Nora'nın Kitaplığı : 2013

31 Aralık 2013 Salı

2014 Yılbaşı Çekilişi - Nora'nın Kitaplığı


   Merhaba arkadaşlaarrr!! Yaptığım anketler sonucu gördüğümüz gibi "Bir Yayınevi" ve "Bir Fantastik Yaratık" seçildi. Ama ben fantastik yaratık olarak "insan"ı seçmeye karar verdim, nasıl olsa insanoğlunun da tüm sırları henüz açığa çıkmış değil. Böyle yaptım çünkü "insan" kategorisi tüm kitapları kaplıyor. Ben de çekilişimiz daha kapsamlı olsun istedim. Tabi böylece seçilen sorunun bir anlamı da kalmadı ya, olsun, ne yapalım artık :D

   Yayınevi olarak ise sizinle bir anket daha yaptık. Ve gördüm ki Pegasus-Dex arasında kapışma oldu. Fakat sonunda Dex kazandı ve ben de sizin seçiminizle çekilişi Dex Yayınları'ndan bir kitapla yapmaya karar verdim. Ama ilk çekilişteki gibi kitaba siz karar verin istedim, böylesi herkesin daha çok hoşuna gidiyor gibi geldi. Eh, yılbaşı çekilişi olunca haliyle 2013'le ilgili olmalı, değil mi? Ben de 2013'te çıkan bir Dex kitabı olsun dedim :)

Özetle çekilişimizde;
2 kişiye 2013 yılında basılmış olan Herhangi bir Dex kitabını hediye edeceğim.

İşte yapmanız gerekenler:

1. Blogumu takip etmek

2. Facebook sayfamı beğenmek:
Blogun sağ tarafındaki "Facebook" yazısının üstüne gelince açılıyor. Veya buraya tıklayarak erişebilirsiniz.

3. Yarışmayı Facebook veya Twitter'da "herkese açık" olarak paylaşmak:
Bunu yapmak zorunda değilsiniz, ama yaparsanız çekilişe ikinci giriş hakkını kazanacaksınız :)

4. Takip ettiğiniz adı, Facebook isminizi ve e-mail adresinizi yorum olarak yazıp bana göndermek:
Facebook veya Twitter'da paylaşanlar paylaşım linklerini de yoruma eklemeli.

Yarışma sonuçları yarıyıl tatilinin başlangıcında (24 Ocak) açıklanacaktır. O güne kadar katılımları kabul edeceğim. Şimdiden herkese iyi şanslarr :)

30 Aralık 2013 Pazartesi

Araf (Providence #1) - Tanıtım & İnceleme


IŞIĞIN OLDUĞU YERDE, KARANLIK DA VARDIR.


Nina, babasının ölümüyle kendisini Providenceta varlığından hiç haberdar olmadığı bambaşka bir dünyanın içinde bulur. Babasının cenazesinin olduğu gün otobüs durağında tesadüfen karşılaştığına inandığı çekici, karşı konulamaz Jared ile yakınlaşmasıysa Nina'nın hayatını tamamen altüst eder.


Jared ile Nina'nın birbirlerine âşık olmaları işleri tamamen zora sokar. Jared, Ninayı sadece babasının düşmanları olan insanlardan değil, kendi soyundan olan yarı meleklerle Cehennemdeki Şeytanlardan da korumak zorunda kalır. Jared ile Ninanın birlikte olabilmek için kaderlerine karşı gelip düşmanlarını alt etmeleri gerekir.


Tatlı Bela ve Ayaklı Bela romanlarıyla olay yaratan Jamie McGuire, bu kez farklı bir seriyle karşımıza çıkıyor.


Providence üçlemesinin ilk romanı Araf, devamını merakla bekleyeceğiniz fantastik bir aşka sahne oluyor.


   Bu kitap hakkında ne düşüneceğimi bilemez haldeyim. Bir yanım bayıldım, muhteşem demek istiyor; diğer yanımsa hayal kırıklığıyla dolu. Yani şöyle ki; beklentimi çok yükseklerde tutmuşum. Zaten ne zaman bir beklentiyle okusam bir kitabı, sonum hep hayal kırıklığıyla bitiyor. Ama bu benimle ilgili, bu yüzden kitabın hoşuma giden kısımları olduğunu göz ardı etmek istemiyorum.

   İlk önce (ne diyeceğimi unutmadan) eleştirilerimle başlayacağım:

   Mesela kitaptaki olay örgüsü ve zaman, çok yavaş ilerliyor. Yazar bazı önemsiz yerleri gereğinden fazla uzatmış. Kitabı okudukça "Hadi artık bir olay olsun da renk gelsin, iyice sönükleşti." diye düşündüm. Kitabın son 100 küsür sayfasına kadar tempo sürekli düşüyor, sürekli düşüyor. Bu biraz rahatsız etti.

   Bu kitaba başlamadan önce yazarın diğer serisi gibi özgün olacağını düşünmüştüm. Ama karşıma Alacakaranlık vol.2 çıkınca ağzım açık kaldı. Edward, Bella, Jacob aşk üçgeni; Jared, Nina, Ryan aşk üçgeni olmuş. "Ben senin için tehlikeliyim, birlikte olmamalıyız." repliğini de görüyoruz. Nina'nın arkadaşları desen Bella'nın arkadaşlarından farksız. Tabii ki farklılıkları göz ardı etmiyorum ama, birçok kitabın karışımını gördüm bu kitapta. Koruyucu melek olayının diğer kitaplardan farkını da görüyoruz, tam saatlik bir iş mesela. Veya lisede değil üniversitede geçiyor. Bir de şeytanlar var -ki, çoğu melek kitabında şeytanlardan bahsedilmiyor.- o da apayrı bir mesele. Cynthia'yı bir türlü anlayamadım, çelişkilerle dolu. Nina-Cynthia ilişkisi ise apayrı bir durum. Bir uzaklar, bir yakınlar; bunu da anlayamadıklarım kategorisine yerleştiriyorum.


   Bir diğer sinir olduğum şey de; yazarın Jared'ı bu kadar acınası göstermesi. Tatlı Bela'da da Travis'i bazı kısımlarda böyle göstermişti ama "adam aşık" deyip geçtik. Burada ise gerçekten çok abartmış. Tamam aşık olması falan çok tatlı ama Nina'nın böyle Jared'a acıması falan çok itici. Yine de bu kısıma fazla takılmadım. 

   Karakterlere bakacak olursak; yazar iki serisinde de erkek karaktere o kadar odaklanmış ki, diğer karakterlerin betimlemesini es geçmiş. Başlarda Nina kendisinden bir kaç kelimeyle bahsedip geçiyor, arkadaşlarından da kitapta ilk geçtiği zaman görünüşlerini söylüyor, hepsi bu. "Durmadan karakterlerin görünüşünü nasıl anlatsın?" düşüncesi olmasın. Bunun birçok yolu var, mesela der ki "Kırmızı bluzu, mavi gözlerini ortaya çıkarıyordu." falan gibi, gördüğündeki düşünceleriyle bize anlatabilir. Yani bunları en az 2 kez söyleyecek ki kafamıza yerleşsin. Yoksa kafamızda silüet gibi canlandırabiliyoruz sadece.

