Nora'nın Kitaplığı : 2014

27 Aralık 2014 Cumartesi

Gölgelerin Kanı (Kan Günlükleri #3) - Tanıtım & İnceleme



Normal insanlar gibi yaşamak; tüm isteği bu...

Kutsanmış bir Ruh Yiyici olan Eden, Ankhların yaptığı ani bir baskında yok edilmek üzereyken bir savaşçı tarafından kurtarılarak Ankh'a dönüştürülür. Ancak savaş sırasında Ankhlar tarafından ağabeyi öldürülen Eden'ın amacı bellidir: ağabeyinin intikamını almak ve hayatını normal insanlar gibi sürdürmek...

Ailesini ve geçmişini bir kenara itip kendini intikam almaya adayan Eden bu düşüncesinden vazgeçecek midir? Aşkı, arkadaşlığı ve güveni hissedebileceği bir dünyayı yeniden bulabilecek midir?

Samantha Young Kan Günlükleri serisinin son kitabıyla okurlarını unutamayacakları bir heyecanla buluşturuyor.


İlk olarak, bu kitap kesinlikle beklediğimden fazlasıydı. İlk iki kitabı yaklaşık bir yıl önce büyük bir beklentiyle arka arkaya okumuştum ve -o yorumlardan da çıkartılabileceği üzere- büyük hayal kırıklığı yaşamıştım. Belki üzerinden bir yıl kadar bir süre geçtiğindendir, belki de beklentilerimi düşük tuttuğumdandır fakat kitabı şaşırtıcı bir şekilde gerçekten beğendim ve bitmesine üzüldüm bile diyebiliriz. 

Bu kitaba, kitabı alır almaz başladım çünkü eğer hemen niyet etmişken okumazsam daha sonra daha sonra diye erteleyeceğimi biliyordum. İçimden bu kitabı okumak gelmiyordu çünkü zaten diğer iki kitabı unutmuş gibiydim. Diğer iki kitabı gerçek anlamda unuttuğumu ise kitaba başlayınca fark ettim. Aslında önceki yorumlarımı açıp okursam hatırlarım diye düşündüm fakat ben bu işi yapana kadar kitabı yarılamıştım ve hatıralarım da yavaşça yerine gelip oturmuştu.

Neden bilmiyorum ama bu kitabı böyle bir bayıla bayıla okudum, sanki favori serimmiş gibi -ki hiç alakası yok. Serinin diğer kitaplarını neredeyse yerin dibine batırmıştım. Ama bu kitap nedense beni böyle bir içine çekti, seri bitmesin istedim bir an. Gerçekten özümseyerek okudum bu kitabı :D

Spoiler
Eveet, içeriğe gelelim şimdi. Kitabın hatırladığım önemli kısımlarını yorumlayacağım şu an. İlk olarak Eden'ın devriyelerinden birinde Val'i bir ruh yiyiciyi (Şu "ruh yiyici" kalıbına alışamadım bir türlü..) insana dönüştürürken yakalaması ve bunun sadece "Umulmayanlar"ın yapabileceği bir şey olduğundan ama bunu asla kullanmaması gerektiğinden bahsetmesiydi. Burada Eden, Stellan ölmeseydi onu da bir insana çevirebileceği ve onun huzurlu bir hayat sürmesini sağlayabileceğini anlıyor ve Stellan'ı öldüren Neith kızına -yani Romany'ye- öfkesi bin kat daha katlanıyor.

Ve önceki kitaplarda tahmin ettiğimin aksine şükürler olsun ki Darius kötü adam falan çıkmadı. Fakat hâlâ sinir bozucu ve ürkütücü, bu tavırlarda bir eksilme yok. Yine de ona da Val'e de üzülmüyor değilim.

Bu arada ortaya yeni bir görev çıkıyor ve Eden Romany'nin de bu görevde onlarla birlikte çalışacağını öğrenince kafayı yiyor. Evet, tam anlamıyla. Çıldırıyor, bağırıyor, çağırıyor ve herkesten nefret etme derecesine geliyor. Sonradan anlıyoruz ki aslında bu bir test, asıl soru; Eden bu testi geçebilecek mi? Ve bütün bunlar olurken aynı zamanda Cosmina Arcos tarafından Eden'ın ölmesini isteyen bir Neith birlik ve Darwin Rice etrafında da Eden'ı isteyen bir Kutsanmış birliği toplanıyor. 
Spoiler sonu

Yani anlayacağınız bu kitap, birkaç Neith düşman, birkaç ruh yiyici düşman ve en önemlisi Eden'ın iç öfkesi ile yapılan savaşları anlatıyor. 

Hmm, Noah'dan hiç bahsetmedik, fakat o konulara giresim pek yok. Yine Eden'la çifte kumru gibiler arada tartışmalar, kavgalar da oluyor fakat bilirsiniz işte, aşk böcekleri meseleleri. Bu kitapta sanki Noah Eden'a biraz daha bağlanmış gibi geldi bana. Noah'nın babası Alain ise favori adamım ;)

Yani kitap fazla uzun olmadığı için yorumu da uzatmak istemiyorum fazla. Ama okurken gerçekten beğeniyle okudum ve ne oldu ne gitti anlamadan çabucak bitiverdi. Serinin diğer kitaplarının bende bğyğk hayal kırıklığı yaratmasına karşılık bunu nasıl bu kadar beğendim anlamadım. (Tekrar tekrar söylüyorum farkındayım..) Uzun zamandır fantastik okumaya fırsat bulamadığım için olabilir belki de. Ve yine sınavlarım başlayacağı için bir süre daha istediğim kitaplardan okuyamayacağım sanırım, o yüzden böyle tutunmuş olabilirim bu kitaba :D

Uzun lafın kısası serinin en iyi kitabı ve güzel bir finaldi bence bu son kitap. Farklı bir fantastik dünya oluşturmuş olan Samantha Young'ın ağzından bir new-adult okumak nasıl olacak bilemedim şimdi. Dublin Caddesi'nden bahsediyorum bu arada. Yakın zamanda okuyamayacak olsam da aklıma geldiği için söyleyeyim dedim. Okuyup da beğenmeyene rastlamadığım için beklentilerim büyüdü. Umarım fantastikten daha başarılıdır aşk konusunda :D

 Neyse, bence bu yorumu daha fazla -gereksizce :D- uzatmadan noktayı koyayım ben. Bir sonraki yorumumda görüşmek üzere, hoşçakalıın! ^,^



Serinin diğer kitapları:
Gölgelerin Kanı (Kan Günlükleri #3)

Yazar: Samantha Young   Yayınevi: Martı   Sayfa Sayısı: 288
Liste Fiyatı: 15 TL    GoodReads Puanı: 4,2


Nora'nın Kitaplığı'nda Yılbaşı Çekilişi!!


