Nora'nın Kitaplığı : Ekim 2013

26 Ekim 2013 Cumartesi

Kitap Alışverişim #5 - Özleten Kitaplar

Bu kitap alışverişim sanırım en çok mutlu olduklarımdan birisiydi sanırım. Teker teker açıklama yapıyım:

1.Fısıltı Serisi (Pegasus Yayınları, Becca Fitzpatrick) (Hush Hush #1): bildiğiniz gibi favori serilerimin başlarında gelir ama işin garip yanı bende hiçbir kitabı yok, hepsini arkadaşımdan çökerek okumuştum :D Ve o arkadaşım - Biz ona Ems diyoruz ;)- bir çekilişin sonunda bayıldığımı bildiği için ilk kitabını bana almış. Bu aslında benim alışverişim olmadı ama olsun. Zaten kitabı 4-5 kez okudum, neden devamı gelmesin ki :D
2.Sefiller (Antik Batı Klasikler, Victor Hugo): bayıldığımdan değil, edebiyat sınavımızda çıkacağı için aldım, okumaya can atmıyorum ama arada sırada bunları okumakta da fayda var.
3.Mefisto'nun Öpücüğü (Dex Yayınları, Trinity Faegen) (The Mephisto Covenant #2) : alacağım başka bir kitabı bulamadığım için onun yerine bunu aldım. Seriye bayılmıyorum ama hoşuma gitmedi de diyemem. Umarım 1. kitabından daha iyidir.
4.Ayaklı Bela (Yabancı Yayınları, Jamie McGuire) (Tatlı Bela #2): Daha ilk kitabını okumama rağmen seri en sevdiğim serilerden bir tanesi haline geldi. Kitabı okumaya sabırsızlanıyorum. Travis özlemi çekiyoruz burada :)
5.Apollyon (Dex Yayınevi, Jennifer Armentrout) (Melez Sözleşmeleri #4): Ben yazmadım ama kitabın İksir isimli 3,5. novellayı içerdiğinden haberiniz vardır sanırım. Almam niye bu kadar uzun sürdü diye sormayın nereye sorsam kalmadı diyorlardı. Dex raflarını tararken bunu görünce az kalsın çığlık atıyordum zor tuttum kendimi. Ama sonunda kavuştum, tekrar merhaba Melez Sözleşmeleri, uzun zaman olmuştu :)

İşte bu kitap alışverişim de böyle, gerçi yakın zamanda okuyabileceğimi sanmıyorum bunları çünkü geçen kitap alışverişlerimden hala okumadıklarım var. Sefiller acil, o yüzden şu an onu okumak mecburiyetindeyim. Ne olursa olsun, kitaplar bir tanedir :))

23 Ekim 2013 Çarşamba

Bakire (The Virgin Of Small Plains) - Tanıtım & İnceleme


Small Plains Bakiresi kimdi ve nasıl öldü?

Acımasız bir cinayetle değişen hayatlar
Küçük bir kasabadaki sahipsiz bir mezar

On yedi yıldır saklanan korkunç gerçeği öğrenmeye hazır mısınız?

°.•°•.★

    Kansasın kırsal kesimindeki küçük bir kasabanın halkı, genç bir kızın adsız mezarını Small Plains Bakiresi olarak kabul etmiştir on yedi yıl boyunca. Bazı kişilere göre mucizelere ve açıklanamaz iyileşmelere sebep olan bu mezarla ilgili söylentiler de zaman içinde dilden dile yayılmıştır.
Ama karla kaplı arazide bulunan, buz tutmuş çıplak cesede gerçekte ne olmuştur? Ve neden genç Mitch, cesedin bulunmasından bir gün sonra, arkasında çılgına dönmüş sevgilisi Abbyyi ve en iyi arkadaşı Rexi bırakarak kasabadan apar topar ayrılmıştır?
    Bu şekilde kasabadan ayrılan Mitch, yıllar sonra Small Plainse geri döndüğünde, unutulmuş sırları ve gerilimi tekrar alevlendirecektir. Mitche karşı hâlâ bir şeyler hissetmekte olan Abby ise onun gidişinin arkasındaki gerçeği açığa çıkarmakta kararlıdır. Şimdi, üç eski dost kendilerinin ve küçük kasabalarının kaderini değiştiren o gecenin getirdiği sonuçlara katlanmak zorundadır.