   Eleştirilerim bu kadardı. Bir de anlamadığım bir şey var (Bundan sonra spoiler gelebilir, uyarmadı demeyin : )Kitabın sonu öyle bir bitti ki tek kitapmış gibi. Serinin devamı kitabın devamımı olacak yoksa Tatlı Bela gibi farklı birinin gözünden ya da serideki farklı birini anlatan nitelikte mi olacak? Çünkü sonunda evleniyorlar, cennetin desteğini alıyorlar, Shax'ten kurtuluyorlar. Bittiiii, mutlu son :) Ama diğer kitapların tanıtım yazısına baktığımda kitabın devamı olacak gibi görünüyor. Bence olmamalı, bu kitap burada tadında bırakılmalıydı.

   Bu arada son demişken, kitabın sonuna bayıldım. Son 50 sayfayı ne ara bitirdim anlamadım. Her ne kadar tahmin edilebilir olsa da ben beğendim. Ama bayıldığım sondan kastım bu değildi. Claire ile ilgili olan kısımdı. Zaten en başından beri Claire favorim. Kitap boyunca sıkıldığım kısımlarda bile eğlendirdi beni. Kitabın sonunda ise "İşte benim kızım; pembe çantası ve her şeyiyle." diye düşündüm :D 

   Ben böyle çok eleştirdim ama kitap aslında gayet güzeldi. Sadece benim tavan yapmış beklentilerimi karşılayamadı. Bir de okurken ön yargı oluşunca, biraz taraflı bir yorum yaptığımı fark ettim. Genelde kız karakterleri severim ama bu kitapta Nina çok itici geldi, nedenini sormayın ben de henüz çözme aşamasındayım.

   Bir kitabı da böylece bitirmiş oldum. Serinin bir sonraki kitabı ne zaman çıkacak bilmiyorum ama çıktığında hemen alır okurum herhalde. O zamanki ruh halime bağlı o yüzden kesin bir şey söyleyemeyeceğim. :D Bir dahaki sefere görüşmek üzere, hoşçakalınnn :)

Providence serisi yorumlarım:

Puanım: 4   GoodReads Puanı: 4,07
Sayfa Sayısı: 504   Yazar: Jamie McGuire   Yayınevi: Yabancı


25 Aralık 2013 Çarşamba

Doğaüstü (Paranormalcy #2) - Tanıtım & İnceleme



VAMPİRLER

SENİ NASIL KORUYACAĞIMI BİLDİĞİMİ SANIYORDUM.

KURTADAMLAR

NEREYE AİT OLDUĞUMU BİLDİĞİMİ SANIYORDUM.

PERİLER

FAKAT DÜNYA DÖNÜYOR, HER ŞEY DEĞİŞİYOR.

Evie o çok istediği normal yaşama nihayet kavuştu! Ama sıradan olmanın, nasıl denir, biraz sıkıcı olduğunu görmek üstünde soğuk duş etkisi yapmadı değil.

Uluslararası Paranormal Tecrit Ajansındaki günlerini mumla arar olmuştu ki yeniden onlar için çalışma fırsatı çıktı karşısına.

Tüm şu normallikten biraz olsun uzaklaşmaya öyle ihtiyacı vardı ki...

Ama birbirinden beter görevler üst üste geldikçe, Evie doğru tercihte bulunup bulunmadığını sorgulamaya başladı. Eski peri erkek arkadaşı Reth onun geçmişiyle ilgili korkunç gerçekleri ortaya çıkardıkça, periler arasında kızışan savaşın bütün doğaüstü dünyayı bir kaosa sürükleyebileceği belli oldu. Herkesin peşinde olduğu şey neydi peki?

Evie'nin ta kendisi!

Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ

   1. kitabın nasıl bittiğini hatırlıyorsunuzdur sanırım. Normal bir hayata sahip olmak için yanıp tutuşan Evie, Lend ile kaçıp o çok istediği normal hayata başlıyordu. Ama normal hayatın (özellikle okul kısmının) Easton Heights'taki gibi olmadığını fark etmesi uzun sürmemiş olacak ki, bu kitabın başında normallikten feci sıkılmış. Kitap boyunca sarışın ergenimize hayat beğendiremedik.

Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ

   Ve yine 1. kitabın aksine bu kitapta öyle büyük bir olay falan da olmadı. Evie'nin kimlik çatışmalarıyla, çelişkili duygularıyla baş başaydık kitap boyunca.. Birkaç küçük olayla geçip gitti kitap. Daha çok Sonsuz'da olacak büyük olaya hazırlık gibiydi. -Büyük olay olacağını da ben uydurdum yalnız, ama doğru sanırım :D-
   Tabi bunları yakınma olarak söylemiyorum, şunun şurasında 244 sayfalık kitap yani oku bitsin bir şey kaybetmiyoruz sonuçta. Zaten Paranormal'de de söylediğim gibi, ben bu kitabın biraz daha alt yaşlara hitap ettiğini düşünüyorum. Young-Adult'ın alt sınırları ya da Middle Grade belki.

Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ

   Ama bu seriyle ilgili hoşuma giden şeyler de var tabii ki. Mesela mizahi yönü. Bazı duygusal kısımlar dışında ciddi yerlerde bile alttan alarak hafif komediye yer verilmesi hoşuma gidiyor. Bu açıdan ele alınınca okutturuyor kitap kendini.
   Bir de Evie'nin moda anlayışı var ki karakterin en sevdiğim özelliğidir belki de. Her şeyin pembesini, simlisini, parlak olanını seçmesi -her ne kadar benim tarzımla uzaktan yakından alakası olmasa da- bana hem (belirli bir karakteristik özellik olduğu içindir belki de) hoş geliyor, hem de komik.
   Ama en sevdiğim kısım topuklular. Evie'nin topukluları desem daha doğru olur belki :D Maalesef bizim ülkemizde 25 yaşında bile olsanız 15-20 cm topuklu giyerseniz (bir de ayakkabı dikkat çekiciyse) sanki ucubeymişsiniz veya gece elbisesiyle ortada dolaşıyormuşsunuz gibi bakıyor. Halbuki ben her ne kadar 20 yaşında falan olmasam da topuklu hastasıyımdır. Bu açıdan karaktere özenmiyor değilim. Ayy konuyu çok dağıttım, yani sonuç olarak Evie'nin topukluları çok hoş :D

Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ

   Yani serinin ikinci kitabı sanki zorla, öylesine bir şeyler açıklayalım dermiş gibi yazılmış. Bu kitabın sonunda öğrendiğimiz şeyler (SPOİLER):

   -Lend ölümsüz değil. (Nedenini öğrenemedik.)
   -Evie'nin annesi insan babası peri. (İnsan-peri çocukları 'boş olan' oluyormuş.)
   -Vampirleri de periler bir hata sonucu yapmış.
   -Paranormaller ile beslenen vampirler çok daha güçlü oluyorlar.

Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ

   Falan filan... Yani bu kitabı serinin diğer kitaplarına bölüştürebilirlerdi, ama ayrı kitap yapmışlar üçleme olsun diye. Bir de kitaba farklılık gelsin diye araya Jack'i sıkıştırmışlar. Ona da üzüldüm bu arada, renk katıyordu kitaba. Ama onun sonu da çok şaşırtıcı falan değildi. Sadece parçaları birleştirdiler.

   İşte bir kitap da böyle geçti. Sonsuz'u bir daha ki alışverişimde alabilir miyim bilmiyorum ama daha okuyacağım çok kitap var yani bir dahaki alışverişim de çook uzaklarda gibi görünüyor :)

Serinin kitapları:

Puanım: 3   GoodReads Puanı: 4
Sayfa Sayısı: 244   Yazar: Kiersten White   Yayınevi: DEX


23 Aralık 2013 Pazartesi

Kitap Yurdu'nda İndirim !


Hafta boyunca Kitap Yurdu'nda Arkadya Yayınları tam %35 İndirimli. Bence Arkadya'dan istediği kitap olanlar için bu fırsat kaçmaz. O şirin püsküllü ayraçları da cabası :)

22 Aralık 2013 Pazar

Köken (Lux #4) - Tanıtım & İnceleme (Spoiler İçerir)


Weather Dağında işler çığırından çıktı, Kat yakalandı.
Artık onu bulmak için yaşıyorum.
Yoluma çıkan olursa.. yok ederim.
Onu kurtarmak için bütün dünyayı... yakarım.
Uzaylı ırkımı yeryüzüne... seveseve salarım.

Biliyorum, buradan kaçmamın ve Daemonı görmemin tek yolu, asimile olmuş gibi görünmek.
Kafam çok karışık, kime güveneceğimi, kötü adamların kimler olduğunu bilmiyorum.
Daedalus mu?
İnsanlar mı?
Yoksa Luxenler mi?

Daemon ve Katy hangi tarafta yer alacak; birlikte mi yoksa karşı karşıya mı savaşacaklar?


   İ-na-na-mı-yo-rum. Ben bu Jennifer'ın kitapları bu şekilde bitirmesine inanamıyorum. İnanamıyorum ya! Tam havalar bugün çok güzel demeye başlamıştık oysa ki. Aslında fazla etkisinde kalmamıştım ama buraya yazmaya başlayınca sinirlerim aktif hale geldi :D Daemon asıl formuna dönüşüp ilerlemeye başlayınca ben şöyleyim "Hey, Daemon, dostum, nereye, duyan var mı, yok mu, hiç mi, tamam." ve gümm kitap biter. Karakter olarak Katy'yi hiç sevmiyordum normalde -ve bunun nedeni Daemon'ı kıskanmak gibi ergenik davranışlar değil, sadece itici geliyordu- ama Köken sayesinde bi sever oldum kızı. Kitabın sonunda "Katy, o.. o geri dönecek, merak etme" falan desem yeriydi. Ama demedim. Katy ve ben yavaş adımlarla ilerliyoruz. :D

 

En başa dönecek olursak kitabın başında Daemon-Katy kavuşmasını iple çektim, bu ikisi bir arada olmayınca sıkıyor biraz. Ama sonra olanlar berbat ve daha iyi arasında gidip gelmeye başlayınca ben de kendi kararımı sorgulamaya başladım. En kötü kısmıysa Katy'nin sırtını kelimenin tam anlamıyla "deşmeleri"ydi.


 Kökenler meselesinde ise; benim bunlara zaafım var galiba. Önce Luc (Saplantı'da çocuğa duyduğum sempatiden bahsetmiştim galiba) şimdi de Archer. İkisi de ilk anlatıldığından beri bana sempatik geliyordu. Tabi geleceğin ne göstereceği bilinmez ama ben sevdim bu kökenleri. Sevdim değil ya böyle ne biliyim kitaptaki tüm karakterlerden öne geçmelerine ramak kaldı bile diyebilirim neredeyse. Ve bu "Köken" kelimesi çok saçma geldi. Bende kitabın adını görünce Luxen'lerim Arum'ların kökeni falan sanıyorum. Yani bu Köken'ler bir şeyin kökeni değil aslında Luxen-Melez melezi yani. Ayrıca neden tahmin edemedim anlamıyorum (Yazının devam Melez Sözleşmeleri hakkında Spoiler içeriyor.) Jennifer'ın diğer serisinde de Safkanlar ve Melezler'in çocuğu Apollyon oluyordu. Bu açıdan benzemiş biraz.

 

Ve diyorum ki, iyi ki Saplantı'yı okumuşum. Yoksa Luxen'lermiş, kötüymüş, yok. Hayatta inanmazdım. Veya belki de inanıp-inanmamak arasında gidip gelirken kafam çok karışırdı. Kafamın ne şekilde karışacağını düşünürken bile kafam karışıyor bu yüzden bu konuyu pas geçelim lütfen. Teşekkürleer.

Şimdi okuyacağınız yazı sayesinde birçok Lux hayranı sinir küpüne dönebilir ama benim düşüncem bu yönde ve bunu gerçekten söylemek istiyorum. Pepe yüzünden Daemon'dan soğudum. Belki de 'ayyy Pepeeee, oyşşşşş' gibi yorum yapanlar yüzünden de soğumuş olabilirim ama ben bu serinin kapaklarını bir türlü aklıma yatıramadım. Olmuyor gerçekten. İlk başta kapağı görmezden gelip aklımdaki Daemon ile okuyordum kitabı, ve o zaman her şey yolundaydı. Taa ki; Köken kapağını görene ve kafamdaki Daemon'ın yerini Pepe alana kadar. Çıplak ten üzerine mont mu? Turuncu-mavi kombinasyonu mu? Seriye hiç uymadı bu renkler bu arada. Ay bi dakika konuyu saptırmayalım. Anlamadım yani ben o olayı. Bi' şeylerin önünü illa açacaksanız bu gömlek olsun bari. Çünkü o giydiği şey mont mu neyse artık onun içine normal kıyafet giyilir mantıken. Neyse takıldığım konu bu değildi aslında. Bir de bu resim üzerine Jennifer kitapta Daemon'ı böyle kıro gibi anlatmış bazı kısımlarda buna çok güldüm. Evet bu da değildi. Sanırım gerçekten o Pepe'nin tipi yüzünden soğudum ben Daemon'dan. Yakışıklı değil demiyorum ama hiç Daemon'la uyuşturamamıştım. Keşke hep öyle kalsaydım çünkü şu an Daemon denince direk Pepe aklıma geliyor ve bu pek de hoşuma giden bir durum olmadı açıkçası.


İşte kitaplarda bu hiç hoşuma gitmiyor. Kapağa karakterin resminin konulması. Ben öyle basmakalıp karakterlerle kitap okunmasına çok karşıyım açıkçası. Bizim gibi kitapları filmlere tercih eden kişilerin nedeninin hayal gücü olduğunu düşünüyorum. Oradaki kişileri, mekanları, olayları, kendi hayal gücümüz ile dizayn ediyor, kendi dünyamızda geliştiriyoruz. Eee siz karakteri o kapağa koyunca "bam" liseli çocuğun yerini 20-30 yaşındaki kadın/adam alıyor. Yani şu an anlattıklarımın Lux Serisi ile ilgili değil, genel olarak söylüyorum. Hah, bir de kapaktaki kişinin anlatılanlara uyuşmaması durumu var ki en berbatı da o sanırım. Gri gözlü diyor esmer diyor, Sarışın mavi gözlü kızı koyuyorlar. Bence yayınevlerinin bu konuda daha dikkatli davranması lazım.