Merhaba arkadaşlar! Birlikte kutladığımız 2. yeni yılı çekilişsiz bırakmak olmazdı. Göreniniz mutlaka olmuştur, birkaç haftadır blogumda devam etmekte olan bir anket var. Onun sonuçlarını da göz önüne alarak çekiliş kitaplarımızı seçtim. Toplam 5 kitaplık bir çekiliş yapacağım. Rafflecopter kullandığım için her kitabın çekilişi ayrı olacak, bu sayede isteyen istediği kitaba katılabilecek. Yapılması gerekenler çekiliş kısmında yazıyor zaten. Önemli noktalar:

*Çekilişle vereceğim kitaplar tamamen yenidir, defosuzdur.

*Kargoda oluşan sorunların sorumluluğu bana ait değildir. Kargo şirketi olarak PTT kullanılacaktır.

*Kargo ücreti bana (gönderene) aittir.

*Kazanan kişi, iletişim bilgilerini 2, en geç 3 gün içinde göndermelidir. Aksi taktirde kitabın çekilişi iptal olur.

*Herkesin değil fakat kazanan kişinin bütün şartları yerine getirip getirmediği kontrol edilecek ve eksiklik veya yanlışlık varsa yeni bir kazanan seçilecektir.

Çekilişler kitap tanıtımlarının altında bulunmaktadır. İyi şanslar ve mutlu yıllar! :)

1. Metres

Metres - Amanda Quick ile ilgili görsel sonucu

O, sadece metres olmayı planlamıştı, ancak beyefendinin başka planları vardı
Iphiginia Bright, halasına şantaj yapıldığını öğrendiğinde buna bir son vermeye karar verdi. Şantajcının, öldürdüğünü söylediği gizemli Masters Kontunun sevgilisi rolüne bürünecek ve sosyeteye girip şantajcıyı bulacaktı. Gerçekten de bir gecede sosyetenin en parlak çevrelerince kabul edildi ve kısa süre sonra bu oyuna hiç beklemediği biri de dahil oldu. Bir gece aniden, sevgilisini sahiplenmek üzere ışıltılı balo salonundan içeri giren Masters Kontu. Adam dedikleri kadar vardı. Kibirli, zeki, çok çekici Iphiginia elinde olmadan ona kapılıverdi. Kont bu oyunda genç kadına eşlik etmeyi kabul etse de onun da bazı planları vardı. Bu güzel, sahte sevgiliyi gerçekten sevgilisi
yapana dek uğraşacaktı.

Londranın görüp göreceği en çekici ve büyüleyici metres rolüne bürünen, amacı uğrunda gözü kara, güzeller güzeli bir genç kadının baş döndürücü hikayesi

Halasının bir şantajcının tuzağına düştüğünü öğrenen okul müdiresi Iphiginia Bright, aynı şantajcının kurbanı olan Masters Kontunun metresi rolünü oynamaya karar verir. Başarılı da olur. Ta ki öldüğünü sandığı, hayallerinin erkeği Kont Marcus Valerius Cloud, bir gün balo salonuna girip planlarını ve hayatını altüst edene kadar.

Amanda Quick, çeşitli takma adlarla kırk kadar roman yazmış ve New York Times çoksatan listelerinde her daim yer almış bir yazar. Amanda Quick romanları bugüne kadar 25 milyondan fazla sattı. O da pek tabii bir Artemis kadını.

Bu heyecan dolu, komik ve son derece duygusal hikaye diğer Quick efsanelerini aratmayacak. Quick, tarihi aşk romanları sevenlere bir solukta okunacak hikayeler yazmaya devam ediyor.
- Library Journal

Çekiliş
a Rafflecopter giveaway



2-Delilah
Delilah kitap ile ilgili görsel sonucu

Bu oyunun bedeli çok ağır olacak…

Mukaddes Topraklarda, İsrailoğulları ve Filistinliler acı bir anlaşmazlığa saplanmıştır.

Görünüşte yenilemez gibi duran düşman Samson, İsrailoğulları direnişinin sembolü olur ve hüküm süren Filistinliler onun gücünün sırrını öğrenemez. Onu alt edebilmenin tek yolu vardır: Delilah

Tutkulu, inatçı ve dikkatsiz Delilah, yaşadığı hayattan sıkılmıştır. Daha fazlasını istemektedir ve kendisine sunulan teklifin cazibesine kapılıp bir anlaşma yapar. Anlaşma Samson’u baştan çıkartıp kaleyi içten fethetmek üzerinedir.

Acaba Delilah oyunun sonunu getirebilecek mi yoksa zamanla öğreneceği şaşırtıcı gerçekler onu yolundan mı döndürecek?

Gelin bu zorlu görevinde Delilah’a eşlik edin ve en az Delilah kadar çekici olan bu romanın sizi baştan çıkarmasına izin verin.