 °.•°•.★

 Açıkçası benim için hayal kırıklığı oldu. Kitabın kapağı hoşuma gitmişti ve "Gerçekten güzel bir gerilim kitabı" diyenleri gördüm. İlk olarak kitabı okurken hiç gerilmedim :D Tamam, şaka bir yana kitap gerçekten bana gerilimli falan gelmedi. Cinayet desen değil, polisiye desen o da değil. Nedir yani bu kitabın ana fikri? Bakire'nin kim olduğunu bulup rahata ermeleri mi? En başlarda kapak güzel, konu güzel diye bir heyecan tutturmuş gidiyordum ama sonlara doğru artık öyle bir sıktı ki 2 gün boyunca kitap okumadım -bu benim için uzun zaman sayılır, lütfen dalga geçmeyelim- Kitabın sonuna gelince "Gerçekten o muymuş, demek öyleymiş" falan dediğiniz birkaç kısım oluyor, o da olsun yani bir zahmet. Çok şaşırdığım ve taşların yerine oturmasını sağlayan sadece bir tane şey vardı benim için. Onun da sonradan yanlış olduğu, daha doğrusu farklı olduğu ortaya çıktı.

  Yani bu kitaptan bir türlü adamakıllı bir zevk alamadım. Sonu da iyi bitti, gayet klasik bir biçimde. Zaten bize kitabın başında Bakire'nin kim olduğu söyleniyor ve kitap boyunca da tekrar ediliyor. Şimdi spoilera benzer bir şeyler söyleyceğim, uyarayım da önceden :) Ben kitabın gerilimden ziyade cinayet kitabı olduğu fikrine tam da alışmışken kitabın sonunda aslında cinayet değil, intihar da değil yani öyle ikisinin arasında bir ölüm gibi bir şey olduğu ortaya çıktı. Ve tepkim "Aaaa ciddi olamazsın" dan çok "Hmm peki." oldu.

  Sonuç olarak kitap kötü demiyorum, vasat bir gizem kitabıydı. -Bu arada ne kitabı olduğunu buldum: Gizem. Tamam biraz saçma olabilir kabul ediyorum, daha iyi yorumları okuyanlardan beklerim ;)- Ama kötü değil dediysem de okunabilitesini çok da yüksek bulmadım. Nancy Pickard'ın dilini biraz sıradan buldum. Açıkçası Ephesus Yayınları beni şimdiye kadar hayal kırıklığına uğrattı. Tabi daha altı üstü 2 kitap okudum, ama keşke kitapları da kapakları kadar güzel olsa. Bu konuda lafım yok, gerçekten orijinal kapaklara bir göz atarsanız, Ephesus'un değiştirmekle ne kadar iyi bir iş çıkarttığı konusunda siz de bana hak verirsiniz. Kitaba dönecek olursak; kitap boyunca vereceğim puan cetveli 4'ten 3,5'a; 3,5'tan 3'e düştü. Ama bu tarz sevenler deneyebilir, ona diyecek bir şeyim yok :)

Puanım: 3    GoodReads Puanı: 3,85
Sayfa Sayısı: 351   Yayınevi: Ephesus    Yazar: Nancy Pickard


16 Ekim 2013 Çarşamba

Çiftlik (The Farm #1) - Tanıtım & İnceleme


Lily ve ikiz kız kardeşi Melin bir planları vardır: Onları çevreleyen elektrik tellerinin arkasına geçip, özgürlüğe kavuşmak...Mel çevresindekilerle hemen hemen hiç konuşmamasına rağmen, diğerlerinin dikkatini çekmeyen şeyler, otistik oluşu sayesinde onun gözünden kaçmaz, elektrikli tellerin hangi kısmının geceleri devre dışı olduğu gibi... Çitleri geçmek kolay olmayacaktır fakat Lily planladığı kaçış için gerekenleri toparlarken tanıdık bir yüzle karşılaşır.

Carter, Lilynin karantina başlamadan önceki günlerden bir arkadaşıdır. Uzun bir müddet yakalanmamayı başardığı için çiftliğin dışındaki dünyayla ilgili birçok işe yarar bilgi edinmiştir. Ancak çiftlikteki herkes gibi Carter da dışarının insanlar için çiftlikten daha tehlikeli olabileceğini bilir. 

