Nora'nın Kitaplığı : Şubat 2021

27 Şubat 2021 Cumartesi

Şafak Kulesi (Cam Şato #6) - Kitap Yorumu


Şanlı bir imparatorluk. . .Umutsuz bir arayış. . .

Şimdi Aelin’ı takip etmeyi bırakıp, Chaol’un ardından gidelim. Kral Eli Chaol ve Nesryn, Erilea’yı kurtarmak için, son umutlarına doğru, tekerlek seslerinin azabıyla, yola çıktılar. Güney Kıtası’nın Kağan’ının devasa ordusuna ihtiyaçları var. Işıltılı kent Antica onları bekliyor. Burada sadece Erilea için değil kendileri için de şifa arayacaklar ve keşfettikleriyle baş etmekte çok zorlanacaklar. Zorlu geçen çocukluk yıllarının ardından Yrene onlara yardım edebilecek mi?


Herkese merhaba! Birkaç aylık (bir ömür gibi hissettirdi) bir aradan sonra Cam Şato serisine kaldığım yerden devam ediyorum. Kaldığım yerden diyorum çünkü her şeyi nasıl unuttuğum düşünülecek olursa 5. kitabı tekrar okumam işten bile değildi. Ama Şafak Kulesi Chaol'un tarafında 4. kitabın sonundan itibaren neler olduğunu anlattığı için çok da bir sıkıntı yaşamadım. 

5. Kitapta artık biraz sıkılmıştım doğrusu. Aelin ve Rowan'dan, özellikle (utanarak söylüyorum, bir insan Rowan'dan nasıl sıkılabilir ki? Ama öyle oldu işte...). Bu yüzden bu kitaba da bir tık çekinerek başladım. Ama ara vermek gerçekten iyi gelmiş olacak ki, kitabı bayılarak okudum. Doğruyu söylemek gerekirse bazı yerlerde artık tempo çok tekdüze bir hale gelmişti ve sıkılmış hissetmesem de "hadi artık biraz akıcı hale gelsin" moduna girdim. Ama genel olarak yavaş bir ritimde, özümseyerek okuduğum bir kitap oldu.


Birtakım spoilerlar içerebilecek potansiyeli olan bir paragrafçık:
Arkadaşlar, ben Chaol'u severdim. Onun yetişme koşullarının da etkisiyle biraz sığ birisi olduğunu düşünsem de, ondan hiç nefret etmedim, hatta yer yer Aelin'in ona büyük bir haksızlık yaptığını düşündüm. Bunu hâlâ düşünüyorum. Ama bu kitapta Chaol'dan gerçekten de bir tık soğudum. Nesryn'e olan tavrı ve bakış açısından, onu hemen beğendiği başka bir kızla kıyaslamaya başlaması beni rahatsız etti. Nesryn'le beraber olmayı istememesine rağmen onunla bunu konuşmayıp yedek sevgili gibi cebinde tutmasına ve onu özgür bırakacak cesareti olmamasına sinir oldum. Yrene ona taa en baştan beri "iyileşmeni kolaylaştırmak için kendini bana açman lazım" dediğinde bunu korkaklık ve inatçılıkla her seferinde reddedip Yrene'i daha çok uğraştırıp kızcağızıma acı çektirmesine sinir oldum. Gereksiz yerlerde fazlasıyla edepli davranıp da gereken yerlerde aklını başına toplamaması... her neyse. Ayrıca kitabın sonunda savaş için yola çıkarlarken yanında koltuk götürmesine resmen çıldırdım. Bu ne iğrençlik ya, romantik mi oldun sen şimdi? Düşündükçe utanç dolu hisler basıyor beni, daha milyon şey söylemek istiyorum bu koltuk götürme konusunda ama kendi akıl sağlığımı korumak adına bu sefer susma hakkıma sığınacağım. Cidden Chaol, cidden... Sırf bu tavırları yüzünden kitap boyunca çook sevdiğim Yrene'den bile soğudum kitabın sonunda. Gerçekten aşkın gözü kör olmalı çünkü Yrene Chaol'a çok fazla ama buna rağmen Chaol'a inanılmaz bir adammış gibi bakıyor. Neyse, sakinim. 
Spoilercıkların sonu geldi!


