SIMON SNOW, ŞİMDİYE KADAR SEÇİLMİŞ EN KÖTÜ SEÇİLMİŞ KİŞİ!
Simon sadece eğlenmek ve Watford Sihirbazlık Okulu’ndaki son senesinin keyfini çıkarmak istemesine rağmen kimse ona rahat vermemektedir. Kız arkadaşı onu terk eder, en yakın arkadaşı yakasından düşmez, akıl hocasıysa onu güvende olabileceği bir dağa yollamak niyetindedir. Simon, oda arkadaşı ve çok uzun zamandır baş düşmanı olan Baz’ın ortalıkta görünmemesinin keyfini bile süremez çünkü yine hangi kötülüğün peşinde olduğunu düşünmekten kendini alamamaktadır. Ayrıca ortalığı hayaletler basmıştır. Ve vampirler. Simon’ı yok etmeye çalışan gerçek kötü yaratıklar. Gelmiş geçmiş en güçlü büyücü de olsanız bir an bile rahatlayıp hayatın tadını çıkaramazsınız.
Bir hayalet hikâyesi, aşk masalı ve polisiye roman olan Asla Vazgeçme’de bir Rainbow Rowell öyküsünden bekleyebileceğiniz kadar çok öpüşme ve konuşma var… ama hepsinden çok da canavarlar.
Herkese merhaba! Umarım keyifler yerindedir! Şahsen benim keyfimi bu gördüğünüz kitap beklenmedik derecede yerine getirdi. Bu kitabı beğeneceğimi umuyor, çok beğeneceğimi ancak hayal edebiliyor ama muhtemelen beğenmeyeceğim çünkü beklentilerim çok yüksek düşüncesiyle de korkarak okuyordum. Ama peşin peşin söyleyeyim, bu kitaba bayıldım! Beklentilerimi çok farklı şekillerde karşıladı ve hiç beğeneceğini düşünmediğim şeyleri bana beğendirdi. Ayrıca beklentimin aksine oldukça da akıcı!
Kitapla ilgili yanlış anlaşılan bir konuya dair uzun bir açıklama:
Yalnız bu kitapla, daha doğrusu bu kitap üzerine olan bir muhabbetle ilgili sizi uyarmam gerekiyor. Bir kitap yorumcusu bu kitabın yorum başlığına Asla Vazgeçme (Bir Harry Potter Hayran Kurgusu) benzeri bir şeyler yazmış. Umarım küçük bir şaka yapıyordur ve bu yanlış bilgiyi kendisini takip eden onca insana gerçekmiş gibi vermemiştir. Bu kitap bir hayran kurgusu değil ve böyle lanse etmek yazarın emeğine hakaret etmek değilse nedir bilmiyorum.
Keşke bir kitabın 500 sayfasını okuduktan sonra sonunda yazan 1 sayfacık Yazarın Notu kısmını da okusalar. Yazar orada sihir dünyalarıyla ilgili kurguları ne kadar sevdiğinden ve 'ben bir sihir dünyası oluştursam nasıl olurdu' diye düşünmekten kendini alamadığından bahsediyor. Fangirl'de Cathy'nin yazdığı bölümlerden sonra (Bu arada orada da yine Simon ve Baz'ın olduğu hayali bir kitabın fan kurgusu yapılıyordu, Harry Potter'ın değil, bunu birçok kişi yanlış anlayabiliyor -ben dahil-) yazarımız Simon ve Baz'ı orada bırakamayacağını anlamış ve kendi kitaplarını hak ettiklerini düşünerek bu seriye başlamış, gerçekten harcadığı emekten bahsetmeye gerek bile duymuyorum.
Evet, kitabın temeli Harry Potter'ı andırıyor, en iyi bildiğimiz Büyücülük Okulu hikayesi olduğu için direk o geliyor aklımıza. Fakat bir sürü Büyücülük Okulu kitabı, dizisi, çizgi filmleri zaten bu şekilde başlar: Normal hayatta birisinin büyücü olduğunu keşfetmesi veya okula çağrılması şeklinde. Mesela Winx Club'ı düşünün! Sonra gittikleri yerde yakın arkadaşlar ve düşmanlar edinirler, müdür veya müdire bunları çok sever vesaire vesaire... Bu temellerin benzemesi bana oldukça doğal geliyor ve bu kitap ilerleyen senaryosunda Harry Potter'dan zaten tamamen ayrılıyor bence. Bunların yanı sıra yazar bu konuda Harry Potter ve birçok diğer fantastik seriyi referans aldığını ve onlar üzerinde incelemek için zaman geçirdiğini ama bu kitabın bir Harry Potter hayran kurgusu olmadığını ve karakterlerin tamamen bağımsız, kendi hayatları olan karakterler olduğunu söylemiş. Doğru bilgilere ulaşmak için genellikle sadece Google kullanmak yeterli.
Kitabın hayran kurgusuna benzediğinin söylenmesi bir eleştiridir ve bu bence kesinlikle sorun değil. Şu an kitabın gerçekten hayran kurgusu olduğunu öğrenseydim bile bakış açım hiç değişmezdi ve rahatsız olmazdım. Sonuçta okudum ve sevdim, ayrıca karakterler de kendine özgü geldi bana derdim. Beni asıl rahatsız eden şey, insanların seslendiği kitlelere araştırma bile yapmadan yalan yanlış bilgiler vermesi çünkü bu hatalı bilgiyi birkaç hafta önce ben görmüş olsam, hayal kırıklığına uğrar ve HP'nin hatırasına zarar vermemek için belki de asla okumazdım bu kitabı.