Sonunda, içimi döktüm rahatladım gerçekten :D Sadede gelecek olursak, ölümleriyle, ihanetleriyle beğendim ben bu kitabı da. Yani anlamışsınızdır heralde böyle aşırı derecede aşık değilim seriye ama beğeniyor muyum? Kesinlikle. Yoksa 5 kitap okumazdım tabii ki. Kaliteli buluyor muyum? Evet. Sadece şu kapak takıntım yüzünden sinirlerim bozulmuştu.

Lux Serisi Alıntılar İçin "Tık"

Puanım: 5    GoodReads Puanı: 4,5
Sayfa Sayısı: 408   Yazar: Jennifer L. Armentrout   Yayınevi: Dex

Lux Serisi Yorumlarım:

1. Obsidiyen
2. Oniks
3. Opal
(Arum 1) Saplantı
4. Köken

19 Aralık 2013 Perşembe

Saplantı (Arum #1) - Tanıtım & İnceleme


Luxenler ve Arumlar, Lux serisinden bağımsız da
okunabilecek Saplantıda çok daha baştan çıkarıcılar.

Ukala, zorba ve tapılası bir adam.
Korunmaya muhtaç, küfürbaz ve ateşli bir kadın.

Hunter acımasız bir katil.
Devlet için kötü adamları öldüren bir uzaylı.
Işığın çocukları Luxenleri yok etmek için doğmuş bir Arum.
Yaptığı işten de çok memnun, ta ki, bir insanı korumak zorunda bırakılana dek.
Serena, en yakın arkadaşı, senatörün oğlunun doğaüstü bir varlık olduğunu söylediğinde, ona inanmamıştı. Kim inanır ki?
Ne yazık ki sonrasında korkunç bir olaya şahit oldu.

Hunter ve Serena, ateş ve barut gibi Bir arada olmaları çok tehlikeli

Sonunda Hunter yapmaması gerekeni yapıyor.
Hem de defalarca.


Evet, defalarca. Öhöm öhöm, neyse. Demek istediğim; Daemon, seni severim bilirsin ama maalesef buraya kadarmış. (Çok meraklısıydı sanki :D) Buradan itibaren Hunter görevi devralıyor. Hani şu rüyalarda el sallayıp selam deme olayları falan. Her neyse şaka maka, Hunter gerçekten ölünesi bir karakter olmuş. Alıntılar için İngilizce'sine göz atmadım değil ama oradan ana fikri edinmiştim sadece. Şimdi bitirir bitirmez etkisinde kalıp yazmak da içime sinmiyor ama; ben daha ilk görüşte aşk yaşamıştım zaten bu kitapla. O yüzden belki de üzerinden kaç yıl geçerse geçsin ben yine bu kitaba bakıp "aayyy" diyeceğimi düşünüyorum şahsen.

Neyse kitaba geçecek olursak. Şu klasik kötü çocuk (Bu durumda adam mı oluyor? Yok, arum olur heralde. Kötü Arum ne ya iyisi mi var sanki? Evet, Hunter. Ooff kafam çok karışık çok :D) olaylarını heerrr zaman sevmişimdir, ama sevmesem bile Hunter'dan sonra severdim heralde. Serena ve Hunter ikilisi kitabın başından sonuna kaç gün geçti dikkat etmedim ama 360 derece evrim geçirdiler resmen. Hunter'ın kendini kontrol etmeye çalışma çabaları, Serena'nın (buraya bişey bulamadım) her neyse çok hoştu yani.

Lux Serisi'nde her şey normalmiş gibi başlayıp yeni akıllarına gelmiş karmaşıklaşıyordu fakat bu kitapta zaten her şey karmakarışık başladı ve yeni yeni saçmalıklar ortaya çıkmadı. Kartal Projesi'ni saymıyorum çünkü o zaten başından beri vardı, sadece açığa çıktı. Evet, ondan da bahsetmişken bu kitapta gözlerimize inanamadığımız şeyler gördük: Ezik Arumlar (Hunter üstüne alınma sen bir numarasın :D), Kötü kalpli Luxen'ler.Şok mu geçirsem çığlık mı atsam bilemedim. Ayy bir de Daemon'ı isimsel olmasa da bir sahnede gördük ya, içim acıdı. Yavrum yazık ya, Kat olayları üstüne bir de Luxenlerin şok edici korkunç planlarını öğrenince ne olacak merak ediyorum gerçekten. Ve ve ve henüz Köken'i okumadım, hemmmeeennn başlıyorum bugün :D

Luc'tan bahsetmek istiyorum biraz da. Opal'de karşılaştığımız mor gözlü ne olduğu belirsiz ergen, Saplantı'da da karşımıza çıktı. Çok sempatik geliyor bu çocuk bana ya, karşıma çıksa yanaklarını sıkıcam o derece :D Ve sanırım Köken'de karşılaşacağız gibi görünüyor Luc ile. Ama bu çocuk bu kadar saygıyı (yani saygı da değil, şu herkesin ondan uzak durması ama yardıma ihtiyacı olunca koşması ya da ne biliyim çok garip bir şey bu veled :D) nasıl kazandı, neyin nesidir acaba diye merak etmeden geçemiyorum. Bu kitaplarda en çok takıldığım yan karakter bu çocuk sanırım.

Bana kalsa daha da uzatacağım yorumu ama şimdiden esneme seslerini duyar gibiyim :D Sonuç olarak Serena; Hunter'ı arum karanlığından sökmeyi her nasılsa başarıyor, buz gibi gözlerinin içine insanlık kıvılcımları yerleştiriyor falan filan geçelim bunları. Hunter çok taş yani söylemek istediğim de buydu :D Yani ben diyorum ki bu kitabın bir yaş sınırı var ama eğer Lux Serisi'ni okuyorsanız Opal ile Köken arasına bunu sıkıştırmanızı tavsiye ederim. Serena ve Hunter'ı geçecek olursak, seriyle alakalı da önemli bilgiler içeriyor. Bir kaç alıntı daha ekleyerek burada bitiryorum. Hoşçakalıın :)


Serena başını geriye attı ve konuşmadan önce bir süre bekledi. "Bütün bunlar ne anlama geliyor? (...) Seni tanımasam bana karşı duyguların olduğunu söyleyeceğim."


Serena kaçmadı ya da tereddüt etmedi. Beni kabullendi, her şeyimle. Her zaman kabullenmişti.
İnsan biçimime büründüm ve onu göğsüme yaslayıp kollarımla sardım. Sözcükler dudaklarımdan hiç tahmin etmediğim kadar kolay çıktı. "Seni seviyorum."


Artık kesindi. Bunu inkar edemezdim. Hunter'a aşık olmuyordum.
Çoktan aşık olmuştum.


Kendi kendimin kara deliği gibiydim. Luxen'in tam tersi yani. Onlar iterken ben çekebiliyordum.
Bizler evrenin baş belası yin-yang'ıydık.