Nesryn'i zaten çok sevmiştim, bu kitapta ayrı bir sevdim. Rüzgarın güzel sesli kızı... Hakanlığın genel Orta Doğu havasını sevdim, hafif bir İran esintisiyle beraber sıcak memleketin rahatlığı ve modernliğini de hissetmek çok güzeldi. Seriye yeni katılan karakterlerimizin de her birini ayrı ayrı sevdim. Kitabımız yine yazarın tarzı olan bir şekilde sonlara doğru vurucu bir bilgiyle şenlendirildi. Tüm kitabın zirve noktasıydı ve biraz da tüm kitabı bu bilgi hatrına okumuşum gibi hissettirdi bana. Çok önemliydi, fark edilme anı çok güzeldi. Kitaba olan sevgimi ikiye katladı diyebilirim.

İşte bu kitap hakkındaki düşüncelerim böyle. Chaol'a söylediklerim için affınıza sığınıyorum ama nedense bekledikçe daha da bir sinirlenir oldum adama 😂 Siz bu kitap hakkında ne düşünüyorsunuz?



Yazar: Sarah J. Maas    Orijinal İsim: Tower of Dawn     Yayınevi: Dex     

 Sayfa Sayısı: 692      GoodReads Puanı: 4.34



Kitap Önerileri || İlknokta'ya Misafir Oldum - Video

Herkese merhaba! Bu hafta İlknokta Youtube kanalında sizlerle çok beğeneceğinizi düşündüğüm, son zamanlardaki favori kitaplarımı paylaştım. Farklı farklı türlerde öneriler yaptım, umarım beğenirsiniz 🥰 İçlerinde okuduğunuz veya okumak istediğiniz kitaplar varsa videoya yorum bırakmadan geçmeyin =3 Keyifli seyirler! ❤️

Buraya tıklayarak YouTube sayfasından da izleyebilirsiniz!



16 Şubat 2021 Salı

Othello - Kitap Yorumu


Arka Kapak: Spoiler İçerir
İngilizlerin en ünlü tiyatro yazarı William Shakespeare’in 1604 yılında trajedi türünde yazdığı Othello adlı oyununun konusu, yıllarca Venedik Devletinin hizmetinde savaşmış, türlü kahramanlıklar göstermiş Mağripli zenci bir komutan ile Venedikli beyaz bir kızın engel tanımayan aşkları, karısını delicesine seven bu komutanın emrindeki bir subayın kara çalmaları yüzünden karısından soğuması, karısına hediye ettiği ve namus simgesi olarak gördüğü küçük bir mendili başka bir erkeğin elinde görünce aldatıldığı kuşkusuna kapılıp çok sevdiği karısını boğarak vahşice öldürmesidir. Kitap,yaşama yön verenin aslında duygular olduğunu, olayların ve kişilerin göründüklerinden farklı olabileceğini vurguluyor.
Herkese merhaba! Yine kalp kıran bir Shakespeare trajedisiyle sizlerleyim: Aşkın, ihanetin, kıskançlığın kitabı Othello ile. Bu sefer saraylarda olmasak da yine yüksek mertebelerdeki karakterlerimiz başrolde. Kadına şiddete hayır diyerek yorumuma giriş yapıyorum 😌 Çünkü kitabımız, kıskançlığın saf ve güçlü bir aşkı nasıl parçalayabileceğini ve kırılgan bir güvenin nasıl korkunç sonuçlar doğurabileceğini anlatıyor. Tc kadın cinayetleri simülasyonuna hoş geldiniz diyebilir miyiz? Ben de öyle düşünmüştüm.

