Nora'nın Kitaplığı : Mayıs 2014

30 Mayıs 2014 Cuma

Yûsuf İle Züleyha - Tanıtım & İnceleme


Nasıl herkese duyurur da sesimi derim: Bu anlattığınız ben değilim. Ben bu anlattığınız değilim. Yusufu ben nasıl yerim? Ben Yusuf'u nasıl yerim? 


Sözünün bu kısmına gelince kurt, nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle kaplı göğsü, ön ayakları ıslandı. Bir ah çekti derinden derine. Islak burnu daha ıslandı. Ve devam etti:



Ben şimdi adımı nasıl temize çıkarayım. Alnıma sürülen bu kapkara lekeyi neyle, nasıl yıkayayım? Öyle bir leke ki değil bana, yeter kıyametin kopacağı güne değin gelip geçecek tüm torunlarıma. 



Tek muradım, bütün yaratılmışların sahibi olan Tanrım. Bu ayıpla yaşatamazsın beni. Ya alsın yeni doğmuş bütün kurt yavrularıyla birlikte canımı, kurt neslinin dalı yaprağı burada kesilsin, ya da adım temize çıksın.


İlk olarak şunu söylemeliyim ki, kitaba inanılmaz ön yargılarla başlamıştım. Ama bu kitap hepsini kırmakla da kalmadı, resmen ruhuma işledi. İlk başlar da garipsedim, ama biraz alışmaya başlayınca yazarın dilinin gerçekten muhteşem olduğunu farkettim. Evet bu çok edebi bir kitap. Ama edebî kitap tanımının aksine ne sıkıcı, ne de ağır bir dile sahip. Kelimeler akıp gitti gözlerimin önünden. Okuduğum her cümle bir kitap değerindeydi, her cümle için bir post yorum paylaşabilirim. Yani özellikle bazı kısımlar o kadar çok anlam taşıyordu ki, yazarın bu dili, tabiri caizse bu kelime oyunları inanılmaz hoşuma gitti.

Şiirsel, muhteşem bir anlatım. Burada alıntı paylaşmayı çok istiyordum ama hangi birini koysam bilemedim. Yalnız uyarmalıyım ki edebî tür sevmeyen arkadaşlarımdan "Bu ne ya bir cümleyi elli kez tekrar etmiş, iki sayfalık konuyu on sayfada anlatmış" gibi yorumlar da duydum. Herkesin kaldırabileceği bir kitap değil bu açıdan, belirtmeden geçmek istemedim :) Nazan Bekiroğlu'nun diline bayıldım sizin anlayacağınız. Birkaç önerilen kitapları var bende, onları da okumayı çok istiyorum.

Kitapla ilgili yorumum bu kadar. Ama okurlarıma küçük bir not bırakmalıyım. Öncelikle kaç gündür blogu boşladığımın farkındayım -ve bunun için çok üzgünüm- ama bunu fırtına öncesi sessizlik gibi düşünün. Biriktiriyorum içeride yorumları, yazın tekrar bomba gibi geleceğim. Hepinizi seviyorum, hoşçakalıın!! ^,^


Satın almak için: Kitap Sihirbazı

Puanım: 5 -> Kusursuz!
Sayfa Sayısı: 224   Yazar: Nazan Bekiroğlı   Yayınevi: Timaş

24 Mayıs 2014 Cumartesi

KCBT 9. Blog Tur - Deliryum || Yurt Dışı Kapakları & Çekiliş

Merhaba arkadaşlar! Delirium turumuzun 5. günü benimle birlikte kitabımızın yurt dışı kapaklarını tanımaya ne dersiniz! 


