Nora'nın Kitaplığı : Çavdar Tarlasında Çocuklar - Kitap Yorumu

12 Haziran 2020 Cuma

Çavdar Tarlasında Çocuklar - Kitap Yorumu


"Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, söz gelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra."

Tanıtım yazısı Spoiler içerir!

Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger'ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler... Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield'ın masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger'ın. 1993'te Franny ve Zoey ile Dokuz Öykü adlı kitaplarını yayımladığımız Salinger, 1963'ten buyana yeni bir yapıt yayımlamamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.


Herkese merhaba! Instagram hesabımda, arkadaşımla bir etkinlik yaptığımızdan ve seçtiğimiz 12 edebi kitabı her ay 1 tane olarak okuyacağımıza dair kendimize meydan okuduğumuzdan bahsetmiştim. Maalesef Mayıs sonu sınav yoğunluğum sebebiyle Mayıs ayının kitabı Çavdar Tarlasında Çocuklar'ı biraz geç okumuş oldum. Bu gecikmeyi bu ay seçtiklerimden 1 kitap daha okuyarak kapatmayı planlıyorum. O kitabı da Instagram'daki Karanlık Şato hesabının bu ayki temasına uyarak Carmilla olarak seçtim.

Gelgelelim Çavdar Tarlasında Çocuklar'a. Bu kitap uzun zamandır okuduklarımdan çok farklıydı. Stefan Zweig kitaplarında nasıl sayfalar çevrildikçe bir yükselme hissi oluyorsa bunda da tam tersi yüksek ve enerjik başlayıp sayfalar geçtikçe bir düşüşe geçiyorsunuz. "Düşüş" derken kitaba dair kötü anlamda bir yorum olarak değil, gerçekten psikolojik olarak hissettiğimiz bir düşüşten bahsediyorum. Yoksa kitap başından sonuna kadar aynı şekilde sürükleyiciydi bana kalırsa. Asla okuması zor veya sıkıcı olan romanlardan değildi. Bu özelliğini çok sevdim çünkü yazın ağır romanlar okumak beni çok zorluyor.

Kitabın arka kapak yazısı olmadığını fark etmişsinizdir, bu durum benim gibi arka kapak yazısındaki içerikten uzak -veya bütün içeriği anlatan- özetler ve boş yorumları sevmeyenlerin işine geliyor aslında. Fakat siz bir kitabı okumadan önce onun hakkında bilgi sahibi olmayı sevenlerdenseniz size kısaca özetleyeyim:
Bu kitap zengin tabakada yaşayan, hayattaki adaletsizliklerden ve sahteliklerden nefret eden, başından bazı üzücü olaylar geçmiş hareketli bir liseli gencin bir okuldan daha atıldıktan sonra geçirdiği 4-5 günü anlatıyor. (Aslında burada küçük bir kasabanın çiftliğinde çalışan yoksul bir ailenin çocuklarının dramı diye espri yapasım gelmişti ama gördüm ki benden önce 100 kişi falan aynı şeyi yapmış... Pek yaratıcı değilim sanırım...)


Kitap baş karakter Holden'ın gözünden anlatılıyor. Normal bir erkeğin gözünden dünya olarak düşünüyordum başta okuduklarımı fakat bir yerden sonra işler çığırından çıkmaya başladı ve okuduklarımdan ne anlam çıkaracağımı bilemez olmaya başladım. Bir noktadan sonra kitabın nerede son bulacağını yavaş yavaş anlamaya başlıyorsunuz ama bu durum olayları çözümlemenize pek de yardımcı olmuyor. Bir oğlanın kafasındaki karmaşa, yaşadıklarının gerilimiyle karışınca gerçekten etkileyici bir okuma deneyimi elde ediyorsunuz. Devam eden spoiler bölümünü kitabı henüz okumadıysanız lütfen okumayın.

------------------------ Spoiler -----------------------------
Ucu açık bırakılan kitapların ayrı bir etkileyiciliğe sahip olduğu kesin. Ama aklımdaki soru işaretlerini düşünmeden duramıyorum. En başta, Phoebe'nin gerçekliğinden benim dışımda şüphe eden var mı? "Gerçek olan hiçbir şeyden hoşlanmıyorsun!" dediğinde Holden "Bu aramızdaki konuşmadan hoşlanıyorum" demişti ve Phoebe de "Bu gerçek değil!" diye cevap vermişti. Bir de Phoebe sanki Holden'ın Allie'ye olan özlemini yatıştırmak için yarattığı bir hayali karakter gibi geldi bana. Sürekli Holden'ın aklından geçenleri okurcasına konuşması ve histerik bir şekilde "Babam seni öldürecek" deyip durması, sanki Holden'ın bastıramadığı endişelerini dile getirir gibi. Bir de tam Holden gitmeye kararlıyken elinde bavullarla çıkıp gelmesi ve bunu gören Holden'ın gitmekten hemen vazgeçmesi, sanki gitmemek için bir bahane arıyormuş da onu kendisi oluşturmuş gibi... Sanki herkesin sahtekâr, sıkıcı veya aptal olduğu bir dünyada Holden kendine olması gereken ideal karakteri oluşturmuş gibi geldi: Masum, zeki, eğlenceli ve sevgi dolu Phoebe.