Yıllar geçmesine ve hayatın gittikçe daha farklılaşıp modernleşmesine rağmen bazı şeyler asla değişmez. Mesela sağlıklı bir ilişkinin temel kuralları gibi: Karşılıklı dürüstlük ve güven. Tabii ki bunun kolay olduğunu iddia etmiyorum, edemem ama bir şekilde bu sağlanamazsa korkarım ki hain ve fesat insanların eline Othello kadar kolay düşeriz.


Çok fazla kitabın içeriğine girip spoiler vermek istemiyorum bu sefer. İçinde çıkarabileceğimiz önemli dersler olan bu oyunu herkese tavsiye ederim. Zaten tiyatral özelliğinin de katkısıyla oldukça akıcı bir hale gelen Othello, bence Shakespeare okumaya başlamak için de doğru bir kitap. Okunması kolay olduğu gibi yazarın tarzını da bayağı bir yansıttığını düşünüyorum.

Kitabı okumayı düşünenlere şimdiden keyifli okumalar! Okuyanlar ise kendi yorumlarını benimle paylaşırsa çok sevinirim 😊
Yazar: William Shakespeare    Orijinal İsim: Othello    Yayınevi: Antik Kitap

 Sayfa Sayısı: 235      GoodReads Puanı: 3.90


15 Şubat 2021 Pazartesi

İki Çekiliş Birden Yapıyoruz!


Herkese merhaba ☀️ Şubat çekilişlerimiz başladı! İlk çekilişte kazanan kişiye yukarıda gördüğünüz görselden seçeceği bir kitap hediye! Katılmak için yalnızca bir Instagram hesabına ihtiyacınız var. Yapmanız gerekenler de çok basit, çekilişe buraya tıklayarak ulaşabilir ve şartları gerçekleştirerek katılabilirsiniz! SON GÜN 17 Şubat!

Bir sonraki çekilişimizde ise Uzakdiyar Sakinleri Okuma Kulübü olarak aşağıdan seçtiğiniz bir kitabı hediye ediyoruz! Bu çekilişe de buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu çekiliş için ise SON GÜN 21 Şubat!


En çok isteyene gitmesi dileğiyle 😋 Bir sonraki çekilişlerde görüşmek üzere, mutlu günler!



14 Şubat 2021 Pazar

Rüzgarın Adı ( Kralkatili Güncesi #1) - Kitap Yorumu


"Uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. Trebon kasabasını yakıp kül ettim. Felurian'la bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. Çoğu insanın kabul edildiğinden daha küçük bir yaşta Üniversite'den atıldım. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. Tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım. Belki beni duymuşsunuzdur." 


Herkese merhaba! Bu kitabı yıllar önce almış olsam da, uzunca bir süre okumayı hiç aklımdan geçirmiyordum. Ta ki @madgirlwithabook ile tanışana kadar, onun bu seriye olan aşkı benim içimde bir heves ateşi yakmış olacak ki, son birkaç aydır bu kitabı okuma fikri aklımdan çıkmıyordu. İşim olsa da hazır mezun olmuş ve biraz olsun rahatlamışken bu kitabı okumak için doğru zamanı buldum diye düşünüyorum ❤️ 