Aslında kitabın resimdeki ilk kapakla yayınlanmasını istemiştim ama maalesef olmadı :( Neyse şu anki kapağı da o kadar berbat sayılmaz neyse ki. Mesela en azından 4. resimdeki gibi bir kapak yapmadılar.:D


Bana kalırsa bu kapakların hepsi birbirinden çirkin. Yani belki başka bir kitap için uygun olabilirler ama Delirium?! Hiç sanmıyorum :D


O sondaki kapağı bizim Antik Batı Klasiklerine çok benzettim. Ve ilk ikisi hakkında yorum yok. :D


Tamam kabul, renkleri cidden çok hoş. Ama Delirium'a uygun kapaklar gibi gelmedi bana =/


Evet, bunlar da ayrı bir set işte. Bizim ülkemizdeki kapak da bunlardan esinlenerek yapılmış, ama ben bizimkini bunlardan daha çok beğendim açıkçası :D

-o-

Delirium'un yurt dışı kapakları da bu kadardı. Bir sonraki paylaşımda görüşmek üzere, hoşçakalıın! :)

~Çekiliş~

a Rafflecopter giveaway

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Asla Başkasını Sevme - Tanıtım & İnceleme

Louis ile Felix'in güçlü aşkları, her şeye rağmen mutlu olmalarına yetecek miydi?.. Felix, annesine rağmen Louis ile birlikte olmaya cesaret edememiş ama kader onları birbirlerine muhtaç hale getirmişti. Şimdi Felix'in başına gelenlerden sonra, Lady Atherton yumuşayacak ve bu aşka saygı gösterecek miydi?..

Uzun yıllardır pek çok takma isimle onlarca muhteşem aşk öyküsü yazan Susanna Dubot, ilk defa tüm eserlerinin kendi gerçek adıyla yayınlanmasına izin verdi. Asla Başkasını Sevme, pek çok aşk romanı arasında, kendisine film çekilme başarısı da yakalayan, yazarın ilk ve en önemli romanıdır.
Kısacık ama güzel bir aşk hikayesiydi. Şeker gibiydi, hemen bitti ama tadı kaldı. Böyle bir kurgu 800 sayfalık roman da yapılabilirdi ve yine de bu akıcılığı korurdu diye düşünüyorum. Kitap 19. yüzyılda geçen, sınıf ayrımlarına, savaş sonrası travmalara, istenmeyen evliliklere karşı koyan, kalbinizi ısıtacak güçlü bir aşkı ve sımsıkı bir bağı konu alıyor. 

Gün içinde bir boşluğunuzda okuyabileceğiniz, en fazla 1 saatinizi alacak bir kitap. Yetişkinlerin daha çok beğeneceğini düşünsem de her yaşa hitap ediyor bence. Türün severlerine tavsiye edebilirim. Ayrıca kapağı da çok hoş bence, Altın Bilek Yayınları'na kocaman teşekkürler ^,^
Puanım: 4  GoodReads Puanı: 3,4

Sayfa Sayısı: 80   Yazar: Susanna Dubot   Yayınevi: Altın Bilek




Demir Kral (Iron Fey #1) - Tanıtım & İnceleme


On altı yaş; kızların prensese dönüştüğü, gerçek aşkı bulduğu, yıldızların onun için parladığı ve yakışıklı prensin onu günbatımına taşıdığı o özel yaş...
Benim için öyle olacağını hiç sanmıyorum.
On altıncı yaş günümde kardeşim kaçırıldı.
Periler tarafından
Onu geri alacağım!

MEGHAN CHASEİN GİZLİ BİR KADERİ VAR. 
HAYALİNİ BİLE KURAMAYACAĞI, EFSANEVİ KARAKTERLER VE FANTASTİK MACERALARLA DOLU BİR KADER.

Evde ve okulda çevresine uyum sağlayamayan Meghan on altıncı yaş gününde hayatında bir terslik olduğunu hisseder. Karanlık bir yabancı onu izlemeye ve muzip dostu aşırı korumacı davranmaya başlamıştır. Ancak gerçek, bütün tahminlerin ötesindedir; genç kız, efsanevi bir peri kralının kızı ve ölümcül bir savaşın en önemli piyonudur.

