"Akşam yemeğine ya da belki sinemaya gitmeliyiz."
Aptal kalbim yine yerinden fırladı. "Bana çıkma mı teklif ediyorsun?"
Sessizce güldü. "Öyle gözüküyor."
-Oniks
Daemon gülümsedi, sonra da ortadan kayboldu. Geri çekilerek etrafıma bakındım. Bir kaç metre ötede bir ağaca dayanmıştı.
"Nasıl... oluyorda... bekle! Daha önce yaptın sen bunu. Bu ürpertici, sessiz, hareket şeyini. Ama sessiz olduğun için değil."
Afallamış bir şekilde tekrar oturup ağaca yaslandım. "Çok hızlı hareket ediyorsun."
"Işık kadar hızlı kedicik."
-Obsidiyen
Neşeyle kayıt düğmesine basıp "Bir MacBook Air'im var!" Diye haykırdım.
Daemon gülerek yüzünü saçlarıma gömdü. "Maskara seni."
-Opal
Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim.
Göğsüm kabardı. Dokunuşu beni yakıp kavuruyordu. O sözler beni ezici ve
umulmadık bir arzuyla doldurmuştu. Onun yanında olmak bana kendimi iyi
hissettiriyordu.
-Obsidiyen
"Blake." İç çektim, topallayarak ondan uzaklaştım. "Blake'le çok ortak yanımız var. Çok kitap okumamı seviyor."
"Bende seviyorum." Diye meydan okudu Daemon.
"Hem blogda tutuyor." Neden uçan kuştan medet umuyormuş gibi hissediyordum?
Daemon bir tutam saçımı aldı, parmağına doladı. "İntetnetle bir alıp veremediğim yok."
Elini itip uzaklaştırdım. "Üstelik benden hoşlanmasının nedeni aptal bir uzaylı bağı ya da başka birinin benden hoşlanması değil."
"Benim içinde öyle değil."
-Oniks
İnledim.
Bugünü Daemon'la geçirmek zorundaydım. Bütün gece, inanılmaz derecede
yeşil gözlü bir çocukla, açılıp duran bir bikiniyi hayal ederek
yatağımda bir o yana, bir bu yana dönmüştüm.
-Obsidiyen
Emniyet kemerimi çözerken hafifçe güldüm. "Blake. Onun adı Blake."
Daemon kontak anahtarını çıkardı, gözlerinden neşe pırıltıları saçarak arkasına yaslandı. "Ben ona ne dersem, adı o."
–Opal
"Geç oldu."
"Biliyorum." Tereddüt ettim. "Kalmak ister misin?"
Tek kaşını kaldırdı.
Bu olmamıştı işte. "Onu kastetmedim."
"Sevdiğim bir kitaba inceleme yazısı yazmak
iyi geliyordu ve daha çekici hale getirmek için tuhaf resimler bularak
elimden geleni yaptım.Sevimli kedi yavrularını ve lamaları tercih
ettim.Bir de Dean Winchester'ı."
-Opal
"Deamon." Dawson arkamdan kapıyı çarptı. "Kızgınsın, biliyorum."
Başka bir enerji patlaması benden çıktı ve çatının tavanına isabet etti.Ahşap çatladı.."Hiçbir fikrin yok, kardeşim."
"Biz, Kat'i kurtarmak için ne yapcağını biliyorduk, seni güvende tutmak istedik. Hepsi bu."
"En iyi çözümün topluluğun beni kilit altına alması olduğunu mu düşündün?"
"Biz-"
"Beni durdurabileceğini mi düşündün? Onu kurtarmak pahasına dünyayı yakacağım."
-Origin
Bir
an önce Dee'nin yanında dururken, göz açıp kapayıncaya kadar tam önümde
dikilmişti. Tamönümde, derken ciddiyim. Bu kadar hızlı hareket etmiş
olamazdı. İmkansızdı bu. Ama buradaydı işte, tepemde dikilmiş bana
bakıyordu
''Sen.. sen nasıl geldin buraya?'' Geriye bir adım attım, ne diyeceğimi bilemiyordum. Gözlerindeki yoğunluk tüylerimi ürpertiyordu. Kahretsin...