Bu romanı karşı konulamaz buldum. Oldukça gerçeğe yakın karekterlerle ve sürükleyici anlatımıyla tarihe yeni bir soluk kazandırıyor. Herkesin okuyabileceği bir eser.
-Closer Dergisi-

Çekiliş
a Rafflecopter giveaway


3.Gece Geçen Gemiler

Gece Geçen Gemiler ile ilgili görsel sonucu

Zihninizin derinliklerinde biriken umutsuzluğu, bir yaşama amacına nasıl dönüştürürsünüz?
Bernardine. Yüreğine savrulan gözyaşlarının boğuculuğuna direnen Bernardine. Umudunu, yaşama dair her şeyini savaşa kurban edecek olan ve yaşam savaşına, tepesinden cennete baktığı bir hastanenin bahçesinde, karanlık koridorlarında, müşahede odalarında devam edecek olan Bernardine. Tepeden gördüğü körfeze gelen gemilerde umudunu, yaşamının geri kalanını bulmayı ümitle bekleyen, bekledikçe içinde büyüyen hastalığın, kurtuluşunun tek yolu olduğunu bilen Bernardine. Bernardine sizi duygular arasında bir serüvene ve umudun gücünü hissetmeye davet ediyor. Bu kitabı asla unutmayacaksınız

"Kalbinizi esir alacak sıra dışı bir aşk hikâyesi..."
-Boston Globe-

"Okurken, yanınızda sarılacağınız biri olmasını arzu edeceğiniz kadar gerçek bir dram; derin bir aşkın tanığı olamaya hazır mısınız?"
-Melissa McMagreth - The Shire Magazine-

"Ruh, pişmanlığın farkına vardığında ne olur?.. Yaşamınbu denli büyük bir umutsuzlukla sınanmasından doğan bir büyü var bu kitapta Ve büyücü bize hep aynı şeyi fısıldıyor: Umudunuza sahip çıkın."
-Roth Camnridge - London Reviewer of Literature-




4.Kuşlar Öterken

Kuşlar Öterken ile ilgili görsel sonucu

Her yalnızlık bir sürgündür.

Jake, yağmurun durmaksızın yağdığı, rüzgârın uğuldamasının kesilmediği eski bir çiftlikte köpeği ve koyunlarıyla birlikte yaşamaktadır. Ancak her gece koyunlarından biri saldırıya uğrar. Bunu yapan ormandaki tilkiler midir yoksa gizemli bir yabancı mı? Ayrıca, Jake'in kilometrelerce uzaktan ve yıllarca önceden gelen tekinsiz hikâyesi zamanla gün yüzüne çıkacak mıdır?

Kuşlar Öterken, gizemli geçmişi ve bugünü arasında sıkışıp kalan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Asıl soru ise şu: Jake Whyte'ı kim ya da ne izliyor?

Londra'da doğup Avustralya'da büyüyen Evie Wyld, 2013'te Granta tarafından en iyi 20 genç yazar arasında gösterildi. Wyld, ikinci romanı Kuşlar Öterken'le prestijli ödüller kazandı. Aynı zamanda bir kitap tutkunu olan yazarın Londra'da küçük bir kitabevi var.


Çekiliş

a Rafflecopter giveaway


5.Gece Yarısı Külleri


Tutsak bir kadın. 
İntikam peşinde bir adam. 
Ve yok edilmesi gereken tehlikeli bir düşman 

Geceleyin Claire Roth kendi evinden kaçmaya çalışırken cehennemden gelmiş gibi görünen alevler ortaya çıkar. Sonra ateşlerin ve küllerin ortasında bir savaşçı belirir. Bu Andreas Reichendır, bir zamanlar Clairein tek aşkı olan adam şimdi onu tüketen intikam isteğiyle bir yabancıya dönüşmüştür. 

Çapraz ateşin ortasında kalan Claire, adamın vahşi öfkesinden kaçamaz ve Andreasın kanını da içmesiyle onun karanlık dünyasının bir parçası olur. 

Andreası, Soylu kardeşlerinin ölümünden sorumlu olan vampiri yok etmekten hiçbir şey alıkoyamayacaktır Hatta gerekirse, eski aşkını bu ölümcül görevde kullanacak kadar ileri gitmeye kararlıdır. Andreasın tehlikeli düşmanına kan bağıyla bağlı olan Claire ise bu arayışında ona yardımcı olurken, yolculukları derin ve davetsiz tutkularla daha da tehlikeli hale gelir. 

Av ile avcı arasındaki sınırlar belirsizleşirken, kör edici bir ihtiras aralarındaki ateşi daha da canlandıracaktır. 

Bu eşsiz seriye harika bir ekleme sizi daha fazlası için meraklandıracak. 
Fresh Fiction 

Bu seriye ilk kitaptan itibaren kapıldım ve her kitap bir öncekinden güzel! 
The Romance Readers Connection

Çekiliş

a Rafflecopter giveaway



23 Aralık 2014 Salı

Ali'm (Bir Türk Masalı #2) - Tanıtım & İnceleme


Biliyordum, onu gördüğümde yine bütün kalkanlarım bedenimi saracak ve âşık ruhumu saklayacaktım. Artık hiç değilse kendime dürüst olma vaktiydi. Aslı ruhuma işlemişti işlemesine de ben bunu istiyor muydum? Hoş aklıma, ruhuma girerken bana sorduğu yoktu ama korkuyordum. 

Hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkuyordum.

Ali Aral, nam-ı diğer Alim Karanlık ve acımasız bir hayatı seçmek zorunda kalan, korkularını ve pişmanlıklarını kör bir cesaretin arkasına saklayan bir adam Ali'm, yetimliğinin acısını; Duyguya can, Bekire kan, Sadoya yıkılmayan duvar olarak unutmuştu. Hercai arzuların efendisiyken, bir gün hayatına gökten zembille inen Aslıyla tanıştığında hayatındaki en büyük eksikliğin ne olduğunu anladı: Aşk Fakat hayatındaki eksik şeyi yerine koymak sandığı kadar kolay olmayacaktı. 

Alim, Aslı için yanmayı ve yakmayı öğrenebilecek miydi? Öksüz ruhuna, kana bulanmış geçmişine aşkı anlatabilecek miydi? Ondan kaçan kadını, onu kendinden bile çok seveceğine inandırabilecek miydi?

Hercai arzuların ebedi aşka dönüştüğü Bir Türk Masalı daha...