Bu gerçekle yüzleşen Meghan, kardeşini perilerden kurtarmak, hiçbir perinin yüzleşemeyeceği gizemli bir canavarı durdurmak ve doğuştan hakkı olan güçleri yönetmek için ne kadar ileri gidebileceğine kendi bile şaşıracaktır. 

Bu macerada ona tuhaf bir ekip eşlik edecektir: en yakın dostu, fazlasıyla ilgili ve şakacı Puck; sürekli ortadan kaybolan kedi Grimalkin Ve yasak aşkın vücut bulmuş hali, soğuk kalpli Prens Ash. 


-Spoiler İçermez-
Allahııııımmmm sana geliyorummm!! Bu ne güzel kitaptır böyle?! Yoksa ben peri mitolojilerine fazla mı ilgiliyim? Eh, bu da bir seçenek tabii. Her neyse. Bu kitapta hayatımın en muhteşem erkek karakterlerinden biriyle tanıştım. Patch'i geçemedi tabii ama ona çok yaklaştı. Demek ki ben bu tiplerden hoşlanıyormuşum. Hımmm...

Kendimi çözümleme konuşmasını bir kenara bırakıp kitabı çözümlemeye geçiş yapıyorum (Nihayet!!). İlk olarak ben kitabın her sayfasını zevk alarak okumama rağmen bu kitabı okurken bayılmamak için kendini zor tutacak farklı toplum kesimleri olduğunu düşünüyorum.


1. Tabii ki de peri mitolojilerini sevmeyenler: Çünkü bu kitapta varsa yoksa periler cinler.

2. Aşırı fantastik öğe içeren kitaplardan hoşlanmayan kesim. (Çünkü bu kitabın her kelimesi fantastik kokuyor.)

3. Aşk dolu bir ergen kitabı bekleyen kesim. (Çünkü kitabın içinde az bir miktar aşk olsa da macera çok daha ağır basıyor.)

Sonuç olarak bu 3 kesimden birine giriyorsanız kitabı beğenmeme ihtimalinizi yüksek görüyorum. Tabii ki başka nedenler de olabilir...

Tekrar kitaba dönecek olursak bana kalırsa kurgu, karakterler, olaylar, mekanlar, her şey muhteşemdi. Ash'in muhteşemliğine değinmiyorum bile. Kitap geride birçok soru işareti bırakarak bomba gibi bir yerde de son buldu. Daha yeni kitap alışverişi yapmışken ve okuyacak milyon kitabım varken 2. kitabını ben nasıl alacağım şimdi?! Aranızda kitap bağışı yapmak falan isteyen olursa haberim olsun arkadaşlar :D (Çıkarcı!)


Kısaca kitabı gerçekten çok beğendim -fav. kitaplarım arasına üst sıralardan girdi- ve ikinci kitabını okumak için gerçekten sabırsızlanıyorum. İlk kitabın üzerine bir kitap okudum ama etkisinden hâlâ çıkabilmiş değilim. Kitabı bir ara tekrar okumak istiyorum hatta. Ayrıca Pegasus'a bu muhteşem kapak için tekrar tekrar ve tekrar teşekkür etmek istiyorum. Görüşlerini paylaşan herkese şimdiden teşekkürleer! Hoşçakalııın :)


Puanım: 5  GoodReads Puanı: 3,9
Sayfa Sayısı: 416   Yazar: Julie Kagawa   Yayınevi: Pegasus




#SOMA


Böyle bir facia, böyle bir trajedi... İçimiz acıyor, "bir ekmeğin bedeli bunca can olabilir mi" diye soruyoruz kendimize. İçeride kalanlar, çıkıp da dayanamayanlar, yaralılar ve onları gözyaşları içinde bekleyen aileler.. Dualarımız sizinle...