Devamı için tıklayın :)

Puanım : 5    GoodReads Puanı: 4,15
Sayfa Sayısı: 352    Yayınevi: Dex Plus    Yazar: Jennifer L. Armentrout


Ne zaman dinlesem aklıma Saplantı geliyor. Sanki Arumlar için yapılmış gibi :D
Christina Perri - Jar Of Hearts

18 Aralık 2013 Çarşamba

Dolunay (Nightshade #2) - Tanıtım & İnceleme

    Dost mu Düşman mı?
    Gerçek mı Yalan mı?
    Özgürlük mü Kader mi?

    Calla Tor kendini baş düşmanları olan Arayıcıların ininde bulduğunda, günlerinin sayılı olduğundan emindir. Ancak Arayıcılar Calla'ya bir teklifte bulunarak eski efendisini yok edip sürüsünü ve geride bıraktığı genç adamı kurtarabilmesi için bir fırsat sunar.

    Ren'in hayatı, genç kadının özgürlüğünden daha mı değerlidir?
    Shay her şeye rağmen sevdiği kadının yanında kalacak mıdır?

    Kaderi kendi ellerinde olan Calla, hangi mücadelenin savaşmaya değer olduğuna karar verecek ve gerçek aşkın tüm zorlukların üstesinden gelip gelemeyeceğini görecektir...

 

   İlk başta şunu söylemeliyim ki ilk kitaptaki aşk kalabalığının yerini bu kitapta macera ve olay akımı almıştı. Ve şunu da söylemeliyim ki bu yorumum ilk kitap ve bu kitap hakkında bol miktarda spoiler içerecek. Kitabı okumadan burayı okumayın, olaylar büyük :D

   Öncelikle birinci kitabın yorumunda "Bir tahminim daha var ama doğru çıkarsa sizin için eğlencesi kalmaz" dediğim tahminim doğru çıktı. Açıklıyorum: Dax ve Fey'in Calla'ya ve sürüye ihanet edip Bekçilerin yandaşı olacağını düşünmüştüm. Daha Bekçilerin kötü taraf olduğu ortaya çıkmadan önce bile bunlardan bir ihanet bekliyordum. Ama Cosette benim için de kötü bir sürpriz oldu. Bir diğer tahminimde kitabın başlarında Monroe'nun Ren'in babası olduğu yönündeydi, bu da doğrulanmış oldu. Ama bu kitapta Ansel'le ilgili olan her şey benim için de sürprizdi. Kurtunun alınmış olması, kurt için sürüye (Özellikle Calla, hadi onu da geçtim Brynn'e) ihanet etmesi resmen kalbime indi.

   Bunun dışında Lydia'nın ölümü eh biraz sarsıcıydı, Monroe'yu severdim ama onun Emile'le arkada kalması konusunda bir şey hissettiğimi söyleyemem. Garip, en sevdiğim Arayıcılardan sayılırdı. Ve kitap boyunca Calla'nın Ren'e geri dönme umudu içimde hep vardı. Ama o Vail'deki sahneden sonra bu umut biraz sarsıldı. Calla ve Shay'in olayından sonra ise alt seviyelere düştü. Zaten bu kitapta Ren o kadar az geçti ki, sonunda ben böyleyim: "Hadi kızım, aferin kızım, koş, yetiş, nolur Reeeeennn inan artık şunlara nolluurrr" Sonraaaa..... PAT. Kitap bitti. En içten teşekkürlerimi ve saygılarımı yazara sunuyorum ve Pegasus Yayınları umarım Pegasus 3. kitabı yakın zamanda çıkarır.


   Bu kitap bir anda geçti bitti, ne olduğunu anlayamadım. Bugün sadece okulda 250 sayfa falan okudum, nasıl oldu bilmiyorum. Normalde 100 sayfayı geçmezdim ama atağa kalktım heralde. Bir de şöyle tepkilerim var "ayy hadi kavuşun artık, bi Ren'i de bulun, her şey yoluna girecek, gerçekten" kendi kendime konuşuyorum.

   Sanki yazar bu kitapta Shay'in karakterini biraz değiştirdi gibi geliyor bana. Umudum buradan doğuyor işte. Genelde yazarlar, okurlar kızın diğer oğlana dönmesine hak versin diye sevilen çocuğu kötü göstermeye veya karakterini değiştirmeye başlar. Bu olayı Melez Sözleşmeleri'ndeki Seth'te de görüyoruz mesela. Bu yüzden belki Calla, Shay'i bırakır ve Ren'e döner diye ummuştum ama üzgünüm, öyle bir şey olmadı. Yani Ren'i daha çok seviyor olabilirim ama Shay'in bir kötülüğünü görmedik bu yüzden düşmanca bir tavırla "İlla Ren olacak" demiyorum. Sadece sanki bir ara Shay, Calla'yı manipüle etmeye çalışıyor gibi bir his sezmiştim. Sanki onun bilmediği şeyler gizliyormuş gibi ya da. Ren, Vail'deki olaydan önce her konuda dürüsttü, belki de bu yüzden Shay'e göre gözümde bir tık daha ileridedir.

   Neyse bu kadar konuşmak yeter, ilk defa bir kitabı okurken kaç puan veririm, kaç puan kırarım diye düşünmeyi unuttum (:D) bu yüzden şu an çok kararsızım. Ama yapacak bir şey yok artık, yorumlarınızı bekliyorum. Kendinize iyi bakııın :))

Puanım: 5   GoodReads Puanı: 4,15
Sayfa Sayısı: 416   Yazar: Andrea Cremer   Yayınevi: Pegasus

17 Aralık 2013 Salı

Kitap Alışverişim #9 - Gecikmeli Gelenler


   Hatırlarsanız önceki alışverişimde 20-30 tane kitapp vardı. Eh tabi bunların tedarik edilmesi çok uzun sürünce, diğerlerini beklemek yerine onları erkenden göndermişlerdi. Geriye kalan 3 kitabın ise 2'si iptal oldu ve sadece Karanlık Ateş gönderildi. Ateş Serisi'yle ilk karşılaşmam bloggerlar arasında aşırı bir övgü alıyor olmasıyla başladı. Sonra şu Artemis'e geçmesi olayı da var. Seriye başlamamış olmama rağmen harcandığını görebiliyorum. Artemis'ten çıkan kitabın boyutları uyumlu olsa da (ki buna şaşırdım, ilk defa bir şeyleri düzgün yapmışlar.) kapağı seriye olmamış. Kitaplar yan yana koyunca uyumlu görünmüyor. Fakat bunlar beni yıldırmadı ve sonunda kitaba pençelerimi geçirmeyi başardım :D (Pençe nedir ya, sanırım kurtadamlı kitapların etkisinden henüz kurtulamamışım..)

   Ve E-book da kitap sihirbazında sanal fuar zamanı 300 TL üzeri alışverişlerde hediyeydi. Benim alışverişimi de gördünüz 300 TL yi geçti. Böylelikle dışarı çıkarken falan yanımda çantama sığıştırmaya çalıştığım ortalama 500 sayfalık kitaplar yerine bunu kullanabilirim, iyi oldu :D

İlgili Alışveriş: Kitap Alışverişi #8

Silüet (Nightshade #1) - Tanıtım & İnceleme



BİR KURT SÜRÜSÜNE SÖZ GEÇİREBİLİYOR
AMA KALBİNE ASLA! 