''Beni dikkatli dinle,'' dedi öne bir adım atarak. Geriledim ve ta ki
sırtımı uzun ağaçlardan birine biraz vuruncaya kadar üzerime yürümeye
devam etti. Daemon başını aşağı eğdi, acaip yeşil gözleri bütün dünyamı
doldurmuştu. Vücudundan dalga dalga ısı yayılıyordu. ''Sana bunu bir kez
söyliyeceğim. Eğer kardeşime bir şey olursa, sen o zaman...'' Durdu,
bakışlarını aralanmış dudaklarıma çevirirken derin bir nefes aldı.
Nefesim tıkandı. Gözlerinde bir pırıltı belirdi ama oradaki her neyse
gözlerini kısarak sakladı.
Yine zihnimde o görüntüler belirdi.
İkimiz. Sıcak ve terli. Dudağımı ısırdım ve yüzümü ifadesizleştirmeye
çalıştım ama yüzünde sinir bozucu derecede ukala bir ifade belirince ne
düşündüğümü görebildiğini bir kez daha anlamıştım. Yüz ifadesi sinir
bozucu olanın da ötesindeydi.
"Sana zarar vermek istemiyoruz ama bir tehdit
durumu söz konusu olursa, seni durduracağız. Anladın mı, Katy?" Cevap
vermek istememiştim ama lanet olası oniks bilekliklerinde kurtulmak
istiyordum. "Evet."
"Güzel." Gülümsedi. Bu gülümseme yapmacıktı ve çok da dost canlısı değildi.
-Origin
Anılarım, kapılar mühürlenip kapandıktan sonra
bulanıklaşmıştı. Deamon'ın ayrılık sözcükleri her uyandığım an aklıma
geliyordu. Seni seviyorum Kat. Hep sevdim. Hep seveceğim. Kapılar
kapanırken bir tıslama sesi duyulmuştu ve ben, Arumla yalnız başıma
kalmıştım.
-Origin
"Kapılar kapandığından, Kat benden koparıldığından beri, otuz bir saat kırk iki dakika ve yirmi saniye geçmişti."
-Origin
"Ne yaptığını sanıyorsun Deamon?" Ethan Smith'in sesinin seviyesi, beni döndürdü...
Vücudum harcanmamış güçle sarsıldı. Beni durdurmaya çalışmamalılardı.
Hiçbiriniz beni durdurmaya çalışmamalıydınız. Ethan ellerini önünde
kenetledi. "Bir insan kız için kendi ırkını riske atmaya razı
olamazsın."
O, seninle tartışacağım bir konu değil.
-Origin
"Deamon." Dawson arkamdan kapıyı çarptı. "Kızgınsın, biliyorum."
Başka bir enerji patlaması benden çıktı ve çatının tavanına isabet etti.Ahşap çatladı.."Hiçbir fikrin yok, kardeşim."
"Biz, Kat'i kurtarmak için ne yapcağını biliyorduk, seni güvende tutmak istedik. Hepsi bu."
"En iyi çözümün topluluğun beni kilit altına alması olduğunu mu düşündün?"
"Biz-"
"Beni durdurabileceğini mi düşündün? Onu kurtarmak pahasına dünyayı yakacağım."
-Origin
"Yorgun gözüküyorsun." Yavaşça yakına sokuldum.
"Dün gece iyi uyuyamadım."
"Beni mi düşündün?" diye sordu kısık sesle.
Bir an tereddüt ettim. " Evet."
-Oniks
Ash Daemon'a doğru yürüdü, yanakları kızardı.
"Onun bunu yapmasına izin verdiğine inanamıyorum. Sen de bir insanla
çıkmaya başlarsan şaşırmam."
