Nora'nın Kitaplığı : Kardeşimin Hikayesi - Kitap Yorumu

16 Eylül 2020 Çarşamba

Kardeşimin Hikayesi - Kitap Yorumu


Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalının kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.

Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.

Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadenizin lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum.''


Herkese merhaba! Bugün yorumunu yazarken bile kendimi gergin ve rahatsız -yorum boyunca bu kelimeleri sürekli göreceğiniz için şimdiden özür dilerim- hissettiğim bir kitapla beraberiz: Kardeşimin Hikayesi. Herkesin dilinden düşmeyen, sürekli ne kadar etkileyici olduğundan bahsedilen kitap. Ama asla, ne kadar rahatsız edici olduğundan bahsedilmiyor!

Kitabı okurken kendimi sürekli diken üstünde ve gergin hissettim. Tabii ki yazar bunu kasten yapmış belli ki -ve işinde de oldukça başarılı olmuş-, kitaba tam da istediği havayı vermiş ve okurlara... bir şeyler hissettirmeyi başarmış. Kitabı okurken sürekli bunu düşündüm, evet yapmak istediği şeyde başarılı olmuş yazar fakat ben yapmak istediği şeyi sevmediğime oldukça eminim. Kafka'nın Dönüşüm'ünü okuyor gibi hissettim kendimi. Bu bazıları için iyi bir his olabilir sanırım ama benim için kesinlikle iyi bir deneyim olduğunu söyleyemem. Aklımda tek bir soru sürekli dönüp durdu: Neden? Neden böyle bir şey yazılmış?? Neden, neden, NEDEN?!

Şimdi üzerine düşündükçe anlıyorum ki kitaptaki -neredeyse hissedebileceğiniz seviyedeki- gergin havanın sebebi çoğunlukla başrolümüz Ahmet Bey'in "gariplikleri" ve bu yaşlı adam ile genç gazeteci kızımız arasındaki ilişkinin -ya da belki de "muhabbetin" demek daha doğru olur- tuhaflığıydı. Özellikle bu ikilinin muhabbeti beni çok rahatsız etti. Sürekli nahoş bir şeyler olacakmış gibi hissediyor, adamın hevesli tavırlarının sapıklık seviyesine varacağından korkarak geriliyordum. 

Kitapta sürekli aşkın ne kadar korkunç bir şey olabileceğine dair yapılan vurgular da beni çok soğuttu. Şahsen aşk konseptine ne gözle baktığımdan emin değilim fakat böyle tek yönlü bakıp sadece o yöndeki bulgularla iddiaların desteklenmesi absürt ve neredeyse çocukçaydı. Sanki bir münazara varmış da bu karakter de aşkın korkunç bir şey olduğunu savunmak için seçilmiş gibiydi. Sonrasında karakterin neden böyle düşündüğünü anlıyoruz fakat kitabı okuma sürecinde bunu bilmediğim için bu yönde yapılan sürekli konuşmalar bana etkileyicilikten uzak geldi. Bu kadar okuyan bir insan bu derece basit düşünüyor olamaz, diye düşündüm. Nitekim olaylar açığa çıktığında bile tüm kitabın -iki hikayenin de- bu fikirler üzerine kurulu olduğunu görmek de bir miktar canımı sıkmadı değil.


Duygusallığıyla beni etkileyecek bir kitap bekliyordum fakat tam tersine kitabın en can alıcı, en etkileyici kısımları bile -birazcık tahmin etmiş olmama rağmen- yüksek derecede rahatsız ediciydi. Yani resmen rahatsız ediciliğiyle okuru etkileyen bir kitapmış Kardeşimin Hikayesi. Ve maalesef, bu tarz kitapların bana hiç hitap etmediğini bir kez daha anladım. Kitap bittiğinde bile o kadar sinirim bozulmuştu ki, kitaba şiddet gösteresim geldi. Bir tanecik kitabıma, inanabiliyor musunuz?!

Tabii hakkını da yememek gerek, inanılmaz sürükleyici bir romandı. Sıkılırım, elimde sürünür sanmıştım fakat asla öyle olmadı. Her ne kadar sinirlerimi bozuyor olsa da bir yandan da su gibi akıp gidiyordu. İyi ki de öyleydi, yoksa bütün bu hislerle ne yapardım inanın bilmiyorum. 

Bu kitap hakkında o kadar çok öneri aldım ki, sevmeyen bir tek benmişim gibi hissediyorum. Buna inanamıyorum. Evet, reklamı gerçekten çok iyi yapılmış bir kitap -bütün o "modern binbir gece masalları" zırvalığıyla- ama buna rağmen bu rahatsız ediciliğin etkileyiciliğini ezip geçtiğini düşünen tek kişi ben olamam değil mi? Belki de ben bir şeyler kaçırdım bu kitapta, emin değilim. Ama -biraz uzun uzun da olsa- düşüncelerimi size açtığım için pişman değilim. Bir tane de sevmeyeni oluversin, nazar boncuğu olur.

Peki siz bu kitapla ilgili neler düşünüyorsunuz? Fikirlerime katıldığınız/katılmadığınız noktaları benimle mutlaka paylaşın, hoşça kalın!


Yazar: Ömer Zülfü Livaneli          Yayınevi: Doğan Kitap
 Sayfa Sayısı: 330       GoodReads Puanı: 4.17

7 yorum :

  1. Öyle bariz bir şey yok rahatsız edici diye tayin edebileceğim fakat kitapta ağır bir psikolojik gerilim havası olduğu kesin...

    YanıtlaSil
  2. Yazarın bu kitabını çokça merak ediyordum, yorumunu okurken ben bile rahatsız oldum kitaptan. Yine de merakımdan gelecekte bir gün okuyacağımmm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen ne düşüneceksin çok merak ediyorum, belki sen hazırlıklı olduğun için o kadar da rahatsız olmayıp çok sevebilirsin!

      Sil
  3. Ben de yorumunu okuyunca kolay kolay okumayacağım kitaplar listesine ekledim Kardeşimin Hikayesi'ni :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında etkileyici bir kitap ama okumasam daha iyi olurdu gibi hissettim ben, o yüzden doğru yapmışsınız bence de :(

      Sil
  4. Kitabı okuduğum zaman sevmiştim ben. Hatta yazardan en sevdiğim kitaplardan biri olmuştu ama detaylarını hatırlamıyorum. Rahatsız etmemişti beni. Sadece hapishane sahnelerinde ve adamın orada yıllarca unutulmasına çok üzüldüğümü hatırlıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de ona çok üzüldüm... Adamın şu anki hali çok garipti, ondan rahatsız oldum sanırım. Tabii yaşadıkları pek sineye çekilecek şeyler değil :D

      Sil