Mızmızlanmalı yorumuma geçmeden önce size biraz kitabı tanıtayım. Yaşadığı maceralarıyla ve kahramanlıklarıyla diyarda ünlenmiş Kvothe adlı karakterimizin sahte bir isimle yeni yerleştiği bir küçük kasabada solup giderken bir Tarihçi'nin onu bulması ve Kvothe'yi hayat öyküsünü anlatması için ikna etmesiyle başlıyor. Kvothe hayatını 3 günde anlatacağını söylüyor, bu da her günün serinin bir kitabına denk gelmesi anlamına geliyor. İlk kitapta Kvothe'nin hayatından bir 20 yılı falan dinlemiş oluyoruz, devam kitaplarında da 3-5 yıl geçecek sanırım çünkü bu hikayeyi anlatırken Kvothe 25-30 yaşlarında falan oluyor. Ve bu hikayeyi anlattığı dönemde dünyaya tamamen bir kaos hakim. Dünyanın böylesine korkunç ve tekinsiz bir yer haline gelmesinin sebebi Kvothe'nin geçmişteki seçimleri ve eylemleri olabilir mi? Bu sorunun cevabını öğrenmek için merak içinde okuyoruz seriyi. Şu ana kadar bir ipucu bile verildiğini söyleyemeyeceğim gerçi 😅

Ağlayıp sızlanan birisi gibi görünmek istemem ama... bu tamamen haksızlık! Onca zaman ayırıp bu kadar sayfa okuyorum ve tam olaylar gerçek anlamda başlarken BAM! Kitap bitiyor! Bu kitabın bir başlangıç öyküsü olduğunu reddediyorum, hadi ama, seri yalnızca 3 kitaptan oluşuyor ve üçüncüsünü de muhtemelen dünya gözüyle göremeden ölüp gideceğim 💆‍♀️ Bütün o olaylar için 1 kitapçık neyime yetecek ki!


Bu krizi atlattığımıza göre kitaba dönebiliriz. Karakterin geçliği ve gelişiminden oldukça detaylı bir şekilde bahsedilmiş olsa da, kitap akıcılığından ödün vermedi. Uzunca bir süre her yeni bölüme geçerken “asıl hikaye yeni başlıyor” hissine kapıldım. Hevesle ve sabırla okuduğum, okurken de çok zevk aldığım bir kitap oldu Rüzgarın Adı. Ama görmek için yanıp tutuştuğum olayların hiçbiri burada yoktu!  Hatta duyduğum kadarıyla 2. kitapta bile yokmuş bu olaylar... Yandık! 

Biraz da karakterlerden bahsedeyim, yalnız kitabı okurken karakterleri ben kendim tanımak isterim, önceden bilmek istemem diyorsanız bu paragrafı gönül rahatlığıyla geçebilirsiniz 💖 Öncelikle güzelimiz, baş tacı ettiğimiz kraliçemiz -bizim bildiğimiz ismiyle- Denna'dan bahsedeyim. Denna'nın yetenekleri bir yana, erkeklere boyun eğmemesi -tam tersine boyun eğdirmesi- ve kimsenin de ona farklı erkeklerle takıldığı için çirkin yakıştırmalar yapmaması çok hoşuma gitti. Kulağa çok hoş gelmeyebilir ama Kvothe'nin söylediği gibi, o vahşi, dizginlenemez bir kız ve tek başına hayatta kalmaya çalışıyor. Davranışları çoğunlukla içgüdüsel, hesaplı ve içten pazarlıklı değil. Gerçekten böyle bir kadın karakter yarattığı ve Kvothe'nin tatlı dilini de kullanarak onu yücelttiği için Patrick Rothfuss'u ayakta alkışlayabilirim. Bir diğer bayıldığım karakter ise tabii ki Auri! Bu nasıl muhteşem ve özgün bir karakter, nasıl bir tatlılık, Aman Allah'ım! Gerçekten her sahnesini gözlerimden kalpler fışkırarak okudum Auri'nin ve yorumların geneli olumsuz olsa da Auri'nin başrolünde olduğu Sessizliğin Müziği novellasını okumayı merakla bekliyorum...


Bu kitaptan hemen sonra hangi kitabı okursam okuyayım sırf öncesinde bu kitabı okumuş olduğum için bana yetersiz gelecekmiş gibi bir endişeye kapıldım. Bir yanım Kvothe'nin öyküsünün devamını okumak için yanıp tutuşurken mantıklı yanım okunacak yüzlerce kitabın beni beklediğini hatırlatıp duruyor, bu vicdan muhasebesi de ne zor iş! Belki de kendime biraz sindirmek için zaman vermeliyim. Zaten üçüncü kitabın çıkması (daha ziyade asla çıkmaması) konusundaki belirsizlik beni resmen strese sokuyor.

