Nora'nın Kitaplığı : Korku Edebiyatı Yorumlarım #1 - Vampir, Yüce Tanrı Pan, Dr. Jekyll ile Bay Hyde, Carmilla

3 Temmuz 2020 Cuma

Korku Edebiyatı Yorumlarım #1 - Vampir, Yüce Tanrı Pan, Dr. Jekyll ile Bay Hyde, Carmilla


Herkese merhaba! Bugün sizlerle son 1 yılda okuduğum İthaki Yayınları'nın Karanlık Kitaplık serisinden 4 adet gotik-fantastik veya korku edebiyatı -hangisini söylemeyi tercih ederseniz- kitabı hakkındaki düşüncelerimi paylaşacağım. Yorumlar spoiler içermeyecektir, kitapları okumayanların da yorumları rahatça okuyabilmesi için böyle yapayım dedim bu sefer. Lafı daha fazla uzatmadan, ilk kitapla başlayalım!
Carmilla


Tanıtım:

Vampir anlatısının kurucularından Le Fanu, Carmilla’da okuru Viktoryen dönem şatolarında, tekinsiz ormanlarında bir yürüyüşe çıkarıyor. Adabımuaşeret, beş çayları, rüyalara sızan meşum karaltılar ve mütemadiyen dizginlenen çılgın arzular.

Doğaüstüne meraklı bir dedektif olan Doktor Hesselius’un maceralarından biri olarak kaleme alınan Carmilla kadın karakterler etrafında gelişmesi, hemcinse duyulan ilgiyi yansıtması ve gizemlerini keyif alınası bir tempoda açık eden kurgusuyla türün diğer eserleri arasından sıyrılmayı başarmış bir klasik.

Babası ile beraber kentten uzak bir şatoda yaşayan genç Laura, ümitsizce arkadaş özlemi çekmektedir. Tam da bu sırada bir kaza eseri şatolarına misafir ettikleri Carmilla’yla kendine uygun bir arkadaş bulduğunu düşünür ancak Carmilla her geçen gün garipleşen davranışları ve bazen de kendini kaybetmesiyle Laura’yı ürkütmektedir. Yakın köylerde baş gösteren hastalık ve ölümler hem Laura’yı hem de babasını endişelendirmeye başlar ve gözler ister istemez gizemli misafirlerine çevrilir.

Her kederli mâcera bir kabusla başlar…


Yorum:

Ah Carmilla! 
Bu kitaptan beklentim büyüktü ve buna rağmen aradığımdan çok daha iyisini bulmuş gibi hissediyorum! Bu kitaplar arasında en çok Carmilla'yı sevdiğimi söylememe gerek kalmadı sanırım. Aslına bakarsanız bu sevgimin kaynağı biraz da yıllara dayanıyor. Carmilla'nın efsanesi Dracula kadar olmasa da oldukça ünlü, hatta Castlevania'daki Carmilla, Ölümcül Oyuncaklar'daki Camille karakterlerini düşününce, siz de fark etmeden bu kitabın tesir ettiği yapımlarla karşılaşmış olabilirsiniz. İşte ben bu efsanelere konu olan güçlü vampirimiz Carmilla'nın doğduğu hikayeyi çok merak etmiştim ve sonunda, geçen ayın sonlarına doğru okuma fırsatı elde edebildim.

Biraz arka planına değinmiş olsam da, bu kitabın konusuna burada çok girmek istemiyorum çünkü kendisi zaten oldukça ince, 112 sayfalık bir kitap. Bu kitabı diğerlerine nazaran daha çok sevmemin sebeplerinden emin değilim fakat emin olduğum bir şey varsa o da bu kitapta çok hoşuma giden şeylerdir. Öncelikle birinci ağızdan yazılmış olması kitabı okumayı oldukça kolaylaştırıyordu, dolayısıyla çok akıcı -hatta diğerlerinden çok daha akıcı bana kalırsa- bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Gerçi maalesef ki bu birinci ağız Carmilla'ya ait değil. Fakat gözünden okuduğumuz kişinin Carmilla'yı betimlemesi, bazı tesiri büyük anılarını paylaşma şekli, Carmilla'nın gizemini ve tavırlarının altında yatanları tam olarak çözemeden onun hareketlerini anlatması benim için pahabiçilemezdi. Neden bu kadar etkilendim bilmiyorum fakat tahminimce direk Carmilla karakteri etkiledi beni. Carmilla'nın tutkusu ve kıvrak zekasına uzaktan tanıdık olmak oldukça güzel bir deneyimdi diyebilirim.