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Uyumsuz (Uyumsuz #1) - Tanıtım & İnceleme


Beatrice Prior'ın Chicago'sunda toplum, her biri belli bir erdemi yaşatmaya adanmış beş topluluğa bölünmüş durumda. Dürüstlük, Fedakarlık, Cesurluk, Dostluk ve Bilgelik.

Her yıl, belli bir günde bütün on altı yaşındakiler, hayatlarının geri kalanında birlikte yaşayacakları grubu seçmek zorunda.

Beatrice, hem ailesiyle kalmak, hem de kendi benliğini bulmak istiyor ama ikisini birden seçemez.

Bu nedenle kendisi dahil, herkesi şaşırtan bir seçim yapıyor.

Genç yazar Veronica Roth heyecanlı seçimler, kalp kıran ihanetler, kan donduran sonuçlar ve beklenmedik aşklarla dolu karanlık bir geleceği anlatan gerilim serisinin ilk kitabıyla edebiyat sahnesine çıkıyor.


Bu kitap hakkındaki yorumları görünce beklentilerimi gerçekten çook yüksek tutmuştum. Ve ne zaman beklentilerim bu kadar tavan yapsa hayal kırıklığına uğruyorum. Ama bu kitap tam tersine tüm beklentilerimi karşıladı. Mükemmeldi. İşte böyle bir distopyanın özlemini çekiyordum çook uzun zamandır. Açıkçası bu kitabı Açlık Oyunları ile karşılaştırmayı uygun bulmuyorum -çünkü bence her kitap kendine özgüdür- fakat şunu söyleyebilirimki distopyasever Açlık Oyunları okurlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ayrıca kitapta tüm konular olması gerektiği fazlalıktaydı. Aksiyon, romantizm, aile bağları ve distopik öğelerin muhteşem bir karışımından oluşmuştu. Bazı kitapların aksine ayarı kaçırmamış yazar.

Kitap boyunca kendinin nereye ait olduğunu bulmaya çalışan bir kız var karşımızda. Aslında o hiçbir yere ait değil. Ve her yere ait. Ama kitapta Cesur yönü kesinlikle çok daha baskın. Tabii ki Uyumsuz'luğundan sonra.

Spoiler.
Kendimi öyle bir duruma düşürdüm ki rezilliğime yorum bile yapamayabilirsiniz. Kitabın başlarında uyuya mı kaldım, çok mu hızlı okudum, yanlışıkla bir yeri atladım mı bilmiyorum ama.. geliyor hazır mısınız? Kitabın 100-150. sayfasına kadar Dört'ü kadın sanıyordum. Ve kendi kendime internette gördüklerime dayanarak "Tobias asıl erkek karakter değil miydi, neden hâlâ gelmedi acaba" diyordum. Kitabın üçte birini böyle okuduğumu düşününce ağlayasım geliyor. Baştan okusam bu acı geçer mi :'(
Spoiler Sonu.

Her neyse. Bu konuyu hiç duymamış gibi yapalım. Onun dışında erkek karaktere bayıldım, kusursuz gibi gösterilmeyen erkek karakterleri samimi buluyorum açıkçası. Ayrıca birkaç kişinin aksine kız karaktere de kesinlikle bayıldım. Birkaç düşüncesini çok soğuk bulsam da cesareti, sertliği ve bir bilge kadar olmasa da düşünce şekli ve zekası beni etkiledi. Tüm karakterler harika bir şekilde yapılandırılmış kitapta bence.

İşin garip yanı da kitapta hiç ağlamadım sanırım. Hiçbir ölüm sahnesine. Ben her kitapta -saçma veya mantıklı- ağlayacak bir bölüm kesin bulan biri olarak buna çok şaşırdım. Belki de ana karakter de ağlamadığı ve soğuk yaklaşmaya çalıştığı içindir. Başka bir kitap olsa duyguları okura aktaramıyor derdim ama bu kitap tam tersine cesareti aktarıyor sanki. Böyle bağlı kalacağım kitapları okumayı özlemişim.