Acısıyla tatlısıyla 1. günü atlattık, şimdi biraz uykuya yatıp 2. güne hazırlanma zamanı 🕺🏻Ben hazırlanırken siz de ilk kitabı okuyup bana yetişmeye ne dersiniz? 😋



Yazar: Patrick Rothfuss    Orijinal İsim: The Name of The Wind    Yayınevi: İthaki

 Sayfa Sayısı: 736      GoodReads Puanı: 4.52


İskandinav Mitolojisi - Kitap Yorumu


“BAŞLANGIÇTAN ÖNCE HİÇBİR ŞEY YOKTU: NE TOPRAK VARDI NE GÖKKUBBE, NE YILDIZLAR VARDI NE DE GÖKYÜZÜ. ŞEKİLSİZ VE ŞEMALSİZ, SİSTEN BİR ÂLEM İLE DURMADAN YANAN ATEŞTEN BİR ÂLEMDİ VAR OLAN.”

Neil Gaiman, eserlerinde fantastik diyarlar yaratırken kadim mitolojilerden her zaman ilham alan bir yazar olmuştur. Şimdi ise dikkatini bu diyarların kaynağına yöneltiyor ve destansı kuzey masallarını kendine has üslubuyla anlatıyor.

İskandinav Mitolojisi’nde yazar mühim İskandinav tanrılarını tasavvur ederken mitlerin aslına sadık kalıyor: Odin, Yüceler Yücesi, bilge, cüretkâr ve kurnaz. Thor, Odin’in oğlu, muazzam kudretine rağmen tanrıların en bilgesi olduğu söylenemez. Ve Loki, Odin’in kan kardeşi, oyunbaz ve önünde kimsenin duramadığı bir düzenbaz.

Gaiman, eski çağa ait bu hikâyeleri tıpkı bir romancı gibi ele alıyor; hikâyeler efsanevi dokuz âlemin yaratılışından başlıyor ve tanrıların, cücelerin, devlerin maceralarıyla devam ediyor. Thor’un çekicinin nasıl çalındığından, içenlere şairane ilhamlar veren bal şarabının kaynağının ne olduğuna kadar pek çok mit Gaiman’ın nüktedan cümleleriyle yeniden hayat buluyor. En nihayetinde her şey tanrıların alacakaranlığında doruğa çıkıyor: Ragnarök’te…


Herkese merhaba! Geçen ay @amazon.tr yıl sonu kampanyasından aldığım İskandinav Mitolojisi’ni (sanki okumam gereken bir yığın kitap yokmuş gibi) okudum bu hafta. Daha önce Neil Gaiman’dan bir kitap okumuş olsam da -Yolun Sonundaki Okyanus, yorumum için buraya tık-  bu kitabın dili benim için oldukça beklenmedikti. Epik bir anlatımı olacağı için akıcı olmasından yana çok umudum yoktu ama beklediğimin kat kat üstünde bir akıcılığı vardı, tek oturuşta bile bitirilebilecek bir kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.


Yazar Manzum ve Mensur Edda’lardan derlediği hikayeleri kronolojik sırayla bize sunmuş, üstüne bir de bizim için bir özel isimler sözlüğü bile hazırlamış 🥺 Bu nedenle bu mitolojiye aşina olmasanız bile hikayeleri okurken asla yabancılık çekmiyorsunuz. Hatta bir hikayeyi okurken önceki okuduklarınızdan belki anımayamazsınız diye yazar önceden adı geçen karakterleri nereden hatırlamamız gerektiğini tekrar tekrar belirtmişti. Mesela başlarda bir hikayede bir karakterin hikayesi ve özellikleri anlatılıp Loki'nin oğlu olduğundan bahsedilmişse, sonralarda bu karakterin adı geçtiğinde yanında mutlaka Loki'nin şu şu özelliklere sahip oğlu diye tekrar belirtmiş yazar. Bu sayede okumam gerçekten çok kolaylaştı çünkü ben de bir gördüğünü bir daha unutmayan, güçlü ezber yeteneği olan bir insan değilim asla.


