aslında, bir türlü karar veremiyorum o yüzden bu konuyu pas geçeceğim. Ama bir şeyi de eklemem lazım, çocuğu görünce aklıma ilk gelen şey Leonardo DiCaprio'nun Titanic'deki haline ne kadar benziyor olduğuydu. Bilmiyorum belki de sadece saçlar yüzündendir.

Evet fragmana şöyle bir bakıldığında, aşırı sessiz ve kasvetli (tam olarak kullanabileceğim kelime bu) diye düşünüyorum. Macera kitaplarına-filmlerine has olan o hava bu filme verilememiş. Aynı şeyi Kemikler Şehri filminde de yaşadığımızı düşünüyorum -ki daha önce belirtmiştim bunları zaten-. Zaten filmde neden Almanca konuşulduğu saçmalığını çözebilmiş değilim. Kitaba göre bunlar Londra'da yaşıyor. Almanca'da ise Gwendolyn 2. veya 3. dil olarak alıyor ve pek de iyi değil diye anlatılıyordu. Bu arada filmdeki soğuk havayı da çözdüm: Alman oyuncular. Tabii yazarın Alman olması bu uupuzuun paragraftaki her şeyi açıklıyor sanırım.

Neyse yani sanki daha söylemem gereken bir milyon şey varmış gibi hissediyorum ama şu ana kadar yazdıklarımın okunması bile zor olacak bu yüzden burada bırakıyorum. Okuyanlar ve okumayanlar yorumlarınızı bekliyoruum :)

Puanım: 5   GoodReads Puanı: 4,34   Imdb Puanı (Film): 5,7 / 10
Yazar: Kerstin Gier   Sayfa Sayısı: 464   Yayınevi: Pegasus

 
 

32 yorum :

  1. Benim anlamadiğim bir nokta var madem iksiri içen kişi ölümsüz olabiliyor o halde kont niye gwen'i öldürmeye çalışıyor yani sadece içsin bitsin ayni şeyi gideon yapti ve ölümsüz oldu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabı okumamın üzerinden uzun zaman geçti o yüzden hatırlamıyorum ama çok mantıklı soru. Kitaptaki bazı kısımlar çözülmeden bırakılmıştı bu da onlardan biri olabilir ama sadece ben hatırlamıyor da olabilirim :D

      Sil
    2. 3 kitabi soluksuz devirdim ve aklimda tek bi soru var Lucy ve Gwendolyn'e noldu? Bütün seri boyunca en merak ettiğim sey bu oldu. Annenin aslında baska biri oldugunu ogrendin... Bence bu konu bu kadar kestirilip atılmaması gerekecek kadar önemli bi detaydı. Bunlara rağmen, sonunun fazla eksik ve yarım bitmesi haricinde herkesin kitapliğinda bulunmasi gerektigini düsündügüm bi seri...

      Sil
    3. Birçok önemli detayı kestirip attılar gerçekten. Yazar tadında bırakayım derken yarım bırakmış kitabı sanki. Katılıyorum sana :)

      Sil
  2. Bende yukarıda yazdıklarına aynen katılıyorum.Sırf sonunu çok merak ettiğim için 3 kitabıda 5 günde bitirdim. Zümrüt yeşilin son bölümüne gelene kadar herşey çok çok iyiydi aklımda hiç soru işareti yoktu ama kitabın bitmesiyle içimde hem bir burukluk hemde daha yok mu burda mı biter dedim.Aslında bu soruyu 1.ve 2. kitabın sonunda da sormuştum çünkü her seferinde yazar en heyecanlı yerinde bitirmeyi başarmıştı ama son kitap için aynı heycanla sorduğum söylenemez bence Gwendolyn nin okula gidip hayaletine bakması yerine hayatının gerikalanını, Gideonı ve bazı soru işaretlerine cevap niteliğinde bir bölüm anlatması gerekirdi...Yazar sanırım bunu bizim hayal gücümüze bırakmış anlaşılan .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki de bu şekilde daha etkileyici ve akılda kalıcı bir son olmuştur :) Yazar klişelerden uzak durmak istemiş de olabilir...