Merhaba arkadaşlar! Bugün Duygu'yu okuduktan sonra çıkmasını sabırsızlıkla beklediğim Ali'm kitabının yorumunu sizlerle paylaşıyorum. Of çok resmi bir cümle oldu ama nedense böyle başlayasım geldi o yüzden silmiyorum. Çok konuşmadan yoruma geçelim:

Öncelikle yoruma bir Duygu-Ali'm karşılaştırması yaparak girmek istiyorum. İyi-kötü olarak değil de farklılıklarını anlatacağım. Öncelikle Duygu; Duygu'nun, yani bir kızın ağzından anlatıldığı için duygular daha yumuşaktı, daha sakindi. Alim'de ise duygular çok sert ve keskin dönüşler, bir anda parlamalar daha ön plandaydı. Eh, erkek olunca haliye.. Tabii bir de "Cadı Aslı" unsuru var ki Alim'i çileden çıkarıyor. Neyse, konumuza dönelim. Bunun dışında Duygu'yu Sedat, işlere pek bulaştırmadığı için bizim develerin çevirdiği haltların aslını astarını pek bilmiyorduk, Duygu ne biliyorsa o -Eh, Duygu da pek bir şey bilmiyormuş-. Ali ise olayların merkezinde olduğu için bu mafyalık meselelerini falan çözmüş olduk. Son olarak değineceğim noktaysa karakterler. Duygu'da Sedat'ın çevresinde işle uğraşan karakterler pek ön plana çıkmıyordu. Alim'de ise bu karakterlerle daha sık karşılaşır olduk. Örn: Tıfıl Cengiz, Tıfıl Olmayan Cengiz, Maho, Tarık.. bla bla bla. Ama benim asıl kastettiğim kişi Levent :D Levent Bey, Alim'den sonraki favori karakterim olmayı başardı :D 

Kitabın ilk 150-200 sayfasını az buçuk Duygu'dan bildiğimiz için biraz yavaş ilerleyebilir. Fakat bunlar aralarındaki "buz dağları"nı hafif hafif eritmeye başladıktan sonrası çok eğlenceliydi. Maalesef elimden bırakamadım ve yapmam gereken onca iş kaldı, ama değdi yani. İki günde bitti kitap, gerçi ben ilk 150 sayfasını önceden Wattpad'den okuduğum için geçtim. Kitabın yayınlanacağını öğrendiğimde Wattpad'den okumayı bırakmıştım. Şimdi gelelim asıl meseleye...

Ben sürekli ertelemeye çalışıyorum ama nasıl olsa eninde sonunda geleceğiz ana konuya: Alim ve Aslı. Allahım bu ikili beni resmen delirtti ama bir o kadar da güldürdü. Yani ben Aslı'yı da seviyorum aslında, onun pek bir suçu yok ama Alim tam bir öküz! Evet, hepimiz bunu onun öksüzlüğüne veriyoruz ama bu kadar da olmaz ki Alim ya ben bile kötü hissettim Aslı'ya söyleyip yaprıklarına karşı yani Aslı nasıl hissetmiştir kim bilir. (Gerçek gibi bahsettim ama korkmayın şizofren değilim) Ama Aslı Alim'e iyi dayandı, karşı çıktı, kavga etti falan filan ve sonunda Alim'i dize getirdi. Helal sana Aslı! Alim gibi manyağı da pısırık aşığa çevirdin ya :D

Uzun lafın kısası, Alim'i okuyun! Çünkü... Çünkü o Ali'm sonuçta! Alim'e kızsak etsek de ona sempati duymamak imkansız. Ayrıca o uçuk kaçık bir yabancı değil %100 saf katıksız Türk odunu! Hatta dağ ayısı veya öküzü de olabilir.. Ay pardon, yanlış kelimeler, erkeği demeliydim. Alim duymasın çıldırır sonra gider yine Aslı'ya patlar falan. Zaten zor bir araya getirdik dokunmayalım hiç :D 

Bir yorumumuz da böylece bitti. Serinin Alim'den önceki ilk kitabı Duygu'nun yorumunu merak ediyorsanız buraya, Işıl Parlakyıldız'ın kitaplarını merak ediyorsanız ise buraya tıklamanız yeterli! Müptelâ Yayınları'na ve Işıl Parlakyıldız'a bizi bu eğlenceli seriyle tanıştırdıkları için teşekkür ediyor, KCBT ile yaptığımız Duygu turuna çaktırmadan göz kırpıyor ve yorumuma son noktayı koyuyorum. Bir sonraki yorumda görüşmek üzere.. Hoşçakalıın! ^,^




Yazar: Işıl Parlakyıldız   Yayınevi: Müptelâ   Sayfa Sayısı: 536
Liste Fiyatı: 25 TL 



19 Aralık 2014 Cuma

Felâtun Bey ile Rakım Efendi - Tanıtım & İnceleme


Ölümünün 100. yılında andığımız Ahmet Mithat Efendi, Felâtun Bey ile Râkım Efendide yanlış Batılılaşma konusunu ilk defa işleyen yazar olmuştur. Romanda, Batının gerçek değerlerini alıp hayata atılan Râkım Efendinin başarılarından söz edilirken Batıyı yanlış anlayan Felâtun Bey hep olumsuzlukları ve düştüğü gülünç durumlar ile anlatılır.

Doğu ve Batı değerlerinin tartışıldığı ve Doğu değerlerinin üstün gösterildiği eserde Batılılara Türk âdetleri tanıtılır ve İstanbulun güzellikleri yaşatılır. Halkın çok okuması için eserler kaleme alan Ahmet Mithat Efendinin Felâtun Bey ile Râkım Efendisi ülkemizde okur sayısının artmasını sağlamış eserlerden biridir.


Açıkçası nereden başlamam gerektiğini bilemedim. Öncelikle söylemek isterim ki bu yorum kitap okuyan herkese değil, sadece Tanzimat Edebiyatı eserlerini merak edenlere. Çünkü benim buradaki övgülerim, eleştirilerim ve verdiğim puan da o yönde olacak, yani bir günümüz aşk kitabı yorumu gibi okumanızı tavsiye etmem.

Felâtun Bey ile Rakım Efendi kitabını ben resimde gördüğünüz edisyondan okudum. Bilirsiniz yayınevinden yayınevine değişiyor bazı ayrıntılar. Benim okuduğum yayınevi her şeyi gayet olduğu gibi yazmış sanırsam.