Bir de kitap boyunca bahsi geçen, her şeyi başlatan ama anılar dışında hiç karşılaşamadığımız, sesini bile duyamadığımız Jane var. Bir yerde olaylara dahil olmasını istemiştim doğrusu... Son olarak kitabın sonunun daha detaylı olmasını isterdim. Holden sanki birden çok psikolojik rahatsızlığın belirtilerini gösteriyor gibiydi -özellikle karşıdan karşıya geçme sorunu yaşadığı kısımda tüylerimin diken diken olmasını engelleyemedim- ve elimde değil, neyi olduğunu ve ailesinin rahatsızlığını nasıl keşfettiğini çok merak ettim.

Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, sonda evine gittiği hocası hakkında tam da "Ne güzel şeyler söylüyor, sanki içimi okuyor" diye düşünüyordum ve... olana bakın! Hayat işte, hayatın acı gerçeklerinin yüzümüze tokat gibi indirilmesiydi o bölümde yaşananlar, gerçekten yaşamayan birinin tam olarak anlayamayacağı bir şok ve hayal kırıklığı. Umarım asla yaşamayız böyle şeyler...

Eğer bu kitabı okuduysanız bu konularda siz ne düşünüyorsunuz, lütfen benimle paylaşın 😊 
-------------------Spoiler Sonu-------------------


Son olarak bir de kitapta kullanan modası geçmiş ve pek de yerine oturmamış gibi gelen kelimelerden bahsetmek istiyorum. Bunlar gerçekten çok sık kullanılıyordu ve tahminimce çevirmenin yazar orijinal dilinde sokak jargonu kullandığı için kasıtlı olarak yaptığı bir şeydi. Ama emin değilim tabii 😄 Bu kelimelerden biri "bitmek"ti mesela. "Phoebe bu tarz şeylere biterdi", "Çocuklar şöyle davranıyor ya, bitiyorum" gibi, normalde "bayılmak" kelimesini tercih ederek kullandığımız bu yerlerde, onun yerine "bitmek" kelimesi çok sık bir şekilde geçiyordu. Tabii ki bu kelime kullanılabilir ama bir yerden sonra çok gözüme battı, gerçi rahatsız oldum mu diye sorarsanız cevabım hayır olur. Aynı şekilde sahtekar ve zıpır kelimeleri de biraz yersiz kullanılmış gibi geldi bana ama bu kelimeler, özellikle "zıpır" beni rahatsız etti çünkü anlamı bozduğunu hissettim. Bir de "lanet" çok kullanılıyordu ama bundan rahatsız olmadım, aksine, biraz komiğime gitti doğrusu.

Ne çok şey varmış söylemek istediğim! Halbuki kısa bir yorum olur sanıyordum. Ama böyle bir kitaba böyle bir yorum yakışır sanırım. Sonradan kitabın yazıldığı dönem hakkında bazı bilgiler edindim, size tavsiyem, kitabı okumadan önce yazıldığı dönemi araştırmanız. Okurken yakalayabileceğim birçok nüans varmış döneme dair, roman döneminin izlerini taşıdığı gibi aynı zamanda döneminde bahsedilmesi sessiz bir tabu olan konuları da içeriyormuş.

Sonuç olarak, ben gerçekten sevdim bu romanı, akıcı olması da tekrar söylüyorum, çok büyük bir artıydı. Merak ediyorsanız mutlaka okumanızı tavsiye ederim, hoş bir okuma zevki veriyor ve bana kalırsa okuduğunuz kitaplar arasında bulunmasını isteyebileceğiniz bir kitaptan bahsediyoruz. 

Çok kısa bir süre içerisinde yeni bir kitap yorumu daha paylaşacağım, Salı günü de yeni videomuz gelecek. Yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın, sağlıcakla kalın!


Yazar: J.D. Salinger     Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları       Çevirmen: Coşkun Yerli    
Sayfa Sayısı: 198     GoodReads Puanı: 3,81

7 yorum :

  1. Ben bu kitabı severek okumuştum :)

    YanıtlaSil
  2. Ay benim hala okumadıklarımdan 😢

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Erkek -biraz da karamsar- bakış açısından ve biraz sert bir dil kullanılmasından rahatsız olmayacaksanız tavsiye edebileceğim kitaplardan. Genelde farklı beklentilerle başlayanlar hayal kırıklığına uğrayabiliyorlar, o yüzden eğer okuyacaksanız bütün beklenti ve ön yargılarınızdan arınarak başlamanızı tavsiye ederim 😊

      Sil
  3. Rica ederim, bana bu kitabı öneren arkadaşım da hiç öyle bir şey düşünmediğini söylemişti. Belki de ben fazla kurgulamışımdır kafamda 😄 Bu arada gerçekten de birden fazla kez okunabilecek bir kitap, ben de ileride bir gün tekrar okuyabilirim 😊

    YanıtlaSil
  4. Kitap, okur bakımından ikiye ayrılıyor. Kimi çok yüceltiyor kimi de çok yeriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, bütün okurlara hitap eden bir kitap değil ama seven de çok seviyor gerçekten.

      Sil