Nora'nın Kitaplığı : Köpek Düşleri (Wolfe Brothers #1) - Tanıtım & İnceleme & Alıntılar

22 Kasım 2013 Cuma

Köpek Düşleri (Wolfe Brothers #1) - Tanıtım & İnceleme & Alıntılar


   Yalnızca gözyaşlarıyla yıkananlar kazandım diyebilir!

    Adım Cameron Wolfe.
    Şehirde yaşıyorum.
    Okula gidiyorum.
    Kızlarla aram hiç iyi değil.
    Biraz akıllıyım.
    Pek fazla sağduyum yok.

    Markus Zusak, Köpek Düşlerinde hiç istemediği bir hayata gözlerini açan bir çocuğun çırpınışlarına odaklanıyor. Arızalı çocukların acımasız dünyasına adım atan yazar, erkeklik hallerinin sert ve bilinmeyen kuralları üzerinde durarak, dibe vurmaktan çekinmeyenlerin korkusuz hikâyelerini mizah yüklü bir dille ele alıyor.

•❤•.¸✿¸.•❤•

   İlk olarak kitaba yapılan bazı yorumlar, lafı ağzımdan aldığı için birkaçını da sizinle paylaşabilirim diye düşündüm:

   Markus Zuzak, erken yaşta hayat mücadelesine giren bir çocuğun dünyasını büyüleyici bir dille ele alıyor. Bu kitabı herkes okumalı!
    Publishers Weekly

    Kimine yakın kimine ise çok uzak olan bir hikâyedir erkeklerin dünyası. Ancak bu kitapta herkesin kendinden bir şeyler bulacağı kesin...
    Kirkus Reviews

    Yalın ve akıcı bir dille yazılan Köpek Düşleri, Markus Zusak sevenleri hayal kırıklığına uğratmayacak.
    Goodreads  
•❤•.¸✿¸.•❤•

   Sanırım bu okuduğum ilk "gerçek anlamda" erkek gözüyle yazılmış kitaptı diyebilirim. Yani yazar da erkek olduğu için o kadar samimi bir şekilde anlatılmış ki, gerçek hayat gibi düşünüyorsunuz. Burada gerçek derken Ayaklı Bela gibi kitapları kastetmiyorum. Onları çoook beğeniyoruz ama hepimiz gerçeğin farkındayız: Yazar kadın, bu duygular aslında kadınların karşısındaki kişide görmek isteyeceği duygular. Ama Köpek Düşleri'nde bu yok, yazar erkek ve erkeğin gözünden yazılmış bir gerçek hayat romanı. Sadece aşk değil, macera değil; gerçek hayatı tüm çıplaklığıyla gözlerimizin önüne seren bir kitap.

   Kitap kısacık olmakla birlikte bir seri. Bildiğim kadarıyla yurt dışında 3, Türkiye'de 2 adet kitabı çıktı. Ve kitabın akıcı bir dili, Markus Zusak'ın ise harika bir üslubu var. Ya da ben öyle düşünüyorum. Ama yorumlarda olduğu gibi ne zaman bu yazarın bir kitabını okusam, erkek-kız gözüyle yazılmış farketmez, içinde mutlaka kendime ait bir şeyler bulabiliyorum. Bu belki sadece benim hissettiğim bir şeydir. Belki de değildir. (Tam kitaba uygun belkiler kullandım, okuyanlar farkediyordur umarım :D) Ben Markus Zusak'a çok ön yargıyla yaklaşmıştım, ama sonra hepsi uçup gitti. Diğer yazarlardan o kadar farklı geliyor ki, tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama belki üslubunda hoşuma giden şey bu da olabilir: Özgünlük.

   Kısa ve akıcı olması nedeniyle basit gelebilir ama bana kalırsa bu kitap için "basit" kelimesi biraz aşağılayıcı geliyor kulağa. Bu kitabın kısa olmasına rağmen, okurlara bir şey kattığını düşünüyorum; en azından empati duygusu. Bu çoğu kişi için gerekli çünkü. Cameron'un yaşadıklarını 1. ağızdan okumak ve onun düşünceleri, karmaşık gibi görünebilir dışarıdan ama aslında gayet anlamlı geliyor bana, ve en önemlisi de; samimi.

   Bu kitabı herkese tavsiye ediyorum diyemeyeceğim, çünkü klasik bir fantastik young-adult kitabı değil, daha edebi ve daha anlamlı. Okuduktan sonra umursamaz bir ifadeyle "Bu ne ya saçma sapan" gibi yorumlar görür, duyarsam "Sen onu hiç anlamıyosun kii" diye ağlayabilirim. Tamam, belki o kadar ileri gitmem ama sadece içimden salak der geçerim heralde. Bu biraz açıksözlülük oldu ama bazen böyle yorumlara katlanamıyorum işte, bu yüzden herkese tavsiye etmiyorum bu kitabı. Sadece 15 yaşındaki, dışarıdan sokak serserisi gibi görünen bir çocuğun hayatını içeriden anlatan bir kitap, o kadar. Bu açıklama ilginizi çekiyorsa okuyun diyebilirim işte :D

Birkaç küçük alıntı :)

Bizim gibi çocuklar-aslında genel olarak erkekler- dünyanın pisliği olmak zorundaydılar. En azından çoğu zaman. Yemin ederim, zamanımızın çoğunu hayvan gibi davranmak için harcıyorduk.

•❤•.¸✿¸.•❤•

Bir yeri soyuyor filan değildik.
Biz umutsuzduk.
Umutsuz, sefil ve başınızı sallamanıza neden olacak kadar acınası...

•❤•.¸✿¸.•❤•

Belki kelimesi beni rahatsız etmeye başlamıştı çünkü hayatımda sabit olan tek şey belkilerin sonsuza dek benimle kalacak olmasıydı.

•❤•.¸✿¸.•❤•

"Cam, bu benim son işim olacak." dedi. Duysanız onu Al Capone* filan sanırdınız. 
(* İtalyan asıllı Amerikalı mafya lideri)

•❤•.¸✿¸.•❤•

"Bu son işten sonra soygunculuktan, hırsızlıktan, barbarlıktan emekli oluyorum."
"Daha kariyerin olmadan nasıl emekli olacaksın ki?"
"Kapa çeneni! İniş çıkışlarım olduğunu itiraf ediyorum ama artık sona ermek zorunda."

Puanım: 4.5   GoodReads Puanı: 3,37
Yazar: Markus Zusak   Yayınevi: Martı   Sayfa Sayısı: 159

1 yorum :