Acaba bu üç yoldaş dışarıda onları bekleyen Tiklerden kaçmayı başarabilecekler mi? Birbirlerine tutunarak özgürlüklerine kavuşabilecekler mi? Yoksa tekrar vampirlerin ellerine mi düşecekler?



İlk başta tereddütlerim vardı, özellikle "vampir" kelimesini görünce. Ama okuyunca anladım ki bu kitap arkasındaki tanıtımdan ve bir kaçış romanından çok daha fazlası. Kapağı ilk dikkatimi çeken özelliğiydi zaten, çok hoşuma gitmişti. Ayrıca kitabın kapak renkleri ve uyumu güzel duruyor karanlık ve gizemli ^,^

Kitaba başladıktan sonra uzun bir süre olayları anlayamadım. Yani olaylar derken geçmişte ne olmuş Tikler ne İşbirlikçiler ne yapıyor bu çiftlik olayı nedir... bunlar gibi sorular vardı aklımda. Ama sonra hepsi de teker teker çözüldü ve kitap gerçekten zevk vermeye başladı. 4,5 puan veririm diyordum, taa ki sonuna gelene dek. Kitabı tek kitap sanıyordum o yüzden 20 sayfa kala nasıl her şeyi çözeceklerine acaip kafa yordum. Sonra kitap bitti ve ben elimdeki kitapla bakışarak bir yarım saat daha geçirdim. Gerçekten güzel bir sonu olan kitap okuduysanız, eminim bu duyguyu biliyorsunuzdur. Kitap bitmişti, ama yarım kalmak ve kalmamak arasında. Tabii ben tek kitap sanıyorum ya, şoktayım. "Bari bir-iki sayfa gelecekte ne olduğunu söyleyin" havasındayım. Sonra dedim yok, böyle olmayacak. Açtım telefonumdan GoodReads'i, Emily McKay'e tıkladım ve "Bingo!" The Farm (The Farm #1) yazıyor kitapta. Ben böyle sevinçten taklalar falan atıyorum. Kitap böyle hayatımın kitabı falan değildi ama çok mutlu oldum işte.

Kitabı beğenme nedenim aşırı sürükleyici olması değildi, üzerine kurulduğu konu da değildi. Hatta "abduktura" olayı bana acaip saçma geldi (Ve acaip derecede Adam Fawer'ın Empati adlı kitabını hatırlattı) ama kitabı yine de sevdim. Çünkü siz "klasik young-adult kitabı, şimdi kız süper kahraman, sonra ölümden dönecek" falan filan diye aklınızda sonu tahmin ederken, kitap sizi her zaman şaşırtabiliyor. Ayrıca Lily'nin otistik kardeşi Mel'in gözünden bakılan kısacık kısımlar bana gerçekten okuma zevki verdi. Aklımda hep Sebastian-Mel nasıl olur diye düşünüyordum, kitabın başından beri -yani Seb çıktığından beri-. Neyse, diyeceğim o ki kitap bence gayet eğlenceli ve özgündü. Bu aralar tüm kitaplar birbirine benziyor, tek farklılık melek, uzaylı, vampir, kurtadam neyse işte. Ve uzun zamandır 5 puan vermiyordum, belki bazı kitaplara haksızlık etmiş olabilirim, ama sonunda 5 puanlık bir kitap okudum ;)

Puanım: 5    GoodReads Puanı: 3,75
Sayfa Sayısı: 387    Yazar: Emily McKay    Yayınevi: Optimum Kitap


10 Ekim 2013 Perşembe

Kitap Sihirbazı İndirimleri !!

Şu an Kitap Sihirbazında  var olan indirimlerden bazılarını size aktaracağım:

Aspendos ve Nemesis Yayınları'nın bazı kitaplarında %60 indirim,
Can Yayınları %40,
Feniks Kitap %40,
Pegasus %35,
Optimum %35,
Ephesus %36

Şahsen ben %30'un altındaki indirimleri önemsemiyorum ama oraya kadar olanlardan saymaya devam edeyim:

Arkadya %30,
Koridor %31,
Destek %30 indirimde.