Bütün kitap zamanın başlangıcından kıyamete (Ragnarok) kadar geçen süre içerisinde yaşanan belli başlı olaylardan oluşuyordu. Hâlâ bazı sahneler aklıma geldikçe önce cık cık ediyor, sonra kendimi tutamayıp bıyık altından gülüyorum. Çok komik bu tanrılar ayol 😂 Thor tam bir -söylemesi ayıptır- maldı (kaba tabir için üzgünüm ama bu karakteri tanımlayacak başka bir sıfat bulamadım Türkçede) ama Loki harikaydı, bütün hikayeler çok eğlenceli ve ilgi çekiciydi ama bazıları gerçekten unutulmazdı. 


Mitolojileri hep çok sevmişimdir ama İskandinav Mitolojisi hakkında dizi-filmlerde gördüklerimden fazlasını bilmiyordum, detayları görmek çok güzeldi. Bazı doğal olayların (depremler gibi) ve deyimlerin (bal şarabından içmiş olmak gibi) kaynağının geldiği yerlere dair yazılmış hikayeleri okurken kocaman gülümsedim. Bana soracak olursanız, mitoloji meraklısı herkes tereddüde düşmeden alıp okumalı, Neil Gaiman harika bir iş çıkartmış 👌🏻 Yazara ve bu yolda emeği geçen herkese bana bu mitoloji ve kültürle ilgili kattıklarından dolayı devasa bir teşekkürü borç bilirim.



Yazar: Neil Gaiman    Orijinal İsim: Norse Mythology    Yayınevi: İthaki

 Sayfa Sayısı: 272      GoodReads Puanı: 4.08



 

Kalpsiz - Kitap Yorumu





Spoiler İçerikli Arka Kapak Yazısı

Harikalar Diyarı’nda dehşet saçmasından ve kötü namlı Kupa Kraliçesi olmadan- önce, yalnızca âşık olmak isteyen bir genç kızdı.

Müzmin bekâr Kupa Kralı’nın gözdesi ve Harikalar Diyarı’nın en çok arzulanan genç kızlarından biri olsa da Catherine’in bambaşka bir tutkusu vardı. Tatlılar! Yetenekli bir pastacı olarak tek isteği, en iyi arkadaşı Mary Ann’le birlikte bir pastane açmaktı. Ama annesine kalırsa, yakın gelecekte kraliçe olacak genç bir kadın için böyle bir hayal çok yersizdi.

Derken Cath, yakışıklı ve gizemli kraliyet soytarısı Jest’le tanıştı. İlk kez gerçek aşkın çekimine kapıldığını hissetti. Kral’a karşı gelmek ve ailesini kızdırmak pahasına, Jest’le aralarında başlayan yoğun ve gizli flörte kendini bıraktı. Cath, kendi kaderini yazmaya ve aşkı kendi kurallarıyla yaşamaya kararlıydı. Ancak büyü, delilik ve canavarlarla dolu bir diyarda, kaderin başka planları vardı.



Herkese merhabalar! Bu aralar ne de çok retelling okudum.. Önce Ötediyar, sonra Tuz ve Keder Evi ve şimdi de Kalpsiz! Kalpsiz de kesinlikle okuduğum en iyi uyarlamalardandı. Bir Harikalar Diyarı uyarlamasında başrolde bambaşka bir karakteri görmek çok farklı ve özel bir deneyimdi. Alice olmayan bir Harikalar Diyarı hmm.. yummy!