O zaman öncelikle kitabın konusundan biraz bahsedeceğim. Çoğu Tanzimat Edebiyatı romanları gibi yanlış batılılaşma, kölelik ve cariyelik, alaturka-alafranga çatışması konuları ön plandaydı. Mekan olarak da yine bir klasik haline gelen İstanbul seçilmişti. Roman karakterlerimizden Rakım Efendi, alaturkayı simgelerken Felâtun Bey ise alafrangayı simgeliyordu. Yalnız bana kalırsa romanın başrolü Rakım Efendi'dir. Felâtun Bey sadece yanlış batılılaşmaya kurban giden bir yan karakter olarak aralarda bahsedilmiştir. Roman karakterlerimizin ikisi de genç, yaklaşık 25 yaşlarında kimselerdir.

Bu arada Rakım Efendi'ye alaturkayı simgeliyor falan dediysek de yanlış anlaşılmasın. Yani öyle iyilik temsili, al önüne örnek olarak koy da değil bana kalırsa. Tabii kitapta öyle gösterilmiş, o ayrı. Beyefendinin ben iyi biriyim adı altında her yaş grubundan kadınlarla deyim yerindeyse harem kurmasının neresi iyi örnek anlayamadım ben.


Spoiler
Bir de bu kitapta Canan'ımız var. Rakım Efendi'nin, 14 yaşındayken (Canan) eve aldığı cariye. Yani dadısına yardımcı olsun diye aldı ama kızı nişansız falan odalık etti. Bir de sanki kitapta odalık olmak muhteşemmiş gibi bahsedilmiş. Bu beni çok şaşırttı, o dönemde kadınlar bu kadar değersiz miymiş yoksa bu sadece Ahmet Mithat Efendi'nin görüşü mü bilemedim. Neyse, sonuç olarak bunlar evlendi yine, kız da 17 yaşlarında falan hamile kaldı ve kitap bitti. Emin olamadım ama sanırım mutlu son.. Nasıl olsa Canan'ın da gönlü vardı Rakım'da.
Spoiler Sonu

Bir diğer mesele ise Yozefino -ki bu kısıma hiç girmeyeceğim.- Okuyanlar bilir der ve susarım.

Edebi yönüyle söyleyeceğim başka bir şey kaldı mı bilemiyorum. Kitap kesinlikle romantizm akımının etkisinde yazılmış, zaten okuyunca da -özellikle son yarıda- bu akımın etkisini gayet iyi hissediyorsunuz.

Kitapla ilgili vereceğim son bilgi ise yazarın sürekli akışı durdurup araya girmesi ve karakterler ile ilgili olsun, dönemli ilgili olsun araya bir bilgi veya yorum sıkıştırmasıydı. Bunu kitabı okumadan önce duyduğumda beni sıkacağını düşünmüştüm ama aksine hoşuma gitti. Hatta bir yerden sonra o kadar normalleşti ki farkına bile varmamaya başladım. Farklı bir teknik olmuş, okurken sıkılmadım.

Son olarak, kitabın en başlarında yaklaşık 2-3 bölüm tasvire ayrılmıştı ve bu uzun uzun yapılmış tasvirler beni biraz sıktı. Ama kitabın gerisi, özellikle son yarısı daha hızlı geçti. Kısaca, türün meraklılarındansanız Felâtun Bey ile Rakım Efendi'nin hikayesini dönemi daha iyi anlamak amacıyla bir deneyebilirsiniz diyorum ve bu uzun yoruma noktayı koyuyorum. Bir sonraki paylaşımda görüşmek üzere, hoşçakalıın! ^^



Yazar: Ahmet Mithat Efendi   Yayınevi: Bilge Kültür Sanat   Sayfa Sayısı: 197
Liste Fiyatı: 9 TL 


14 Aralık 2014 Pazar

Belalı Düğün (Beautiful #2,5) - Tanıtım & İnceleme


Abby Abernathy beklenmedik bir şekilde Bayan Maddox olmuştu. Abby ve Travisin bir anda ortadan kaybolarak, Vegasta evlenmeleri hakkındaki her şey bir sırdı şimdiye kadar.

Abby neden Travis'e bir anda evlenme teklif etmişti?

Düğünden önce neler yaşanmıştı? Bütün bunları başka kim biliyordu?

Ve en önemlisi Travis ve Abby için gerçekten bir mutlu son var mıydı? 

Tatlı Bela ve Ayaklı Bela hayranlarının tüm soruları bu kitapta cevaplanıyor!


Pekala. Kabul ediyorum. Umduğumu bulamadım. Gerçi çok bir şey umduğum da yoktu. Fakat bu kitapta Abby'nin davranışları falan beni biraz soğuttu. Aslında ben o Anti-Abby Club kızlarından değilim. Çok da bayılmıyorum ama sevmiyor da değilim. Değildim yani, ama dediğim gibi, bu kitap beni biraz soğuttu.

Spoiler
Çünkü bu kitapta hâlâ Travis konusunda karasız gibiydi. Sanki Trav onun peşinde koşan köpeği, ama kendisi onunla birlikte kalmalı mı onu terk etmeli mi karar veremiyormuş gibi. Aslında tam aksine kitapta Travis'e çok aşık ve her şeyi onun için yapıyormuş gibiydi ama ben o hissi alamadım bir türlü. Son kitapta ikna olduğum aşkını bu kitapta hissedemedim Abby'nin. Sırf yangın yüzünden Travis'le evlenir gibi oldu, sonra kendini nedenin bu olmadığına ikna etti ama kitap bitmesine rağmen Travis'in bu meseleden haberi olmadı. Haksızlık bence :P
Spoiler Sonu

Öte yandan Travis her zamanki gibi muhteşemdi, ne diyebilirim ki? Bu kitapta dikkatimi çeken bir diğer şey ise her şey o gün çıkan yangına bağlanmıştı. Tüm kitap boyunca bundan söz ediliyordu. Halbuki ben önceki kitapları okurken yangının onları bu kadar etkilediğini fark etmemiştim. Sanki biraz sonradan çıkma senaryoymuş gibi geldi bana. Özellikle kitap sonunda önceden çok az gördüğümüz karakterler sonradan çıkıp ana karaktermiş gibi yansıtılınca sanki başka bir serinin önü açılmaya çalışılıyormuş gibi geldi. Belki de benim kuruntum, bilemiyorum.