      Sil
  3. Ayrıca iki tane kronograf vardı bildiğim kadarıyla çalınanın içinden çıkanı gideon içtiğine göre diğer kronograftan çıkanına ne olacak yada ondanda felsefe taşı çıkacak mı hem neden gwendolynin ölümsüzlüğü kontunkisini etkiliyo ve kont ölümsüzlüğü nerden elde etmiş acaba .Bunları açıklayacak olabilen varsa açıklasın lütfen aklımı kurcalıyo.

    YanıtlaSil
  4. Arkadaşlar benim teorim şu. Öncelikle RUBINROT, senin soruna cevap vereyim Gideon, 1. kronograftan çıkanı içti. 2.sini Konta götürdü.Her şeyi planlamışlardı. Yani kötü niyetle değil. Ayrıca kehanette Karga doğunca kontun ölümsüzlüğü sona eriyordu. Karga doğduktan sonra Gideon tozu içince bu kural Gideon'ı etkilemedi. Yani ben böyle yorumladım. Beni asıl merak ettiren Bay Bernard, Gwen'in erkek kardeşi mi?

    YanıtlaSil
  5. Sana katılıyorum sonu çok yarım yamalak bitmiş .Yazar biraz daha uzatabilirmiş.Benimde aklımda bazı soru işaretleri kalmıstı ama yorum yapan arkadaşlar açıklamışlar .Açıklama için çok teşekkürler:D

    YanıtlaSil
  6. zümrüt yeşiln filmi çıktı mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu an Safir Mavi'ninki çekiliyor :)

      Sil
    2. safir mavinin filmi daha çıkmadımı bilgilendirirsen sevinirim

      Sil
    3. 14 Ağustos tarihinde yurt dışında çıkacak :)

      Sil
  7. Ben kitabın etkisinde 2-3 ay kaldım. Öyle böyle değil. 1. kitabı çok severek okumuştum. Sürükleyiciydi ve konuda ilginçti. Kitabı bitirdiğim gibi 2. ye başladım. Balo kısımları falan çok hoştu anlatımı. Fakat 3.kitapta hele o son kısım Gideon ve Gwendolyn onlara ne oldu hiç anlatılmadı pek çok şey karıştı. Yine de okuduğum en iyi serilerden biriydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunu bizimle paylaştığın için teşekkürler ;)

      Sil
  8. Dediğiniz gibi kitap biraz kısaltılıp tek kitaplık olarak da sunulabilirdi pekala. Gideon'a ne olduğu hakkında benim de kafamda soru işaretleri vardı ama Beyza Topçu sağolsun, bir şeyler biraz oturdu kafamda.
    Film ise tam bir felaket benim açımdan. Kitaptaki sırayı kesinlikle uyulmamış, işler karıştırılmış, acemice bir yapım olmuş her yönden, yine de merakımdan izledim tabi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Film konusunda katılıyorum, umarım ikincisi daha iyi olur..

      Sil
  9. ben yakut kırmızıyla serinin devam kitapları arasında 1 yıl falan bırakmış ama son iki kitabı 5 günde falan bitirmiştim. fazla romantizm yoktu evet ama gideon ve gwendolyn arasındaki mizah çok hoştu. filmide yakut kırmızının hemen ardından izlemiştim. ve sonrasında içimden kusmak geldi. yani o kız? ve bizim tatlı ve komik gwen? alakası bile yoktu. ama gideon hakkında aynı şeyi söyleyemem. yani o çocuk aşırı aşırı cool ve yakışıklı ve benim hayalime çok çok uygundu! not: seri bittikten sonra bi on kere youtube'dan manuet dansını izledim sdfss