Daemon kahkahalara boğuldu. "Evet, bu asla olmayacak."
-Shadows
"Ne?" diye sordu (Daemon).
"Sen biraz
önce... bulaşıkları mı yıkadın?" Dee gözlerini kırpıştırarak geriledi.
Daemon'a bir bakış attı. "Dünya sona eriyor. Ve ben hala bir bakire-"
"Sakın!" İki kardeş de hep bir ağızdan bağırdı. (Daemon ve Dawson)
Daemon gerçekten kusacakmış gibi baktı. "Tanrım, sakın bir daha o lafı
tamamlayayım deme. Aslında, bunu sakın değiştirme. Teşekkürler."
-Shadows
Dawson kolunu kaldırdı ve iki DVD hızla eline uçtu. "Şey, Ölülerin Günlüğü ve Ölülerin Kurtuluşu var."
"Harika," diye mırıldandı Daemon.
Gözlerimi devirdim. "Ödlek."
"Neyse ne." Bana dirsek attı ve bir mısır tanesi göğsümle defterimin
arasına düştü. İç çektim. "Senin için onu almamı ister misin?" diye
sordu.
-Opal
Zil çalınca kapıya mı koşsam diye
düşündüm fakat göz ucuyla, kot pantolonlu bir çift bacak gördüm. Ona
kızgınken bile karnımda kelebekelr uçmasını engelleyemiyordum.
Eziğin tekiydim.
-Opal
Biraz başım dönüyordu, güldüm. "Gün gelecek senden hızlı olacağım."
"Rüyanda görmeye devam et."
"Öküz," diye yapıştırdım yanıtı.
Daemon'ın dudağının bir kenarı yıkarı kıvrıldı. "Baş belası."
"Ya," deyip gözlerimi koca koca açtım. "Bu ağır kaçtı işte."
-Opal
"Costco konusunda çok haklısın." Dawson tek
bir tane patlamış mısır tanesi aldı ve ağzına attı. "Ama zombileri
havaya uçurabiliriz. O zaman rahat ederiz."
"Ah, iyi dedin." Kasede yarı patlamış mısır tanesi aradım, çok severdim.
"Ucubelerin arasında kaldım," dedi Daemon; başını iki yana sallarken
şaşkına dönmüş gibi gözüküyordu ama ben içten içe neşelendiğini
biliyordum.
-Opal
Zırhım gibi gördüğüm mantoyu çıkarışımı
Daemon sessizce izledi. Ceketi çıkarıp yolcu koltuğuna fırlatırken bir
ıslık çaldı. Dışarısı buz gibiydi ancak tenim adeta yanıyordu.
"Aman ya," dedi kalkan gibi önüme geçerek. "İyi mi ettik hiç bilmiyorum."
Arkasındaki Blake gözlerini koca koca açtı. "Vay anasını," dedi.
-Opal
"Yanılmıyorsam," dedim sonunda, "bunların hepsini Texas Katliamı filminde görmüştüm."
Daemon alaycı bir tavırla güldü.
-Opal
"Beni sadece vücudum için seviyorsun. Itiraf et."
"Şey, evet. "
Kirpiklerini kaldırdı, gözleri mücevher gibi parladı. "Kendimi seks objesi gibi hissediyorum."
-Opal
İçimde dolaşan öfkeyle bir adım attım.
"Zorla Mount Weather'a mı girdin?" Hunter kahkahalara boğuldu. "Deli misin sen?"
"Kapa çeneni." dedim bakışlarımı Luc'un üzerinde tutarken. Hunter
derinden bir ses çıkardı. "Eğer bana bir daha çenemi kapamamı söylersen,
o küçük dostluk anlaşmamız son bulacak."
Ona kısa bir bakış attım. "Kapa. Çeneni."
Arum'un omuzlarından karanlık gölgeler sürüklendi ve onunla yüzleştim.