Belalı Düğün ile ilgili görsel sonucu

Bu kitabı sevmedim mi? Sevdim. Sadece serinin diğer kitaplarının standardını düşürdü bence. Novella olduğu için tam puanlık olmaması normal belki fakat çok daha farklı bir senaryo çıkabilirdi bence. Şimdi geriye dönüp bakınca bu kitabı okumamış olmayı dileyebilirim. O kadar kötü değildi fakat bu seriyi çok sevdiğim için diğer kitapların üzerine bu kitabın gölgesi düşmüş oldu.

Aslında bu kitabı beğeneceğimi düşünüyordum. Belki de diğer kitaplarla arasına mesafe girdiği için soğuk yaklaştım biraz. Ama bu kitabın tamamı kötü mü? Tabii ki hayır! Mesela göz alıcı, ışıltılı, hayat dolu Vegas, Abby'ye onu öldüreceği ve dünya üzerindeki en berbat en yakın arkadaş oluşuyla ilgili cırlayan America, iddia kaybetmiş %90 çıplak bir Trenton, ve tüm üyeleriyle Maddox kardeşler kitapta favorilerim mesela. Seviyorum sizi, bir dahaki seride görüşeceğiz :D

Artıları ve eksileriyle bir kitap yorumunun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bundan sonra artık ne yorumu gelir bilinmez, film-anime-kitap..? Uzun zamandır paylaşmayınca birikti haliyle :D Ama kitap olarak şu an okuduğum kitabın yorumu gelir bir dahaki hafta içinde. Bunu da buraya yazmamın nedeni sizi haberdar etmekten çok kendime "Bak söz verdin o kadar paylaşacaksın üşenme yok" mesajı vermekti. Yine de sizin de haberiniz olsun :D Bir sonraki postumda görüşmek üzere, hoşçakalııın!



Yazar: Jamie McGuire   Yayınevi: Yabancı   Sayfa Sayısı: 152
Liste Fiyatı: 12 TL    GoodReads Puanı: 4,13



13 Aralık 2014 Cumartesi

Kitap Alışverişi #18 - Uzun Zaman Sonra..


Merhabalar herkese!! Böyle bol kitaplı bir alışveriş yapmayalı ne kadar uzun zaman geçmiş! Teker teker aldığım kitaplar için ayrı post yapmak istemediğimden bir süredir böyle bir paylaşım yapamıyordum.O zaman fazla uzatmadan asıl konumuza geçelim ^^

1- Alim
Öncelikle Müptelâ Yayınları'na teşekkürler! İlk kitabın turunu Kitap Canavarları ile yapmıştık hatırlıyorsanız. Ön yargıyla yaklaşmama rağmen kitaba bayılmıştım. Hiç tarzım olmamasına rağmen böyle bir kitabı sevmeme şaşırdım açıkçası. Okurken elimden bırakamıyordum bir türlü. Uzun bir süre de etkisinden çıkamadım. 

Duygu'nun kitabında favorim Alim'di. Ve onun da kitabı olduğunu wattpad'de görünce çok heyecanlanmıştım. 7-8 bölüm okumuştum Wattpad'den, fakat sonra kitabın basılacağını duydum ve o zamana bıraktım. İşte şimdi zamanı geldi ve şu sınavlarım vs geçtikten sonra blogda yayınlayacağım ilk yorumlardan olacak Alim ^^

2- Tatlı Sır
En sevdiğim serilerden biri Tatlı Bela'nın yan serisi çıkar da ben okumaz mıyım? Hem de biricik Trenton ve Cami'nin kitabı. Çok heyecanlıyım! Yabancı Yayınları'na teşekkürler *,*

3- Kuşlar Öterken
Bu kitabın kapağının çok ilgi çekici olduğunu düşünen bir tek ben olamam değil mi? Ve yapıyor olduğum ankette gördüm ki Kuşlar Öterken'i merak eden birçok kişi var. Sanırım büyük yılbaşı çekilişimin kitaplarından biri belli oldu ^,^

4- Belalı Düğün
Bu kitap çıktığından beri ilk alışverişimde alacağıma ve hemen yorumunu yapacağıma birkaç kişiye söz vermiştim. Sözümü tutamadım gibi bir durum oldu, yani o sözden sonraki alışverişlerim sadece D&R kampanyasından aldıklarımdı, o yüzden bu kitabı almamıştım ve kendimi kötü hissettim. O yüzden internetten yaptığım en yakın alışverişte hemen sepete ekledim ve gelir gelmez okudum. Yorumu çook yakında blogumda olacak ^,^

(Siparişimle birlikte gelen ön okuma kitapçıkları, kataloglar, ayraçlar vs.. Çok tatlı değiller mi? Püsküllü olana ayrıca bayıldım ^,^)

5- The 100
Dizisine bayıldığım bir kitap daha Go Kitap aracılığıyla Türk okurlarla buluştu. Tabii ki bu kitap Türkiye'de çıkalı uzun zaman oldu ama ancak alabildim. Ön okumasında gördüğüm kadarıyla dizisi ile kitabın biraz farklı ilerleyeceğini düşünüyorum. Bana kalırsa bu iyi, benzer konulara dayalı fakat farklı yönde ilerleyen hikayeler görmüş olacağım. Tek eksisi umarım okurken kitapla diziyi karıştırmam. (Bu arada mıknatıslı kapağın ne kadar hoşuma gittiğini tekrar söylememe gerek var mı?)

6- Demir Kız & Demir Kraliçe
Ah.. İşte aşığı olduğum bir serinin devam kitaplarına sonunda kavuşabildim. Böylece Kitap Sihirbazı'ndaki son puanlarımı da Demir Kız'a harcamış oldum. Bu kitaplara sonunda pençelerimi geçirebildiğim için çok mutluyum. Merakla olacakları bekliyorum. Umarım 4. kitabı çok beklemek zorunda kalmayız :D

7- Siyah Buz
En muhteşem olanı en sona bırakmak istedim. Siyah Buz! Allahım, hayallerimin kitabıyla sonunda buluşabildik. Ama şimdi de hayal kırıklığı yaşayacağım korkusu ile kitabı okuyamıyorum. Geliyorum, geçiyorum, okşuyorum, arada çıkarıp bakıyorum falan ama yok. Okumaya korkuyorum. Bu kitabı Fısıltı kadar çok sevmeyi veya kitaba böyle aşık olmayı falan beklemiyorum ama umarım en azından favorilerim veya millete gönül rahatlığıyla önerebileceklerim listesine girer. Becca, umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsın. Zaten kitabı fantastik sanarken gerilim çıkınca yaşadığım şaşkınlıkla karışık garipsemeyi hâlâ atlatamadım. Büyük umutlar beslemeye de korkuyorum. Sonunda kitabı okuyamadan iç ağrısıyla ölüp gideceğim, o olacak. Yine de önce okumam gerekenleri okur okumaz buna başlayacağım, hissediyorum bunu. (Ommm... Ommm... Görüyorum, görüyorum!)