Bunun dışındaki yayınlar genel olarak %20 küsür indirimdeler.  Epsilon, Artemis ve Everest Yayınları'ndan birçok kitap ise kelepire düşmüş. Hoşunuza giden olabilir bir göz atmanızı tavsiye ederim ;)

Ejderin Aşkı (The Dragon Kin #1) - Tanıtım & İnceleme


İnsana dönüşebilen ejderhaların tutkulu aşk oyunlarıyla alev alacaksınız.
Kalbi bir ejderhaya, şehvetiyse kibirli bir şövalyeye aitti.
Bir gün bunların bir araya gelebileceğini kim hayal edebilirdi ki?
Despot ağabeyini öldürmenin peşindeki Kanlı Annwyl, kaderin onu sürüklediği olayların ortasında aşkı ve tutkuyu keşfediyor.

***

Kanlı Annwyl gibi bir lakaba sahip olmak, kadın bir savaşçı için de olsa, hiç kolay değildir. Erkekler ya korkuyla titrer ya da saygıyla selam verir.
Ama arada sırada bir erkekle, Yok edici Feraghusla konuşabildiği gibi konuşabilmeyi arzulamaktadır.
Fakat ne yazık ki Fearghus bir ejderhadır. Büyük, pullu ve ölümcül.
Fearghusun onu savaş için eğitmek üzere ayarladığı sert, küstah şövalyeye karşı uyanan duygularından çok farklı bir şekilde, Annwyl onunla kendini güvende hisseder. Günlerini onu vahşi, kuvvetli bir arzuyla dolduran adamla dövüşerek, gecelerini ise bir köyü sadece nefesiyle yıkabilecek sihirli bir varlıkla geçirerek harcayan Annwyl, hayatın daha da garipleşemeyeceğinden emindir.
Ama yanılıyordur...

İlk olarak kapak yerine koyduğum resmin renkleri biraz açık ve parlak olmuş normaline göre, bu konuda özür dilerim ama çok üşendim yeni resim koymaya. Neyse kitaba geçelim. Birçok kişi benimle aynı görüşte olmasa da kitabın kapağı çoookk hoşuma gitti. Öneriler dışında alma sebebim birazcık da buydu. Tabi normal kapakta kız kızıl saçlı, kesinlikle neon turuncu değil :D Ayrıca ne biliyim böyle ilkel zamanda aşk falan hoşuma gitti, taa ki arzular aşkın önüne geçene kadar. Yani kitapta kızın erkeği sevmesinin neden aşk değil de şehvetiymiş gibi geldi, her iki bölümde de. İki bölüm diyorum çünkü kitap ikiye ayrılıyor: 1. Fearghus ve Annwyl (250 syf) 2. Fearghus'un anne babasıın gençlik ve evlenme hikayeleri. (150 syf) Şahsen 2. hikayeyi daha çok beğendim, nedenini ben de çözemedim.

Yani ben böyle eleştiriyorum ama kitap güzeldi gerçekten. Komik ve eğlenceliydi, sadece cinselliğin bu kadar ön planda olduğunu bilmediğim için şaşırtıcı oldu. Önceden okuyanlar falan da bahsetmemişti, o açıdan şaşırdım. Ama akıcı ve zevkliydi, 15+ eğlenerek okuyabilir diye düşünüyorum.

Ve nedense her kitapta olduğu gibi olmadı bu kitap. Karakterler açısından yani. Erkek karaktere çok bağlanmadım ya da kıza yaptıkları için kızmadım. Ama kızın karakteristik özelliklerinin hoşuma gittiğini söyleyemem, güçlü olması dışında. Arzularına yenik düşen kız karakterler hoşuma gitmiyor şahsen. Yani genelleme de yapmak istemiyorum aslında. İkinci kitap acaba yine Fearghus ve Annwyl'i mi anlatacak merak ediyorum. Çünkü sanki 1. bölümde hikayeleri mutlu sonla bitmiş gibi görünüyordu.

Her neyse seri şu an önceliklerim arasında değil açıkçası. Yani mutlaka devam ederim ama şu an devam etmek istediğim başka seriler var ve bu serinin ikinci kitabı da belki bir kaç alışveriş sonra sepetime eklenir :)
Puanım: 3,5   GoodReads Puanı: 4
Sayfa Sayısı: 391   Yayınevi: Ephesus   Yazar: G. A. Aiken

3 Ekim 2013 Perşembe

Sarışın Vampir Vol. 1 - Tanıtım & İnceleme


   Sevgi, Korku Ve Nefret

   Bir insanın bunların üçüne birden değil, sadece birine sahip olabileceğini anladım. Eğer birini seviyorsan korku ya da nefreti bilmezsin. Korktuğun zaman, sevgi ya da nefreti hissetmene imkân yok.
   Ve nefret ettiğindeyse, hayatında sadece nefret olur.