"Ne?" dedim kollarımı sıkıysa gel anlamında açarken. "Zaten içimde
başkasının üzerinde harcamam gereken bastırılmış çok şiddet var."
-Origin
"Tişörtü yok mu bunun?"
"Maalesef olduğunu sanmıyorum. Kışın bile böyle. Her zaman etrafta yarı çıplak gezer."
-Obsidiyen
Doğruldu, yakınıma geldi. Bacağı bacağıma değiyordu. "Sana bir şey aldım."
Beklediğim bir şey değildi bu. "Yüzüme patlayacak bir şey mi?"
Arkasına yaslanıp kıkır kıkır güldü, elini kot pantolonunun ön cebine soktu. Oradan çıkardığı küçük deri keseyi bana verdi.
Merakla küçük ipi çektim, keseyi avucuma ters çevirdim. Yüzüne baktım, o
gülümseyince kalbim duracak gibi oldu. Cilalanmış ve kolye ucu şekli
verilmiş, yedi buçuk santim uzunluğunda bir obsidiyen parçasıydı.
-Obsidiyen
"Teşekkürler," diye mırıldandım ve nefesimin ardından ekledim. "Öküz."
Derin ve gırtlaktan güldü. "Bu hanımefendiliğe pek yakışmadı Kedicik."
Ona döndüm ve "Sakın bana öyle seslenme." diye tersledim.
"Birine öküz demekten iyidir, değil mi?" Kapıyı dışarı itti. "İlham
verici bir ziyaretti. Bu uzun bir süre aklımdan çıkmayacak."
Tamam. İşte buraya kadardı. "Ne biliyor musun, haklısın. Sana öküz demem çok yanlıştı. Çünkü öküz senin için fazla iyi bir kelime." dedim tatlıca gülümseyerek. "Sen yavşağın tekisin."
"Yavşak mı?" diye tekrar etti. "Bak bundan çok etkilendim."
Ona hareket çektim.
-Obsidiyen
"Bo’nun suratındaki ifade benzersizdi. Ve sana
verdiği öpücük ? O neydi öyle ? Yunusların bile daha ateşli
öpüştüklerini gördüm."
''Onun adı Blake!'' Bacağını yumrukladım.
''Ve sen de bunu biliyorsun, böyle davrandığına inanamıyorum. Ve bir
yunus gibi öpüşmüyordu!''
''Gördüğüme kadarıyla,öyle yapıyordu. ''
-Oniks
"Kurabiye?" Çikolata cipsini tutarken teklif etti. Çok yemiş olsam da olmasam da, bunu reddetmemin hiçbir yolu yoktu. "Tabii."
Dudaklarının kenarı yukarı kalktı ve bana doğru eğildi, ağzıyla aramda santimler vardı.
"Gel ve al."
Gel ve al mı? Daemon kurabiyenin yarısını o dolgun, öpülesi
dudaklarının arasına yerleştirdi. Ah, kutsal uzaylı bebekler aşkına...
"Kedicik-"
"Sakın bana Kedicik deme.
Saat beş gibi çıktın ve o zamandan beri geri dönmedin. Neler
yapıyordunuz? Ayrıca yüzündeki o gülümsemeyi yok et. Bu hiç de komik
değil."
Daemon yüzündeki gülümsemeyi silmeye çalıştı ama beceremedi."Pençelerini dışarı çıkarmana bayılıyorum."
-Opal
Daemon'un yeşil gözleri cam gibi parlayarak
düzeldi. Kolu uzandı ve parmakları kıpırdandı. Lazer yada kapıyı asla
aşamazdı. "Katy, seni seviyorum. Her zaman öyleydi. Her zaman öyle
olacak" derken panikli sesi boğuk ve kalındı. " Senin için geri
geleceğim. Ben-"
Acil durum kapısı ağırca kayarak mühürlendi.