Ne çabuk bitti ya! Bir dahaki sefere post uzun olsun diye bir kitaplık dolusu kitap alayım bari :D Ben yazarken çok eğlendim, umarım siz de eğlenmişsinizdir. Bu kitaplardan okuduklarınız varsa spoiler içermeyen yorumlarınızı bekliyorum. Çok yakında gelecek olan Belalı Düğün yorumumda görüşmek üzere, hoşçakalııın ^,^


11 Aralık 2014 Perşembe

The Ultimate Book Tag || Etkinlik


Merhaba arkadaşlar!  Eskisi kadar sık post paylaşamadığımın farkındayım. Sinir bozucu sınavlar vs. nedenleri de bahane olarak sunuyorum her zamanki gibi. Ama sizinle paylaşacağım birçok post birikti bu arada. Önceliği uzun zamandır paylaşmadığım bir etkinliğe veriyorum: Mim!

Part of the Book beni The Ultimate Book Tag'e etiketlemiş. Ona buradan kocaman teşekkürler yolluyorum ve onun cevaplarını merak edenleri buraya tıklamaya davet ediyorum :) Hadi başlayalım o zaman!


1. Arabada kitap okurken rahatsızlanır mısın?

Genellikle hayır. Yolculuklarda birçok kitaba başlayıp bitirdim. Ama bazen de okuduğum her kelime bana işkence ediyormuş gibi gelir. Ruh halime bağlı sanırım.


2. Hangi yazarın tarzı tamamen senlik ve neden?

Ne yazsa okurum dediğim birçok yazar var. Ama "Ne yazsa 'bayıla bayıla' okurum" dediğim bir yazar çıkmadı şimdiye kadar. Tek serisini okuduğum yazarların da tarzını tam olarak bilmediğimi düşünüyorum. Farklı seriler de çok ayrı tarzlar kullanan pek çok yazar var. Ama bir cevap verecek olursam Becca Fitzpatrick derim tabii ki. Colleen Hoover ve Katie McGarry'nin tarzını da beğeniyorum. JLA da beğendiğim yazarlardan ama tarzı 'tamamen' benlik diyemem :)


3. Harry Potter serisi mi yoksa Alacakaranlık Efsanesi mi? Cevabını desteklemek için 3 sebep belirt.

Mmm.. Alacakaranlık serisinin kitaplarını okumadım, sadece filmleriyle yargılamanın da haksız rekabet olacağını düşündüğümden bu soruyu pas geçeceğim.


4. Kitaplarını koklar mısın?

Sanki bu biraz özel bir soru oldu gibi ;) Bilemiyorum.. her zaman değil. Kitapçılardan elimle aldığım kitapları kokluyorum sanırım bazen. İnternetten verdiğim siparişlerde pek olmuyor. Her neyse, sonuç olarak yeni kitap kokusunun yerini ne tutabilir ki :)


5. Kitaplığındaki en ince kitap hangisi?

Susanna Dubot - Asla Başkasını Sevme || 80 sayfa


6. Kitaplığındaki en kalın kitap hangisi?

846 sayfa ile "George R. R. Martin - Taht Oyunları" kitaplığım en kalın kitabı seçildi! =)


7. İyi bir okuyucu olduğun kadar iyi de bir yazar mısın? Geleceğinde yazarlık görüyor musun?

Kısa hikayeler dışında yazmayı hiç denemedim. Yazarlığın çok zaman ve emek isteyen bir iş olduğunu düşünüyorum. Boş zaman, benim şu an sahip olmadığım, gelecekte de muhtemelen sahip olamayacağım bir lüks.Yani meslek olarak yazarlık yapmadığım sürece, hobi olarak yapabileceğimi sanmıyorum..


8. Daha önceden okuyup da nefret ettiğin bir kitabı hediye verecek olsaydın, hangisi olurdu?

Hmm.. Mark Schreiber - Yıldız Çarpması doğru bir seçim olur sanırım.


9. Harry Potter ya da Açlık Oyunları'na benzeyen ama daha az bilinen bildiğin bir seri var mı?

Şimdi, Harry Potter ve Açlık Oyunları'nın fazla bir ortak noktası yok, macera olması dışında. Yani neye göre karar versem bilemedim. Uyumsuz veya Labirent serisi olabilir sanırım :)


10. Zombiler mi vampirler mi?

Zombi kitaplarıyla pek aram yoktur. Olsa da sorunun cevabı kesinlikle vampirler :D


11. Son olarak: Komple aşk romanı mı yoksa biraz aşk sahneleri karıştırılmış aksiyonlu romanlar mı?

Aşk ve aksiyonun paralel ilerlediği romanlar diyorum ben. Her ne kadar aralarında çok kaliteli romanlar olsa da, tamamen aşktan bahseden romanlar da sıkıyor beni. Aksiyon şart. ;)


Vee geldik bir postun daha sonuna! Ben şöyle bir baktım ve yapmayan birini bulamadım -.- O yüzden bu mimi henüz yapmamış olan herkesi mimliyorum! Mimlendiniiiz ^,^

Yeri gelmişken söyleyeyim yakın zamanda uzun zamandır yapmadığım bir post daha geliyor: Kitap Siparişi! Çok heyecanlandınız biliyorum :P O "yakın zaman"da görüşmek üzere, hoşçakalıın!

7 Aralık 2014 Pazar

KCBT 18. Blog Turu - Pabucumun Ajanı (#2) || Kitap Yorumu & Çekiliş



Macera yandığı yerden devam ediyor!