Kalpsiz, Harikalar Diyarı’nın Alice gelmeden yıllar önceki halinde geçiyor. Eski dönem Avrupa’sına benzeyen bir diyar ama birazcık da büyülü. Kitabımız soylu bir aileden gelen Cath’in hayalleri ve hayatın gerçekleri arasında mekik dokuyor. Bu arada kalbimizi limon sarısı gözleri, simsiyah saçları ve delici bakışları ile yeni kraliyet soytarısı Joker Jest çalıyor (Jest... isme bakar mısınız? hani Jester’dan gelen 👅).

Cath karakterine kitabın %70'i boyunca sinir oldum. Tabii ki bir yandan onu anlamak için çabalasam da, genel görüşün aksine çok sığ, aptal ve korkak bir karakter olduğunu düşündüm (Allah'tan anlamak için çabalamışım 😂) Başına ne geldiyse kendisi getirdi diye düşündüm kitap boyunca. Her şeye sahip olmak istedi ve sonunda da elinde koca bir hiçlikle kalması işten bile değildi. Ama merak etmeyin, sonunda elinde ne ile kaldığını asla söylemeyeceğim 😏 Ayrıca yeri gelmişken söyleyeyim, kral karakterini de acayip saçma buldum. Yazarın saha profesyonelce davranmasını beklerdim bu konuda ama aşırı sığ bir karakter yapmış ve o karakteri kullanmaktaki amacını da gereğinden fazla okurun gözüne sokmuş. Tamam, anladık, kral elinde gereğinden fazla güç olan saf salak bir adam. Tamam yazar hanım, lütfen daha fazla gözümüze sokmayın ama bunu!


























Yapılmak istenip de yapılamayan seçimlerin, asla gerçekleşemeyen başkaldırışların, yasak aşkın, pişmanlıklar ve keşkelerin kitabı. Gittikçe azalan umutlarımızla bir hüzün deryasında boğulduk resmen. Kitabın dili fazlaca basitti ve diyalogların birçoğu neredeyse amatörce geldi bana ama buna rağmen kitabı okurken yoruldum, bu içsel bir yorgunluktu, her hayalimizin çatırdayarak kırılmasının ve her geçen sayfada daha da artan çaresiz çırpınışların getirdiği bir yorgunluk...

Kitaptan tek şikayetim yazarın aşırı sığ bir şekilde ve amatörce yazdığı diyaloglar oldu. Mesela bir çocuk Cath’i seviyor ama ondan nefret ediyor gibi davranmaya çalışıyor sürekli, konuşması her seferinde şu şekilde: “Iyy bugün çok çirkin olmuşsun.. ııı yaniii şeyyy tabii.. sürekli seni izlediğimden değil de.. şeyy.. çirkin görünüyorsun dedim işte... ciddiyim tamam mı çok ciddi!!!” Aynı şey kralın diyalogları için de geçerli sanki 5 yaşında çocuk hikayesi gibi aşırı abartmış yazar bu tarz konuşmaları. Anladık altında yatan imayı, çok şükür beynimiz var 🙏🏻 Neyse, bu beyni olmayan karakter diyalogları dışında her damlasına bayıldım bu kitabın.




Cheshire detayı ayrı bir güzeldi, harika da bir karakterdi. Zaten genel olarak Harikalar Diyarı hikayesinde en orijinal bulduğum detaylardan birisi Alice'e öncülük eden o kedi ve nargile tüttüren kırkayak dayıydı. İkisi de bu kitapta aşırı eğlenceli bir şekilde işlenmişti. Tabii ki Deli Şapkacı'yı da unutmamak gerek! Yazar ona da öyle iyi bir arka plan hikayesi işlemiş ki, bayıldım! Kuzgunu da çok sevdim, kitaba çook güzel bir özgünlük katmıştı. Sözün özü, karakterlerin çoğu çok güzel işlenmişti, kitabı sevmemin en büyük sebepleri de onlar oldular.