" Seni seviyorum" dedim. Ama Daemon... Daemon gitmişti.
-Opal
"İçecek birşey ister misin?" diye sordu buzdolabına yakın kabine ilerlerken.
"Evet. Lütfen."
Hunter ona bir bakış attı. "Şaşırmış görünüyorsun."
"Böyle centilmence şeyler yapan biri gibi görünmüyorsun." Ya da nazik şeyler, ama bunu eklememem gerektiğini farkettim.
Dudakları seğirdi. "Ara sıra kendimi şaşırtırım." Kabine geri dönerek iki bardak aldı. "Sodam, sütüm, suyum-"
"Süt mü? 10 yaşında değilim."
Gözleri ışıkta hafif parıldarken döndü. "Peki kaç yaşındasın? 19 mu?
Serena alınarak taburesine yaslandı. "25 yaşındayım."
"Hmmm.." Bardakları geri koydu ve eline iki tane şarap kadehi aldı.
Serena'nın gözleri kısıldı. "Onlar sana temel dosya gibi birşey vermediler mi?"
"Evet." Hunter bir şarap şişesini raftan çıkardı.
Serena onun geniş omuzlarına bakarken bir maymunun onun üzerine atlayıp, onu tam bir vampir stiliyle ısırdığını hayal etti. Aslında belki zombi stiliyle. Böylesi daha çok zarar verirdi. "Peki okudun mu?"
Hunter arkasını döndü vetezgahın karşısına geçti. Önüne bir bardak koyu şarap koydu. "Okudum."
Serena'nın teni gerildi. Bu onun rahatsız oluş şekliydi. "Temel şeyleri okuduysan, 19 yaşında olmadığımı bilmen gerekirdi."
Hunter dirseklerinin üzerinde eğildi ve şaraptan bir yudum aldı. "Büyük olasılıkla."
"Yani 19 yaşında olup olmadığımı beni sinir etmek için sordun?"
"Çok büyük olasılıkla." diye mırıldandı onu şarabından yudumlanışını izlerken.
Keskin bir karıncalanma omurgasının arkasından sıcak çarpması gibi yayılıyordu.
"Tam bir g*tsün."
"Ve senin pis bir ağzın var." Hunter sırıttı.
Serena derin bir soluk alıp nefesini sakinleştirirken, o şarabını bir dilişte bitirdi. "Çalışırken bu kadar içmen mi gerekiyor?"
"Senin de bu kadar soru sorman mı gerekiyor?"
"Senin de en azından üzerine bir t-shirt geçirmen gerekmiyor mu?" diye lafı yapıştırdı. "Bütün o içki olayını da hesaba katarsak çok uygunsuz görünüyorsun."
Hunter kıkırdadı, ve o ses, vay canına, eğlenen gülüşünün sesi bacaklarına titreme gönderdi.
Hunter tezgahın çevresinden dolaştı. Yürümedi, ah hayır, uyluğunu kaplayan kotun nazik hareketleri ona insan yürüyüşünden çok avını takip eden büyük bir aslanın hareketlerini hatırlattı. Bacaklarını bir tanesi kendi bacağına deyene kadar yayıp yanına oturunca Serena'nın nefesi kesildi.
Serena tabureyi kavrayarak hızla uzaklaştı. Metal bacakları korkunç bir kazıma sesi çıkardı. Serena fayansı mahvettiğini umdu. "Ne konuşmak istiyorsun."
Hunter taburesini ona yaklaştırdı, aralarındaki mesafeyi kapattı. Otururken bile ondan uzundu, böylece eğildiğinde yüzü Serena'nınkinin tam karşısındaydı. "Seni."
Boğazı kurudu."Kişisel alanımdasın."
"Sen benim evimdesin yani bu kişisel alanını geçersiz kılar."
"Mantığın hatalı."
Kirpiklerini indirerek başını eğdi. "Benim mantığım buralardaki tek mantık. Buna alışsan iyi olur."