Evet, o ateş hâlâ yanıyor ve kimse söndürmek istemiyor!

Tuna Üstüner'le yaşadığım delidolu, dengesiz, kavgalı, bir o kadar da tutku dolu aşkım bana yepyeni bir hayat bahşetmişti. Öncelik sırasında birinciliği kimseye kaptırmayan bu adamın kollarında, bakışlarının gölgesinde, sahiplenici varlığının esaretinde olmak müthişti. Yeni bir kimliğe sahip olmuş, Deniz Üstüner olmanın lüksüne varmıştım. Kurumsal Kasıntım beni kendi dünyasına almış ve benim dünyama girmişti. Her şey o kadar güzeldi ki, bir hayal gibi?

Ta ki o güne kadar!

Saklanan sırlar çözülüp, gizlenen yalanlar açığa çıkınca, o hayal dünyası da yıkıldı. Ama benim o enkazın altında kalmaya hiç niyetim yoktu. Peki, buz tutan bir kalbi yeniden ısıtabilir miydim? Belki bunu ben yapamazdım, ama kaçınılmaz olarak yeniden bir araya geldiğimizde, Tuna'nın kalbi bu savaşa tek başına girmek zorunda kalacaktı.

Bir yandan yaralı kalplerimizle biz, diğer yandan tatlı ve gizemli bir aşka yelken açan Yasemin ve Mert?

Kazanan aşk mı, ayrılık mı olacak?
Bildiğim tek şey, bu hikâyede herkes yanacak!


Evvet sayın okurlar! Şimdi karşınızda Kurumsal Kasıntı'nın Kurumsal Romeo'ya evrimleşmesi! Evet, evet, tahmin ettiğiniz kişiden bahsediyorum, bana öyle Tuna? Romeo? der gibi bakmayın şimdi -.- İlk kitapta da şüphesiz seviliyordu Deniz, ama buradaki volkan misali duygu patlaması yoktu tabii. Kitabı sıksam aşk suyu çıkacaktı yani o derece. Sayın okurlar, Tuna'yı hiç böyle görmediniz! 

Tuna-Deniz aşkını sevdik, seviyoruz, seveceğiz. Bu konuya da daha sonra döneceğiz fakat şu an daha önemli bir olay var. Mert! Murat olan Mert! Mert olan Murat! Her ne derseniz işte. Bu yakışıklıyla sevgili hemşiremiz Yasemin'in arasında filizlenen aşk bu kitapta resmen alev alıyor!

Peki ya ortadaki tüm o yalanlar, komplolar, yanlış anlamalar..? Bütün bunların ortaya bir bir dökülüşü? İster konu Mert-Yasemin olsun, ister Tuna-Deniz. İki ilişki de bu sorunlardan nasibini alıyor ve ortaya gözyaşları, kavgalar, ayrılıklar çıkıyor. Bu da bizi yeni bir soruya sürüklüyor kitap boyunca: Bu daha yeni sayılan ilişkiler, çiftler arasındaki aşk, bütün bu sorunları çözmeye yetecek mi?

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı ve yakın çekim
Spoiler
Yetecek! Tabii ki de yetecek! Sonuçta burada Tuna ve Deniz'den bahsediyoruz. Onlar neleri atlattı bunları atlatamayacaklar?! Tamam kabul ediyorum, bu seferkiler bayağı ağırdı ve ben bir an için belki de asla eskisi gibi olmaz diye düşünmüş olabilirim. Tabii ki de aptalca bir düşünce! Bu ikilinin kalbindeki aşk Dünya'dan Uranüs'e köprü yapmış, Daha ne olsun!

Kitabın sonu hakkında diyecek çok şeyim var ve hiçbir şeyim yok. Mert-Yaso çok tatlı, Deniz-Tuna artık bayağı bildiğiniz aile oldu, yani her şey bir harika. Happy Ending! ^,^
Spoiler Sonu


Bu arada özellikle kitabın sonlarına doğru diğer kitapların başrolleriyle, örneğin; İlkim, Martin, Tekin, Engin gibi karakterlerle karşılaşmamız çok hoş oldu. Sonunda mesela "Geçerken İlkim'lere de uğrarız değil mi?" falan deyince bir kıkırdayasım geldi mesela. Veya Tekin'e "Eminim rüya gibi bir kız bulursun kendine" tarzı bir laf etmişti Deniz. Neyse mutlu oldum işte :P

Bu arada Tekin demişken, Tekin'in kitabını inanılmaz merak ediyorum. Gerçi bu asudeboy'ların klasik "ben en muhteşemim, siz sadece etrafımda dolaşan minik sineklersiniz" davranışını doruklarda yaşaması biraz göz devirmeme neden olsa da, konu Tekin olunca sanırım buna dayanırım :D


Ama bu kitaptaki favori ikilim.. Mert ve Yasemin'di! Tuna ve Deniz'i de seviyorum ama onların ilişkilerinin heyecanlı kısımlarını özellikle ilk kitapta görmüştük. Burada ise Mert ve Yasemin'i gördük ve ben Mert'in komikliği, rahatlığı vs nedeniyle bu ilişkiyi okumaktan daha çok zevk aldım. Yasemin'de biraz kaçık olunca çok daha eğlenceli bir hâl aldı tabii.
Kısaca, çok tarzım olmasa da eğlenerek okuduğum bir seri oldu Pabucumun Ajanı. İkinci kitaba başlarken ise en başta kitabın kalınlığı gözümü korkutmuştu ve ilk sayfalar bu yüzden zor ilerledi ama yaklaşık bir 90-100'den sonra kitap okundu ve bitti. Geride hafif bir gülümseme bırakmayı da ihmal etmedi tabii ki. Hoşçakalın Tuna ve Deniz, hoşçakalın Mert ve Yasemin! Yeni bir kitapta görüşmek üzere Tekin! Yeni bir yorumda görüşmek üzere sevgili okurlarıım ^,^


Seri Kitapları:

Yazar: AsuDe   Yayınevi: Ephesus   Sayfa Sayısı: 655
Liste Fiyatı: 25 TL    GoodReads Puanı: 4,96



Çekiliş


a Rafflecopter giveaway