   Beni döndürdü ve sert bir şekilde öptü. Kanımın onunkiyle karışmış tadını bir kez daha aldım. Sonsuza kadar yaşamaya devam edeceğiz, diye yemin etti. Sadece evet demen yeterli. Evet demek zorundasın. Duraksadı ve evime doğru baktı. Bir kez daha söylemesine gerek yoktu; anlamını biliyordum. Yenilmiştim.
   Evet.
   Bana sarılarak, "Beni seviyor musun?" diye sordu.
  "Evet."
  "Yalan söylüyorsun ama önemli değil. Çünkü zamanla seveceksin. Beni sonsuza kadar seveceksin."

   O gece zamanın tümü kaybolmuş, tüm sevgiler lekelenmişti.


   Sizi upuzun bir yorumdan kurtarmak için kısaca açıklayabilirim: Hayal. Kırıklığı.
Saçmalık ötesi bir kitaptı açıkçası. Yazar kendince yeni bir mitoloji uydurmaya çalışmış, ama bu kadar sıkıcı olabilir. Genelde karakterleri itici bulsak bile hoşumuza gider ya, bu öyle değil işte. Kesinlikle berbattı ve bir o kadar da sıkıcı. Berbat karakterler, berbat bir senaryo. Filmi çekilse belki iyi olabilir. Ama kitap? Hiç yazılmamalıydı. Bir de dışarıdan bakınca hoş görünüyor ama içindeki başrolün 5000 yaşında, nine gibi düşünen, bencil ve duygusuz bir kaltak olduğunu öğrenince kitabın tadı tuzu kaçıyor. Zaten hiç yoktu gerçi, bu yüzden problem değil sanırım. Şu an vampir kitaplarından soğudum ve uzun zaman boyunca yakınlaşabileceğimi sanmıyorum. Elveda Vampir Akademisi, Gece Evi, Vampir Günlükleri, Romantik Vampir vb... (Hepsi bu kitaba bin basar.)

   Belki her bölüm ayrı bir kitap olsaydı, kitap sıkıcı olmasına rağmen çabuk biteceği için bu kadar kötü olduğunu düşünmezdim. Ama okumak için kendimi çok zorladım, sırf bu yorumu yazıp herkesi uyarmak için. Belki hoşuna gidecek olan vardır ama bana kalırsa bu seriden olabildiğince UZAK DURUN! Şimdi size kitabı uzun uzun anlatırdım ama değeceğini sanmıyorum. İşte bir erkek, kadın karakter ağzından, bir vampir kitabı yazarsa ortaya böyle bir felaket çıkıyor demek ki. Birkaç hoş alıntı ile yazıyı bitireyim en iyisi, çünkü sanırım bu yaptığım en pesimist yorumdu, benim bile içim karardı...


"Zaman ona asla zarar veremez. Ben aşkım; zaman bana dokunamaz. Zaman şeklini değiştirir. Bir yerde, bir zamanda geri dönecektir. En ummadığın anda sevdiğinin yüzünü tekrar göreceksin. Yüzünün ardına bak..." -Krişna 



Slim ağlayarak, "Lütfen! Ölmek istemiyorum," dedi.
Üzerine doğru eğilirken saçlarım yüzüne süründü.
"O halde hiç doğmamalıydın," dedim.
Slim'in damarını kesip ağzımı dayadım.
Zevkini yavaş yavaş çıkartacaktım.



"Bana akşam yemeği bile ısmarlayamıyorsun." Durdum. "Artık akşam yemeğimin sen olduğunu anlamış olmalısın."
Çocuk gibi ağladı. "Lütfen! Ölmek istemiyorum."
Onu yakınıma çektim ve en sevdiğim sözü kulağına fısıldadım.
"O halde hiç doğmamalıydın." dedim.
Sonra da yemeğimin keyfini çıkarttım.



Ne keyif ne keyif ama ! Böyle alıntılarla içinizi açtığım için rica ederim :D İşte görüyorsunuz, yaklaşık 4-5 gün boyunca bu ölüm makinesi manyağı çektim ben.

Puanım: 2    GoodReads Puanı: 3,77
Sayfa Sayısı: 584     Yazar: Christopher Pike    Yayınevi: Pegasus