Onunda kafasına birşeyler atılmasına alışması gerekiyordu çünkü bu tekrar olmak üzereydi.-Saplantı
Buraya kadar alıntıların hepsi "Lux Book Series Tr" facebook sayfasındandır.:)
"Evet. Lütfen."
Hunter ona bir bakış attı. "Şaşırmış görünüyorsun."
"Böyle centilmence şeyler yapan biri gibi görünmüyorsun." Ya da nazik şeyler, ama bunu eklememem gerektiğini farkettim.
Dudakları seğirdi. "Ara sıra kendimi şaşırtırım." Kabine geri dönerek iki bardak aldı. "Sodam, sütüm, suyum-"
"Süt mü? 10 yaşında değilim."
Gözleri ışıkta hafif parıldarken döndü. "Peki kaç yaşındasın? 19 mu?
Serena alınarak taburesine yaslandı. "25 yaşındayım."
"Hmmm.." Bardakları geri koydu ve eline iki tane şarap kadehi aldı.
Serena'nın gözleri kısıldı. "Onlar sana temel dosya gibi birşey vermediler mi?"
"Evet." Hunter bir şarap şişesini raftan çıkardı.
Serena onun geniş omuzlarına bakarken bir maymunun onun üzerine atlayıp, onu tam bir vampir stiliyle ısırdığını hayal etti. Aslında belki zombi stiliyle. Böylesi daha çok zarar verirdi. "Peki okudun mu?"
Hunter arkasını döndü vetezgahın karşısına geçti. Önüne bir bardak koyu şarap koydu. "Okudum."
Serena'nın teni gerildi. Bu onun rahatsız oluş şekliydi. "Temel şeyleri okuduysan, 19 yaşında olmadığımı bilmen gerekirdi."
Hunter dirseklerinin üzerinde eğildi ve şaraptan bir yudum aldı. "Büyük olasılıkla."
"Yani 19 yaşında olup olmadığımı beni sinir etmek için sordun?"
"Çok büyük olasılıkla." diye mırıldandı onu şarabından yudumlanışını izlerken.
Keskin bir karıncalanma omurgasının arkasından sıcak çarpması gibi yayılıyordu.
"Tam bir g*tsün."
"Ve senin pis bir ağzın var." Hunter sırıttı.
Serena derin bir soluk alıp nefesini sakinleştirirken, o şarabını bir dilişte bitirdi. "Çalışırken bu kadar içmen mi gerekiyor?"
"Senin de bu kadar soru sorman mı gerekiyor?"
"Senin de en azından üzerine bir t-shirt geçirmen gerekmiyor mu?" diye lafı yapıştırdı. "Bütün o içki olayını da hesaba katarsak çok uygunsuz görünüyorsun."
Hunter kıkırdadı, ve o ses, vay canına, eğlenen gülüşünün sesi bacaklarına titreme gönderdi.
Hunter tezgahın çevresinden dolaştı. Yürümedi, ah hayır, uyluğunu kaplayan kotun nazik hareketleri ona insan yürüyüşünden çok avını takip eden büyük bir aslanın hareketlerini hatırlattı. Bacaklarını bir tanesi kendi bacağına deyene kadar yayıp yanına oturunca Serena'nın nefesi kesildi.
Serena tabureyi kavrayarak hızla uzaklaştı. Metal bacakları korkunç bir kazıma sesi çıkardı. Serena fayansı mahvettiğini umdu. "Ne konuşmak istiyorsun."
Hunter taburesini ona yaklaştırdı, aralarındaki mesafeyi kapattı. Otururken bile ondan uzundu, böylece eğildiğinde yüzü Serena'nınkinin tam karşısındaydı. "Seni."
Boğazı kurudu."Kişisel alanımdasın."
"Sen benim evimdesin yani bu kişisel alanını geçersiz kılar."
"Mantığın hatalı."