Kitabın çaresiz havası resmen içime işledi. Son kısımlarını da ayrı bir sevdim. Bu kitaba, bu öyküye çok yakışan, havalı bir son oldu resmen 😄 Atlatmamın ne kadar uzun sürdüğünü söylemeyeceğim bile.. Çerezlik kıvamında, oldukça akıcı bir kitap olsa da etkileyiciliğinden ödün vermemişti 🥀 Bu arada, iki saniye durup fanartların güzelliğini takdir edebilir miyiz? Gözlerim resmen bayram etti! 😍




Yazar: Marissa Meyer      Orijinal İsim: Heartless      Yayınevi: Artemis

Sayfa Sayısı: 542        GoodReads Puanı: 4.04

Büyücünün Yeğeni (Narnia Günlükleri #1) - Kitap Yorumu


Kötü bir hükümdarın emrinde, halkının tarihini unuttuğu bir ülke: Narnia.
Polly ve Digory, bambaşka dünyaları keşfetmek amacıyla bir yolculuğa çıkarlar ama bu merak onları tehlikeli bir maceraya çeker. Aslan'ın şarkısıyla var olan dünyanın kuruluşuna tanıklık eden iki arkadaş, peşlerinde getirdikleri kötülükle başa çıkmak zorundadır.


Narnia: Büyücünün Yeğeni, hayatımda okuduğum en berbat prequel ve en dandik kitaplardan birisi olarak okuma tarihime yerleşti. Çocuk kitabı olarak değerlendirdiğimde bile iyiydi diyemiyorum. Yazar durmadan saçma sapan bir şekilde okurun anlaması gereken bir şeylere açıklık getirmek için çabalıyor ve anlamsız yerlerde hikayeye dahil oluyordu. Bu tarz bir anlatımı daha önce Ötediyar’da da deneyimlemiştim ama orada buna kıyasla çok daha az göza batıyor ve çok daha az rahatsız ediyordu. Ayrıca kurgu hiçbir amaca hizmet etmeyen bomboş olaylarla doluydu, karakterler bayattı ve sürekli bir şeyleri “Bu neden oldu ki şimdi” diyerek okudum.

Kitap boyunca kaşlarımın çatık olduğunu sürekli fark ederek yüz ifademi düzeltmeye çalıştım ama kendimi sürekli “Bu ne şimdi... Bu ne saçmalık” derken bulmak elimde değildi. Bu kitabın Narnia’nın varoluş hikayesi olduğuna inanmayı reddediyorum zira hiç mi hiç alakası yoktu bence. Ha, aralarda bir yerde alakasız bir olay yaşanırken bir anda hiçlikte var olan bir aslanın şarkı söylemesiyle bir dünya oluştu ama kitabın genel hatlarıyla ilgisi de yoktu.

Kitaba dair tek sevdiğim şey asıl hikayedeki sokak lambasının var oluş hikayesini içermesiydi (3 cümle falan). Bunu dışında abartısız her şey benim için çöptü. Ben Narnia’nın filmlerini çocukluğumda defalarca izlemiştim ve kesinlikle hayranıyım diyebilirim ama kitapları bu kitap gibiyse asla okunmaya değmez sanırım. Umarım çok daha iyilerdir ama bu kitabı yazan yazardan beklentilerim asla yüksek olamayacak. Eleştirimin sertliğinin sebebi gerçekten hayal kırıklığıyla dolu olmam aslında. Koskoca Narnia’ya var oluş hikayesi diye böyle bir saçmalık yığınını değer gördüklerine inanamıyorum. Üzgünüm...


Yazar: C.S. Lewis    Orijinal İsim: The Magician’s Nephew    Yayınevi: Doğan Egmont Çocuk Kitapları

 Sayfa Sayısı: 207      GoodReads Puanı: 4.04