Kitap Yorumum:
Gel gelelim kitap yorumuma (sizi çoktan yordum değil mi), kitabın başlarında Simon'ın sürekli Baz öcüsü bir karanlıktan fırlayıp beni öldürmek için pusuda bekliyor diye çığlık atan tavırları bana gözlerimi devirtmedi değil. Ayrıca kitabı okumadan önce HP'ye benzetenler olduğunu duyduğumdan sürekli benzerlikleri arıyordum ve aa bu da şuna benziyor bu da buna diye diye eğleniyordum. Kitabı bitirdiğimdeyse HP'ye dair neyi benzetiyorsam hepsini çoktan unutmuştum, o derece ayrı yönlere ilerledi kurgu.
İlk başlarda Simon'a bolca göz devirsem de, oldukça akıcı ve eğlenceli gidiyordu kitap. Farklı kişilerin bakış açılarına yer verilmiş olması ilk defa bir kitapta bu kadar hoşuma gitti -normalde hikayeyi çok böldüğünü düşünürdüm-. Ama benim için asıl kitap -ve kitaba olan aşkım- Baz'ın gözünden yazılan kısımlara başlayınca başladı. Eh, tabii öyle olacak, sanki yazar ortaya Baz adında yakışıklı, zeki, çekici, karanlık bir karakter atıyor ve bir kenara çekilip hepimizin onun üzerine atlamamızı zevkle izliyor gibi, Baz, bu hikayenin parlayan yıldızı.
Diğer yandan, kendi tercihlerim o yönde olmadığından dolayı, eşcinsel romantizmi üzerine yazılmış bir kitabı özel olarak beğeneceğime pek ihtimal vermemiştim. Kitaba aşık olduğumda kendimin de ne kadar şaşırdığımı tahmin edebilirsiniz. Sonuçta aşk aşktır ve bizi okurken kendine bu kadar bağlayan şey cinsiyetlerden ziyade duygu ve samimiyet sanırım. Nereden başlarsam başlayayım, sonuçta Simon ve Baz'a bayıldım ve bir önyargım daha kırılıp parçalara ayrılmış bulunuyor diyebilirim.
Asla Vazgeçme, vampirler, kurt adamlar, asalaklar, vahşi otlar, denizkurtları, ejderhalar, sersemsepelekler, periler ve daha binbir türlü paranormal yaratıkların, büyünün, gücün, arkadaşlığın ve romantizmin iç içe olduğu ve eğlencenin ve şaşırtmacaların asla eksik olmadığı, oldukça çılgın bir gençlik romanı. Uzun zamandır zevk alamadığım young-adult türünü bana tekrar sevdirdi ve bu türdeki bütün romanların birbirine benzemediğini ispatladı.
(Agatha Wellbelove)
Bol görselli, biraz sinirli, biraz da heyecanlı bir yorumun sonuna geldik! Kitapla ilgili diyebileceğim daha çok şey olsa da, geri kalanını da sizin okuyup görmenizi ve benim düşüncelerimden etkilenmeden okuyabilmenizi istiyorum. Asla Vazgeçme rengârenk bir kitaptı ve ben sonunu da beğendim, ikinci kitapta ne anlatılacağını da çok merak ediyorum doğrusu, sanırım bu kitapta açığa çıkmayan bazı gizemlerle başlayacak ve hiç beklemediğimiz noktalara doğru ilerleyecek. Keşke Türkiye'ye bir an önce gelse de ilk kitabı unutmadan okuyabilsem :) Sizlerden bu kitabı okuyan, okumak isteyen var mı? Düşüncelerinizi mutlaka benimle paylaşın, hoşça kalın!
Diğer Rainbow Rowell yorumlarım:
Eleanor&Park (Destansı bir yorum, girmeden önce iki kez düşünün)
Yazar: Rainbow Rowell Yayınevi: Pegasus Çevirmen: Gizem Yeşildal
Sayfa Sayısı: 496 GoodReads Puanı: 4,24
Baya detaylı bir yorum olmuş. Sevdiğin bir kitap hakkında böyle uzun yazabilmen ne hoş. Ben genelde beğenmediklerim hakkında uzun uzun yazarım ama sevdiğim kitap hakkında pek yazamam. Aklıma sadece Bu kitabı çok sevdim." demek gelir :-)
YanıtlaSilŞemsiyeli fotoğrafta "Bunlar iki erkek mi yoksa soldaki kız mı?" diye düşündüm, yorumunu okuyunca cevabımı aldım. Yazar aşkı okuyucuya hissettirecek şekilde yazdıysa iki erkeğin aşkını okumak beni de rahatsız etmez.
Yorumlarının devamını bekliyoruz. Sevgiler :-)
Sorma, uzun yorumlarla başım belada! Elimde değil, hatta kendimi durdurabilmiş halim bu, okurken biriktirip sonra her ayrıntının üstünden detaylıca geçesim geliyor. Sevmediğim kitaplar hakkında da böyleyim ama bu benim için kötü, istemeden fazla gömüyorum o zaman kitapları :D
SilÖn yargıları kırmak için güzel bir kitap olabilir, bana yazarın üslubunun da etkisiyle oldukça tatlı geldi doğrusu :)
Teşekkür ediyorum güzel yorumun için! Sevgiler <3