Bu kitabı okuyanların %85'i falan tavsiye ediyordu ve ben de bunları göz ardı ediyor değildim ama artık "okuyacağım bir ara" diyerek ertelemeye o kadar alışmışım ki filmi çıkıp güzel yorumlar almasa ve son kitabı da çıkmasa birkaç yıla anca okurdum herhalde. Sonuç olarak kitap gerçekten beklentilerimi tamamen karşıladı ve su gibi akıp gitti. 500 sayfanın hiçbir cümlesinde sıkılmadım, yeter bitsin demedim, gereksiz hiçbir ayrıntı ve diyalogla karşılaşmadım. Her şey olması gerektiği gibiydi ve türü sevenlere kesinlikle tavsiye ederim. Hoşçakalıın! :)



Puanım: 5  GoodReads Puanı: 4,36
Sayfa Sayısı: 516   Yazar: Veronica Roth   Yayınevi: Artemis


8 Mayıs 2014 Perşembe

Yıldız Çarpması - Tanıtım & İnceleme || Dex Partisi #2


Kısmet mi, kötü karma mı?

Agresif, ukala, kafayı burçlara takmış olan Christy Marlowe nasıl olur da astronomiyi astrolojiye tercih eden Bene aşık olabilir?

Kader onları bir plastik cerrahın muayenehanesinde bir araya getiriyor. İkisi de acı dolu anıları hatırlatan, artık istemedikleri dövmeleri sildirmek için oradalar. Benin, Christynin hapisteki eski erkek arkadaşının adaşı olması kötü bir işaret olabilir mi? Öyle bile olsa, kendi deyimiyle mutluluktan galaksiler arası uçuşa geçen kalbine söz geçirmek Christy için kolay değil. 

Christynin saplantılı eski erkek arkadaşı hapisten çıkınca Ben telaşa kapılır; Christy ise Benin buz mavisi gözlerinin derinlerinde yatan hüznü çözmeye çalışmaktadır. Ancak geçmişe sünger çekmek o kadar da kolay değildir. 

Söyledikleri yalanlar ayaklarına dolanınca Christy ve Benin romantik komedisi alt üst olur.


Ben en iyisi direk konuya gireyim. Beklediğim bu değildi. Muhteşem bir şey beklemesem de bu sıkıcı dönemde eğlenceli olur diye başlamıştım kitaba. Ama kitap boyunca sıkıldıkça sıkıldım. Karakterler, çocuksu seviyede bir olay örgüsü, saçma davranışlar... Karakterler derken kız karakterin ukala ve çocukça davranışları ve erkek karakterin pısırık halinden bahsediyorum. Öldürdüler beni.

Kitapta tek beğendiğim kısmı spoiler vermeden söyleyecek olursam, sonuydu. Ve bu kadar. Son 5-6 ayın en kısa yorumuyla karşınızdayım.

Tabii ben bu yorumu bu kadar bırakma niyetinde değilim. Neden 1-2 haftadır ortalarda olmadığımı açıklayacağım. İlk olarak kısa süreli bir gezimiz vardı ve kitabı hiç okuyamadım. Sonra da sınavlar başlayınca kitabı bitirsem de yorumu erteledikçe erteledim. Bloga doğru düzgün bakamadığım için şimdi ne okuyorum kısmını falan da değiştiremedim. Zaten değişecek bir şey yoktu yeni bir kitaba başlamadım ama bunun yerine Wattpad'deki ergen kitaplarını okuyup gülüyorum şu aralar. Yeni bir kitaba başlamak için de sınavların bitmesini bekledim. İkinci sınavlarımın sonuncusu da yarın, bana şans dileyin! :) Ayrıca blogla ilgilenemediğim için hepinizden çok çok özür diliyorum, hoşçakalııın!!! :)


Satın almak için: Kitap Sihirbazı

Puanım: 2  GoodReads Puanı: 3,3
Sayfa Sayısı: 280   Yazar: Mark Schreiber   Yayınevi: Dex