Calla, kaderinin ona ne getireceğini biliyordu:
Geleceğin ateşli alfa kurdu olmak Ren Larochela eşleşecek, onunla omuz omuza savaşıp sürüyü yöneterek Bekçilerin kutsal mekânlarını koruyacaklardır. Ancak yakışıklı bir gencin hayatını kurtararak efendilerinin yasalarını çiğnediğinde Calla kaderini, varlığını ve kendi dünyasını sorgulamaya başlar. Kalbini dinlerse her şeyini, hatta belki hayatını bile kaybedecektir.


   Öncelikle kitapla alakalı temel bilgiler ile başlayalım. Cadılar ve kurtadamlar kitabın ana kahramanları. Cadılar ise 2'ye ayrılıyor; Arayıcılar ve Bekçiler. Kurtadamların kitaptaki isimleri ise Gardiyanlar. Gariyanlar da Silüet ve Mahkumlar olarak ikiye ayrılıyor. Başrolümüz Calla Silüetlerin ailesinden sonraki alfası. Ren ise Mahkumların babasından sonraki alfası. 

   1 kitaptaki ana olayımız ise Birleşme. Ren ve Calla'nın doğumlarından çok önce belirlenmiş evliliği gibi düşünebiliriz. Kim tarafından mı? Bekçiler. Zaten Gardiyanları en başta büyüyle oluşturan kişiler Bekçiler, bu yüzden Gardiyanlar, Bekçiler için çalışıyor. Arayıcılar ise bu iki grubun baş düşmanları. 

   Bekçiler; hayaletler, iblisler ve kayıplar gibi öteki dünyadan yaratıkları çağırma gücüne sahipler. Bu da onları Gardiyanlardan daha güçlü kılıyor, bu sayede Gardiyanlara hükmedebiliyorlar. Kitabın sonuna gelene kadar ise Arayıcılar hakkında düşmanları olmaları dışında pek fazla bir bilgi yok.

   Başrollerimize geri dönecek olursak; Calla'nın alfası olduğu sürüsü işte şöyle; Sağ kolu ve en yakın arkadaşı Brynn, kardeşi Ansel, Mason, Fey. Mahkumların alfası Ren'in sürüsü ise; sağ kolu Dax, Sabine, Cosette ve Neville.

   Bu kitap kurulu bir düzenin üzerine yazıldığı için bazı kişilerin kafasında tam oturmayabilir. Böyle olduğu zaman dönüp geriye bakmayın devam edin, ileride zaten her şey yerine oturacaktır. Kitapta kurulu olan düzen bize yavaş yavaş her bölümde gerektiği kadarıyla anlatılıyor. Yani bir bölümü okurken "Niye böyle ki?" demenize izin verilmiyor. Ya biraz öncesinde ya da hemen devamında nedeni açıklanıyor. Mesela "Bu kural yüzünden onu yapmamıza izin yok." gibi başka birine açıklama yapılırken siz de bu arada durumu kavramış oluyorsunuz. Zaten bir süre sonra düzen az çok yerine oturuyor, kuralları, olayları ve nedenlerini anlıyoruz. Ben eğer okuyacak varsa belki işini kolaylaştırır diye yukarıya kitabın başında geçen temel bilgileri yazdım.


   Serimizin ilk kitabı, Calla ile Shay'in ilk tanışmaları (pek tanışma denemez, karşılaşmaları diyelim.) ile başlıyor. Bu olaydan sonra Calla; birleşmeleri çok yakında olan Ren ile kim olduğunu bir türlü anlayamadığı Shay arasında gidip geliyor. Aslında kızların böyle kararsızlıkları hiç hoşuma gitmez ama kitap boyunca Calla'nın acele bir karara varmamasını diledim. Nedeni ise: Bilinmiyor. Sanırım ben de her ne kadar biri daha çok hoşuma gitse de iki karakter arasında çok uzun bir süre boyunca gidip geldim. Ama sanırım başından beri kimi seçeceği barizdi.

   Bu ilk kitapta aşk konuları ağır basıyordu ama diğer kitapta böyle olacağından emin değilim. Sanırım Dolunay'da macera birkaç kat daha öne çıkacak. Benim için iyi oldu çünkü boğazıma kadar karakterlerin duygularına boğulmuş haldeyim. 

   İlk başta Calla'yı lisedeki popüler havalı sürtük kız tiplemeleri gibi düşünmüştüm ama bu fikri nereden kaptıysam oraya arkasına bakmadan geri döndü. Karakterimiz hiçbir erkekle birlikte olamamış, duygularını hep içinde saklamaya çalışan yalnız kurt aslında. Yani bunu ezik anlamında söylemiyorum, kız kocaman dişi alfa yani daha ne olsun. Bu sadece iç dünyası, dışarıdan gayet güçlü.

SPOİLER UYARISI !

   Her şeyden önce bu kitabın biraz tahmin edilebilir olduğunu kabul etmeliyim. En azından ben Arayıcılar'ın iyi taraf, Bekçiler'in kötü taraf olduğunu, Calla'nın Ren'i bırakıp Shay'i seçeceğini, birleşmedeki kurbanın Shay olacağını falan tahmin etmiştim. Birkaç tahminim daha var ama onlar henüz açıklığa kavuşmadı, doğru olma ihtimaline karşın size söyleyip de eğlencesini kaçırmak istemem.

   Ve ben, Calla Shay'i seçse de hala Ren'e geri döneceği ihtimali olduğuna inanıyorum. Shay'in karakterine nedense ısınamadım bir türlü. Ama Ren ile karşılaştırıldığı zaman durum böyle, yoksa Shay hoşuma gitmiyor değil. Bir de şu hayalet meseleleri var. Kitabın başında ilk okuduğumda cadıi büyü olayını falan kavramadan önce "hayaletleriyle geziyorlar" lafını mecaz olarak düşünmüştüm. Ürkütüyor falan diyince dev gibi korumaları falan kastediyorlar sanmıştım. Sonra ortaya büyü çıktı. Bence şu dönüştüğünde büyü ile dönüştüğü için kıyafetleri üstünde kalma olayı falan mantıklı olmuş. Gerçekçi değil, ama yazarın hayal gücünü kullandığı yön hoşuma gitti.

   İlk başlarda kitabın bildiğimiz vahşi kurt adamlardan bahsettiğini düşnmüştüm ama bu kitap vahşet içerse de insancıl duygular ve davranışlar on kat daha fazla ön planda tutulmuş. Mesela Serseri'de (Dönüşüm Serisi) böyle değil. Hayvan-insan tarafları eşit basıyor denebilir. Burada ise sadece gerekli yerlerde kurt kısımları öne çıkıyor. Bununla birlikte büyü unsuru tahmin ettiğimden çok daha fazla öne çıktı. Ama rahatsız edici değildi.