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de tam tersine Gwen hakkında nötr olmama rağmen Gideon'ı hiç hayalime uyduramamıştım. Ama şimdi dönüp bakınca hoşuma gidiyor. Sanırım hayalimdeki Gideon'ı unuttum :P

      Sil
  10. Bence kitaplar çok güzeldi. Değinmek istediğim asıl nokta film. Film hakkında yaptığın yorumda önyargılı olmuşsun. Bende filmi izlerken sırf almanca diye kapatasım geldi fakat vazgeçip izledim hatta hoşuma bile gitti filmin yarısında. Özellikle Gideon limuzinle Gwendolyni almaya geldiğinde "Gwendolyn" diye bağırışını saplantı haline getirdim. Ve filmde her kitap filmindeki gibi hayalkırıklıkları vardı.Leslie eminim ki hiçbirimizin hayalindeki gibi değildi, geendolynin bi kardeşi eksikti, james(hayalet) ile tanışması filmde gerçekleşti oysaki Jamesi zaten tanıyodu ve dertleşiyodu onunla. Bunlar dışında yine eksik ve hatalar vardı ama izlenmeye değerdi. Mesela iki ana karakter bence çok güzel uymuş. Gwen karakteri gayet güzeldi, Gideon,ı da başta garipsedim ama sonradan aşık bile oldum😍 neyse işte . Şimdi Safir Mavi filmide çıkmış (üstünden baya zaman geçti) ama çeviren yok, kimse çeviremiyor. Bizde mahrum kaldık ama fragman ve alman sitelerinden izlediğim ve İnstagramdan attıkları videolardan gördüğüm kadarıyla bu film daha profosyönelce(kelimeyi bi yazamadım). Mesela bu filmde biricik Xemerious'umuz geldi ama onuda biraz daha şişman beklemiştim. Her şeyin sonucu olarak hem seri güzel hemde film (ayrı olarak ) güzel. Ama klasik kitap filmleri gibi. Hangi kitabın filmi tam ki ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve eklemeyi unuttuğum diğer bir eksik küçük hayalet çocuk yoktu filmde.

      Sil
    2. Benim filmi eleştirdiğim yön şu; kitaptan çok farklı. Kimsenin çıkıp Yakut Kırmızı'nın filmi ile senaryosunun benzediğini söyleyebileceğini sanmıyorum. Çok alakasız. Filmi tek başına eğlenceli buldum, ama kitaba göre yetersiz kalmış bana kalırsa. Şöyle bir dönüp bakınca karakterlerden hoşlanıyorum ama.. :)

      Sil
  11. kerstin gier kesinlikle harika bir yazar. Bana bu özel duyguları yaşatığı için ve gençliğimin değerini öğretiği için ona sonsuz teşekkürlerimi bahşediyorum. Kitap bittikten sonra içimde bir boşluk oluştu adeta kitapla bütünleşmiştim. Kelimeler yetmez anlatmaya teşekkürler bölümündeki son kısım oldukça hoşuma gitti umarım karakterlerini yaşatan bir yazar olarak kalır teşekkürler kerstin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım çoğumuz kitabı bitirdiğinde benzer duygulara sahipmiş... Katılıyorum sana :)

      Sil
  12. bir şey daha bahşetmek istiyorum ki yazar kitabın sonunu belirsizliklerle bırakmadı bizim, yani okuyucuların sonunu kurgulamasını bekeldi istediğimiz gibi istediği gibi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bana soracak olursan yazarın kurgulamasını tercih ederdim sonunu fakat böyle isteyenler de varmış demek ki, bazılarımız mutlu olmuş bu son ile :)