Gerçi kitap bitse de gizemlerin çoğunun çözülmemiş olması benim biraz kafamı kurcaladı. Eski kitapların çoğunda bunu gözlemliyorum, yazar işine gelen kısmı açıklayıp gerisini öylece bırakıyor -ki bu oldukça gerçekçi aslında- fakat diğer yandan, günümüz kitaplarında bir nokta bile açıklanmadan bırakılsa yazarları linç ediyoruz 😂 Bunu fark etmiş olmama rağmen yapmadan duramayacağımı da üzülerek anlıyorum. Kafamda soru işaretleri olmasına katlanamıyorum...


Künye:

Yazar: J. Sheridan Le Fanu     Yayınevi: İthaki      Çevirmen: Nagihan Çakır    
Sayfa Sayısı: 112     GoodReads Puanı: 3,82



Vampir


Tanıtım:

Modern vampir mitinin öncülerinden ve gotik korku edebiyatının klasik yazarlarından kabul edilen John William Polidori, Lord Byron’ın özel doktoru ve arkadaşıydı. Lord Byron, Percy Shelley ve eşi, Frankenstein’ın yazarı Mary Shelley’yle beraber korku hikâyeleri okudukları gecelerde doğan ve 1819’da yayımlanan bu öykü, Bram Stoker’dan Anne Rice’a, Alan Ball’dan Francis Ford Coppola’ya kadar birçok sanatçıyı etkiledi. Eser, satış kaygıları nedeniyle Lord Byron’ın ismiyle yayımlandı. John William Polidori hem eserini kendi ismiyle yayımlatamamanın bunalımı hem de kumar borçlarının yarattığı baskılar nedeniyle yirmi beş yaşında intihar etti. Ancak Vampir ve Polidori’nin yarattığı Lord Ruthven karakteri iki yüz yıldır okurların hayal güçlerine ve kâbuslarına musallat olmaya devam ediyor.

Varlıklı bir ailenin çocuğu olan İngiliz centilmen Aubrey, yüksek sosyetenin içine yeni giren gizemli Lord Ruthven’in etkisine girer. Lord Ruthven’in bilinmeyen geçmişi, tuhaf davranışları Aubrey’nin merakını cezbetmektedir. Ancak genç adam, kısa sürede yeni arkadaşının şatafatlı görünümünün altında kötücül birinin gizli olduğunu keşfedecektir. İkilinin Avrupa gezileri sırasında Lord Ruthven onlara saldıran bir grup haydut tarafından yaralanır. Son nefesini vermeden önce Aubrey’den ölümünü ve işlediği suçları toplam bir yıl bir gün kadar gizli tutmasını rica eder. Ancak Lord Ruthven ölümünden bir yıl sonra Londra’da tekrar göründüğünde ve Aubrey’nin kız kardeşine kur yapmaya başladığında adamın korkunç sırrı da ortaya çıkar.

Ama önce dünyaya vampir olarak gideceksin,
Kabrinden bir hışımla çıkacak cesedin;
Bir hayalet gibi musallat olacaksın yuvana,
Kanını emeceksin kendi ırkından her kim varsa.