   Sonuç olarak bu kitabın herkesin beğeneceği türden bir kitap olduğunu düşünmüyorum ama ben kendi adıma eğlenerek okuduğumu söyleyebilirim. Zaten bu muhteşem kapak bile kitaplığımda bulunması için yeterli bir sebep olurdu. Yorumlarınızı bekliyorum, hoşçakalıınnnn :)

Puanım: 4,5   GoodReads Puanı: 4
Sayfa Sayısı : 464   Yazar: Andrea Cremer   Yayınevi: Pegasus



12 Aralık 2013 Perşembe

Tatlı Bela (#1) & Ayaklı Bela (#2) - Alıntılar (Spoiler İçerir)


  Teni tenime değdiği anda kendimi güvende hissettim. Kollarındayken böylesine evde hissetmek bir zamanlar beni çok korkutmuştu ama o anda bu kadar korkunç bir şey deneyimledikten sonra kendimi bu kadar güvende hissedebildiğim için şükran doluydum. Birisinin yanında böyle hissedebilmemin tek bir anlamı olabilirdi.
   Ben ona aittim.

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

"Güvercin," deyip irkildim. "Kızmanı istemiyorum ama seni bu kıyafetle cemiyet evine götüremem. Beş dakika içinde kavga çıkarırım."

Parmaklarının ucunda uzanıp dudaklarımı öptü. "Sana güvenim tam."

"Bu gece berbat geçecek," diye homurdandım.

"Bu gece inanılmaz geçecek," dedi America,söylediğimi üstüne alınmıştı. 

"Sadece daha sonra üstümden çıkarmanın ne kadar kolay olacağını düşün," dedi Abby.Parmak ucunda yükselerek boynumu öptü.

Tavana baktım,dudakl parlatıcıyla yapı yapış olmuş dudaklarının beni yumuşatmasına izin vermemeye çalışıyordum. "Sorun da bu ya, oradaki her erkek aynısını düşünüyor olacak."

Cilveli bir sesle, "Ama bunu bir tek sen yapabileceksin," dedi. 
- See more at: http://illekitap.blogspot.com/2013/09/jamie-mcguire-ayakl-bela-alntlar-2.html#sthash.MMZQmhsp.dpuf
"...Sen beni bulana kadar kayıp olduğumun farkında değildim. Yatağımda seninle geçirdiğim ilk geceye kadar yalnızlığın ne olduğunu bilmiyordum. Hayatımda doğru olan tek şey seninle olmak. Benim bekleyip durduğum şey sensin Güvercin."

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..


(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

"Trav?" dedim.
"Evet?"
"Sarhoş olduğumun farkındayım ve az önce bunun üstüne feci bir kavga ettik, ama..."
Travis hâlâ arkası bana dönük, "Bu gece seninle seks yapmayacağım, onun için istemekten vazgeç," dedi.
"Ne? Hayır!" diye bağırdım.
Travis gülüp döndü, bana bakarken gözlerinde yumuşak bir ifade vardı. "Ne var Güvercin?"
İçimi çektim. "Bu var," dedim, başımı göğsüne yasladım ve kollarımı açıp onu kavrayarak ona mümkün olduğu kadar sıkı sarıldım.
Kasılıp ellerini kaldırdı, sanki nasıl tepki vereceğimi bilemiyormuş gibiydi. "Sen sarhoşsun."
"Biliyorum."
Bir elini gevşetip sırtıma koydu ve diğerini ıslak saçlarıma; sonra da dudaklarını alnıma bastırdı. "Hayatımda tanıdığım en kafa karıştırıcı kadınsın."

 (●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

"Senin için fazla iyi olduğumu mu düşünüyorsun?"
"Dünyada senin için yeterince iyi bir erkek olduğunu düşünmüyorum."

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..
 
"Berbat bir halde olduğumuzu biliyorum tamam mı? Ben dürtüsel davranıyorum ve çok fevriyim ve senin için daha önce kimse için hissetmediğim şeyleri hissediyorum. Sen bir an benden nefret ediyormuş gibi davranıyorsun, bir sonraki an beni istiyorsun. Ben hiçbir şeyi doğru yapamıyorum ve seni hak etmiyorum... ama seni köpek gibi seviyorum Abby. Seni daha önce kimseyi ya da hiçbir şeyi sevmediğim gibi seviyorum. Sen yanımdayken içki ya da para ya da dövüş ya da tek gecelik ilişkilerin bir değeri kalmıyor... tek ihtiyacım olan sensin. Tek düşündüğüm sensin. Tek hayal ettiğim sensin. Tek istediğim sensin."
  
(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

"Ne var biliyor musun Maddox Bey?"
"Ne var bebeğim?" İfadesi ciddileşti.
"Başka bir hayatta sizi sevebilirdim." 

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

Dudaklarımı dudaklarıma bastırdım ve başımı salladım. "Gerçekten de yumuşak dudakları var."
Travis irkildi. "Dudaklarının nasıl olduğunu duymak istemiyorum."
"İnan bana önemli bir şey. İlk öpücüklerde hep endişeli olurum ama bu seferki o kadar kötü değildi."
"Öpüşmek seni endişelendiriyor mu?" dedi gülerek, söylediklerimi komik bulmuştu.
"Sadece ilk öpücükler. Onlardan nefret ediyorum."
"Eğer Parker Hayes'i öpmek zorunda olsaydım ben de nefret ederdim."

 (●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..
 

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..
 
''Hadi ama . Kızgın gitme.''
''Merak etme Travis. Kızgın gitmiyorum. Öfkeden gözüm dönmüş bir halde gidiyorum.''

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

"Sen ciddi misin?" dedi. Yanıt vermeyince bana doğru eğildi. "Her şeyden önce... standartlarım var. Hiç çirkin bir kadınla beraber olmadım. Hem de hiç."

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

"Sen de mi burada uyuyacaksın?"
"Yani evet. Bu benim yatağım."
"Biliyorum, ama ben..."
Travis sırıtıp başını salladı. "Bana güvenmiyor musun? Yemin ederim çok uslu olacağım,"

 (●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

"Amma da etkileyici bir ilk öpücüğün varmış."
"Senin son ilk öpücüğün."

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

"Gelecekteki karınla tanıştığında bütün bunlar için bana teşekkür edeceğine elli papeline bahse girer misin?" 
Travis'in kaşları çatıldı ve yüzü düştü. "Bu fazla kolay bir iddia. Evlenmek isteyebileceğim tek kadın an önce kalbimi kırdı."

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

 "Babanı arayacağım!" diye bağırdım. Travis yüksek sesle güldü. "Ve o da büyük ihtimalle omzumu sıvazlayıp zamanının çoktan gelmiş olduğunu söyler."

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

 "Az önce bana evlenme teklif ettin," dedi, hala numara çevirdiğimi itiraf etmemi bekliyordu.
 "Farkındayım."

(●̃•̃)(●̃•̃)
/█\♥/█\
  .ﻄﻅ...ﻄﻅ..

"Seni o kadar çok seviyorum ki Güvercin," dedi beni tekrar tekrar öperken. "Sadece bundan elli yıl sonra hala pokerde canına okuyor olacağımı unutma yeter," deyip kıkırdadım. Gülümsedi, muzaffer bir şekilde. "eğer seninle altmış ya da yetmiş yıl geçirmek anlamına gelecekse bebeğim, elinden geleni ardına koyma."