      Sil
  13. Bir iki kişi Bernhard olayıyla alakalı yazmış sanırım. Şöyle söyleyeyim. Lucy'nin hamile olduğu ve soyadlarının Bernhard olduğu yazılan kısımda tarih 1919'du ve Gwendolyn'in yaşamında yıl 2011. 1919'da doğan biri 92 yaşında olur. Uşakları olan Bay Bernhard'ın o yaşta olduğunu sanmıyorum. Belki Lucy'nin çocuğunun çocuğu falan olabilir. Çünkü akrabalık ilişkileri olmasa yazar sonda böyle bir detay yazmazdı bence. Demek ki bir kan bağı var.Ayrıca ben de kitabın eksik kaldığını düşünüyorum. Yani diğer muhafızlar olanlara ne dedi? Gwen ve Gideon'un ölümsüz olması hakkında ne konuştular? Gwen'in ailesi ve Charlotte falan ne yaptı? Hatta Leslie ve Raphael'e ne oldu? En önemlisi ise Allah aşkına bu bir aşk romanıysa ve Gideon ile Gwen birbirlerine sırılsıklam aşık olup birbirleri olmadan yaşayamayacak durumda ise neden yazar üçüncü kitabın sonunda onlara güzel bir bölüm ayırmadı ? Gwen'in kitaptaki en son anı okulda Xemerius ile saçma bir konuşması.Bu anlamsızdı gerçekten. Çünkü seride ikisinin aşkları çok önemli olmasına rağmen beraber geçirdikleri özel, mutlu anları bir o kadar da azdı. En azından yazar şöyle iki sene ileriye götürebilirdi ve demin saydığım tüm sorulara yanıt verebilirdi belki. Ama bunun yerine kitabı hiç sevmediğim Lucy ve Paul ile bitirdi. Zaten onların olayı da çok saçmaydı. Gwen'in gerçeği öğrenip onlarla karşılaştığında o kadar sakin kalması... Yani böyle olmamalıydı. Neden onu terk ettikleri hakkında bağırıp çağırabilir yada salya sümük ağlayabilirdi. Olması gereken de bu tarz bir şeydi. O kadar soğukkanlı olup kayıtsız kalmak da Gwendolyn'lik bir hareket değildi. Yada yazarın, Gwen'in ailesinin onlar olduğunu bildiğini Lucy ve Paul'a açıkladığı sahneyi geçiştirmesi yani YAZMAMASI şok etti beni. En önemli olaylardan biriydi halbuki. Ayrıca yine Lucy ve Paul'un kızları hakkında çok kayıtsız ve umursamaz oldukları gerçeği var. Yani kızlarını terk etmişler ve hiç vicdan azabı, pişmanlık yada üzüntü vs içeren bir konuşma bile geçmedi. Bırak Gwendolyn'e karşı konuşmalarını, kendi aralarında bile konuşmadılar.(Belki çok küçük cümleler vardır) En sonda da zaten Lucy hamile kalıp mutlu mesut hayatlarına devam ettiler. Bir de Kont'un neden sadece ikinci felsefe taşını yutup ölümsüz olamadığını ben de anlamadım. Sonuçta Gideon öyle ölümsüz oldu, Kont neden Gwendolyn'i öldürmek zorundaydı. Neyse belki benim bilmediğim bir sebebi vardır. İşte... Bu seri bende en çok soru işareti bırakan seriydi gerçekten..Ilk defa bu kadar kafam karıştı ve tatminsizlik yaşadım. Neyse yine de güzeldi. Heee bir de Glenda ve Charlotte 'un yaptığı pisliklerin bedelini iyice ödemelerini görmek isterdim :) Yada Charlotte her şeyden sonra Gwendolyn'den özür falan dileyip yakın bir arkadaşı olabilirdi. Bu güzel olurdu ve tabi önce Gideon' u kafasından atması gerekiyor. Neyse o kadaaar uzun yazdım ki... ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serinin arkasında bıraktığı soru işaretleri ve tatmin etmeyen sonu konusunda kesinlikle katılıyorum... Bu uzun yorumun için teşekkürler! ^^

      Sil
  14. İnternet sitemde aşk acısı nasıl geçer konusunda bir yazı yazmıştım. Okumanızı tavsiye ederim.

    YanıtlaSil