–Yankı Enki’nin önsözüyle–


Yorum:

Bu kitaba bir beklentiyle başladığımdan olsa gerek, o kadar da sevemedim maalesef. Direk öykü şeklinde olmasını beklerken kitabın yarısı boyunca arka plan bilgisiyle karşılaşmak beni biraz yıldırdı. Bir de yaz mevsiminde okuduğumdan biraz sabırsız olduğum bir döneme geldi aslında. Kitabın azıcık kalan hikaye kısmını okuduğumda ise öncesinde çektiğim eziyete değmeyececğini düşündüm. Belki de çok kısa olduğundandır, olayların içine bir türlü giremedim. Beklentilerimle okuduklarım çok farklıydı. 

Üzerinden yalnızca 1 yıl geçmiş olmasına rağmen tamamen unuttuğumu da söyleyebilirim. Sanırım diğer kitaplara nazaran en az etkilendiğim kitap buydu. Yine de bir şans verilebilir diye düşünüyorum, sonuçta vampir edebiyatının kökenlerinden bir eser var karşımızda ve ben okuduğum kitaplar arasında bulunduğu için memnunum, asla zaman kaybıydı diyemem.


Künye:

Yazar: John William Polidori     Yayınevi: İthaki      Çevirmen: Yiğit Yavuz   
Sayfa Sayısı: 62     GoodReads Puanı: 3,31


Dr. Jekyll ile Bay Hyde


Tanıtım:

Çağının önde gelen yazarlarından Robert Louis Stevenson’ın en önemli eserlerinden biri olarak görülen Dr. Jekyll ile Bay Hyde, Viktoryen dönemin ahlakçı paranoyasının insan bilincinde yarattığı yarılmayı yansıtan bir başyapıt.

Avukat Bay Utterson, kadim dostu Doktor Henry Jekyll’ın son isteğinin ardındaki gizemin peşine düşmekten kendini alamaz. Dr. Jekyll’ın tüm mirasını bıraktığı şu gizemli Bay Hyde kimdir? Soylu Sör Danvers’ı kim öldürmüştür?

Stevenson, bir insanın ruhundaki iki farklı kişiliği, saf iyiyle saf kötünün temsillerini yansıttığı ürkütücü eseriyle hem gizem hem korku hem de bilimkurgu türünde çığır açmayı başarıyor.

 

Yorum:

Bu kitap, birçoğumuzun kulaktan gelen bilgilerle bildiği bir hikayeyi anlatıyor bildiğiniz üzere. Dr. Jekyll ile Bay Hyde'ın tuhaf vakası birçok farklı versiyona da uyarlanmış olan bir "kişilik bölünmesi" hikayesi, hatta "kişilik bölünmesi" anlatılarının atası bile diyebiliriz bana kalırsa. Kitabın içeriğini az buçuk bilsem de, orijinal öyküyü şöyle temizce bir okumak istiyordum ne zamandır. Fakat muhtemelen okuduğum dönemdeki yoğunluğumdan kaynaklanan bir okuma tıkanıklığına sürükledi bu kitap beni. Aslında anlatılış tarzıyla ve olayların gidişatıyla bir çırpıda okunup bitirilebilecek bir kitaptı, zaten oldukça da kısaydı. 

Maalesef benim için okuduğum dönemden dolayı harika bir okuma deneyimi olamadı fakat ben yine de gotik edebiyata ilgisi olan herkesin okumasını tavsiye ederim çünkü muhtemelen benim yaşadığım şeyleri yaşamayacak ve hızlıca okuyup bitireceksiniz kitabı. Aslında ben de okuduğum dönemlerde oldukça severek okudum ama çok bölük pörçük okuduğum için beklediğim kadar etkilenemedim. Yine de Dr Jekyll'in umutsuz durumu, insanın içindeki karakter ve kişilik özellikleri arasındaki çatışmayı okumak oldukça güzeldi. Hatta ben tam verimi alamadığımı düşündüğüm için belki bir kez daha okuyabilirim bu kitabı.