Kirpiklerini indirerek başını eğdi. "Benim mantığım buralardaki tek mantık. Buna alışsan iyi olur."
Onunda kafasına birşeyler atılmasına alışması gerekiyordu çünkü bu tekrar olmak üzereydi.-Saplantı
Buraya kadar alıntıların hepsi "Lux Book Series Tr" facebook sayfasındandır.:)
Serena
başını geriye attı ve konuşmadan önce bir süre bekledi. "Bütün bunlar
ne anlama geliyor? (...) Seni tanımasam bana karşı duyguların olduğunu
söyleyeceğim."
Serena kaçmadı ya da tereddüt etmedi. Beni kabullendi, her şeyimle. Her zaman kabullenmişti.
İnsan
biçimime büründüm ve onu göğsüme yaslayıp kollarımla sardım. Sözcükler
dudaklarımdan hiç tahmin etmediğim kadar kolay çıktı. "Seni seviyorum."
Artık kesindi. Bunu inkar edemezdim. Hunter'a aşık olmuyordum.
Çoktan aşık olmuştum.
Kendi kendimin kara deliği gibiydim. Luxen'in tam tersi yani. Onlar iterken ben çekebiliyordum.
Harika olmuş :) Her bir alıntıyı okurken suratımda şapşal bir gülümseme oluştu :)
YanıtlaSilTeşekkürler ve aynen, sen de bendensin anlaşılan :D
SilÇokgüzel yazmışsın bu arada obsession ne 5. kitapmı*
YanıtlaSilHayır Lux Serisi'ne bağlı ama farklı bir seri, başroller de farklı dolayısıyla. :)
SilTeşekkür ederim <3 :)
SilNe demek :)
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilİkisini de Eylül-Ekim gibi bekliyoruz. Umarım Dex fazla bekletmez :)
Sil5. kitap çıktımı merakla bekliyorum
YanıtlaSilHayır, daha yurt dışında 5 Ağustos'ta çıkacak :)
SilÇok güzel bir yorum olmuş ayrıca tanımlarına bayıldım :D Şaşırtıcı bir şekilde sana her konuda katılıyorum ve her ne kadar tadında bırakılmış olsa da keşke kitabın devamı olsa diye düşünmeden edemiyorum.
YanıtlaSilTeşekkürler, ve bence de tam tadında bırakılmış ama devamı olsa ilk kez okuyormuş gibi yine bayıla bayıla okurdum diye düşünüyorum :D
SilObsession un devami gelir mi acaba? Ve besinci kitabin adi belirlendi mi?
YanıtlaSilSaplanti'nin devami yok ve 5. Kitabun orjinal adi Opposition olacak. Türkiye'deki adi ise henuz belli degil :)
Silmerhaba Opposition 5 Ağustosta türkiyedemi çıkacak
YanıtlaSilHayır yurt dışında çıkacak :) Türkiye'de çıkış tarihi henüz bilinmiyor..
Sil:(( teşekkürler beklemekten başka bişe yok artık
Sil5.kitap serinin son kitabı mı olucak ?
YanıtlaSilEvet :)
Silserinin yan kitaplarına nasıl ulaşabılırım?
YanıtlaSilSaplantı'yı kastediyorsan neredeyse bütün kitabevlerinden temin edebilirsin. Eğer ara kitap Shadows'u kastediyorsan Türkiye'de henüz çıkmadı :)
SilShadows Türkiye'de çıkacak mı? Çıkacaksa ne zaman çıkar bi bilgin var mı?
YanıtlaSilÇıkacak fakat tarihi hakkında belirli bir bilgi yok henüz.
Silİnternette bir kitap gördüm bu seriyle ilgi adı" lux serisi the wedding" olarak geçiyor fakat gerçekliğinden emin olamadım bir fikrin var mı?
YanıtlaSilSeriyle alakası yok belki fan kurgusu olabilir :)
Sil