Künye:

Yazar: Robert Louis Stevenson    Yayınevi: İthaki      Çevirmen: Ebru Kılıç   
Sayfa Sayısı: 88     GoodReads Puanı: 3,81

Yüce Tanrı Pan


Tanıtım:

Başta H. P. Lovecraft olmak üzere kendisinden sonraki birçok yazarı etkileyen Arthur Machen, modern korku edebiyatının erken dönem ustalarından biri. Doğaüstü, fantazi ve korku türlerinde verdiği eserlerin arasında en ünlüsü olan Yüce Tanrı Pan da yazıldığı dönemde cesur içeriğiyle büyük yankı uyandıran ve ünü günümüze kadar ulaşan bir başyapıt.

Dr. Raymond’ın ruhani dünyaya erişmek için yaptığı “Yüce Tanrı Pan’ı görmek” adlı deneyin sonucunda kentte gizemli olaylar vuku bulmaya başlamıştır. Bu deneyle birlikte Yunan mitolojisinde ormanların ve kırın tanrısı olan yarı keçi yarı insan Pan, hikâyede korkutucu bir figüre dönüşerek, eski çağların dehşetini on dokuzuncu yüzyıla taşır. Machen’ın benzersiz üslubuyla bilim, bir nevi, korkuya hayat verir.

Ormanın fısıltısı yükseliyor... Yüce Tanrı Pan’a zihnini açmanın vakti geldi.


Yorum:

Yüce Tanrı Pan, okuduğum ilk gotik edebiyat kitaplarından biriydi. Hakkında düşündüğüm ilk şey "tuhaf" olmuştu. Öyle bir kitap ki, aman aman korkunç bir sahnesi olmasa da okurken kendinizi oldukça rahatsız, daha doğrusu ürpermiş hissediyorsunuz. Tuhaf ve tüyler ürpertici... Evet, bu kelimeler bu kitabı tanımlamak için kesinlikle doğru sıfatlar bana kalırsa. 

Kitabı bitirdiğimde öyle gerilmiştim ki, hemen salona, insanların olduğu yere gidip muhabbet ederek normal hayatın ne olduğunu kendime hatırlatma ihtiyacı duydum. Bir yandan da tadı damağımda kaldı doğrusu, bu kitaplar gerçekten bu kadar kısa olmamalı...

Gotik edebiyatının en güzel örneklerinden biri diyebilirim. Kitap boyunca gizemini korumuş, bitmesine rağmen hâlâ anlam veremediğiniz yaratıklar ve olaylar, hafif bir bilim kurgu dokunuşu, etrafınıza şüpheli bir şekilde göz atmanıza sebep olacak kelime oyunları... Yüce Tanrı Pan'ı bu türe ilgisi olan herkesin denemesini isterim doğrusu.


Künye:

Yazar: Arthur Machen    Yayınevi: İthaki      Çevirmen: Barış Tanyeri 
Sayfa Sayısı: 77     GoodReads Puanı: 3,74


Evet, işte kitaplarımızın sonuna geldik. Vay canına, ne zormuş birçok yorumu bir arada yazmak! Fakat uzun zamandır bekletip biriktirdiğim için bu yorgunluğu biraz hak ettim sanırım...

Bu kitaplar arasında okuduğunuz/okumayı düşündüğünüz bir kitap var mı? Yorumlarınızı bekliyorum, bir sonraki paylaşımda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın!

3 yorum :

  1. İçlerinden birkaçı gotik edebiyat kulübüyle okumak için listemdeydi ve karanlık kitaplık çok severim :) ama Vampir ile Dr. Jekyll ile Bay Hyde’ı duymamıştım. Özellikle Dr. Jekyll ile Bay Hyde ilgimi çekti. Carmilla’yı da iyice merak ettim bu yorumdan sonra :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım ikisini de en kısa zamanda okuyabilir ve beğenirsin 😍😍

      Sil
  2. Teşekkür ederim, işe yaradıysa ne mutlu 🥰 İthaki'nin Karanlık Kitaplık seti benim çok hoşuma gidiyor, böylece neredeyse bütün gotik edebiyat kitaplarımı bir arada tutabiliyorum, güzel bir konsept altında derli toplu duruyorlar 💕

    YanıtlaSil