 İşte bunlarda benim altı çizili (Mecazi anlamda tabii ki, kitaplar kalem ucu değdirilmeyecek kadar değerli benim için. Ne biliyim, kıyamıyorum :D) bölümlerimden bazıları. Keyifli okumalarrr! :)

11 Aralık 2013 Çarşamba

Kitap Alışverişim #8 - Kendimi Kaptırdım!


Sanırım bu resmi gören herkes çok abarttığımı düşünecek. Kendi adıma biraz abarttığımı söyleyebilirim. Ama yukarıdaki tüm kitaplar bana ait değil :) Sadece sol sütundakiler benim kitaplarım. Sağdakiler ise 2 arkadaşım ve kuzenime ait. Siparişi ben verdiğim için paylaşıma ekliyim diye düşündüm :) Şimdi de tüm kitapları bölüştürerek inceleyelim:

Kuzenim N'nin Siparişleri

1. Deli Kurt - Nihal Atsız
2. Bozkurtlar - Nihal Atsız
3. Geldiler (Ve Çanakkale #1) - M. Necati Sepetçioğlu
4. Fatih Sultan Mehmed - Yavuz Bahadıroğlu
5. Malazgirtte Bir Cuma Sabahı - Yavuz Bahadıroğlu

Hepsinin Türk tarihi kitapları olduğunu fark etmişsinizdir. Öğretmeninin tavsiye ettiği kitapları aldığını tahmin ediyorum. Ama okuluyla alakalı olduğu kesin, çünkü normalde bu tip kitapları bayıla bayıla okuyacak bir tip değildir pek :D

J'in Siparişleri

1. Soğuk Kahve
2. Sabah Uykum:
Bu iki kitap şu an ergenlerin dilinden düşmeyenler kategorisinin başlarında yer alıyor. Kapağı olsun, tanıtım yazısı olsun herkesin ilgisini çekmeyi başaran Ahmet Batman'ın bu kitaplarını ben de merak etmiyor değilim açıkçası. :)
3. Incarceron:
Benim alacağım kitap kapasitesi bayağı dolduğu için resmen zorla aldırdım bu kitabı. Yani aslında J benim önerilerime değer verir. O yüzden ben de "Ay bu kitap tam senlik, bence bunu almalısın, çok ciddiyim şu konuya kapağa falan bak!" gibi bilinç altından zorlamış da sayılabilirim. Çaktırmayalım lütfen :D
4. Kağıttan Kentler:
Aynı Yıldızın Altında'yı önermiştim ve beğenmişti. Ben de "ne önerirsin" sorusuna cevap olarak yazarın Türkiye'de yeni kitabı çıktığını söyledim. Kitabı henüz okumadım, güzel mi değil mi bilmiyorum ama J'in beğeneceğini tahmin ediyorum. Genelde bu tür kitaplar hoşuna gidiyor çünkü.

Ems'in Siparişleri

1. Opal:
Lux Serisi'ne birlikte başlamıştık. Serinin büyük bir hayranı değil, ama başlanan serinin devamı getirilmeli diye düşünerek 3. kitabı da sipariş etti diyebilirim.
2. Bir Soru Bir Aşk:
Aynı yazarın "Bir Gün" adlı kitabını birkaç kez okuduğunu biliyorum. Bazı yazarlar insanın kriptoniti gibidir ya, sanırım David Nicholls de Ems'in kriptoniti :D Bu arada bu kitabın erkeğin ağzından yazıldığını keşfettim. Ve üniversite zamanını anlatıyor. Sanırım ben bu kitaba şimdiden aşık oldum <3
3. Eğer Yaşarsam
4. Sen Gittiğinde:
Bu ikiliyi ilk çıktığında J'e önermiştim ve aramızda ilk okuyan o olmuştu. Çok beğendiğini hatırlıyorum, aslında benim de alınacaklar listemdeydi ama ertelemeye karar verdim. Çünkü siparişimizde her kitaptan sadece 1 tane alabiliyorduk. Benim de alacağım daha önemli kitaplar olduğunu düşünerek bu hakkı Ems'e verdim. Eline ulaştığı gün başladı. Ben de bu seriyi yakında alacağım gibi görünüyor, çünkü onlar yanımda konuşurken benim susup dinlemem imkansız! :D
5. Tatlı Bela
6. Ayaklı Bela:
Bu seriyi ilk kez derslerde okurken herkesin sustuğunu farketmeyip kıkırdamaya başladığımdaa Ems'in bana tip tip "Bu kitapta bu kadar güzel olan ne?" bakışı hala gözlerimin önünde. Kötü çocuk - İyi kız konusunun Jamie McGuire'ın yazarlığıyla birleşip ortaya bir new-adult şaheseri çıktığını bir anda söyleyip deli muamelesi görmemek için konusunu kısaca "İyi kız- Kötü, seksi, kız manyağı, dövüşçü, çocuk ilişkisi" diye özetledim. Ardından gelen "Fantastik mi?" sorusuna da hayır cevabını alınca bu seriye aşkı orada başladı diyebilirim. Çünkü fantastiklerden biraz sıkılmış durumdayız hepimiz. Tabii hala okuyorum, okumuyor da değilim ama zaman geçtikçe azalıyor sayısı diyebilirim. Ayrıca Ems'e 50 kez " Hayır! Ayaklı Bela'yı Tatlı Bela'dan önce okuyamazsın!" desem de hala ısrar ettiğini de söylemeden geçemeyeceğim :D

Benim Siparişlerim

1. Saplantı:
Bu kitap için acaip heyecanlıydım taa ki... Kapağını görene kadar. Kapağına bayıldığım kitabın ne hale geldiğini görünce çok şaşırdım. Dex bu aralar beni çok şaşırtıyor. Bu kapak ne? Korsan kitap gibi duruyor. Sanki çocukken proje ödevlerinde kullandığımız ince kartona basılmış, yapıştırmalı kap ile kaplanmış gibi duruyor. Parlak olmasına lafım yok, ama bir Pegasus parlaklığı veya Elit kitabının parlaklığı gibi değil. Çok kınıyorum Dex'i bu konuda, Dublin Caddesi'nin de kapağı böyle dümdüz pvc çekilmiş karton gibi. Ama hala kitabı okumak için ölüyorum, bu heyecan değişmedi :D
2. Köken:
Ben bu kitabın kapak resmini oldum olası sevemedim bir türlü. Serinin diğer kitaplarıyla hiç uyumlu durmuyor, ayrıca kapaklara turuncuyu da hiç yakıştıramıyorum. Ayrıca keşke Dex kitabın ismini O ile başlayacak şekilde çevirseymiş, bu kitap serinin isyan kitabı gibi duruyor kitaplıkta :D
3. Doğaüstü:
Paranormal'i hala almadım ama okumakla yetineceğim artık (başkasından okumuştum). Doğaüstü de zaten incecik bir kitap, hemen okuyasım geliyor. Artık Sonsuz'u ne zaman alacağım bilmiyorum ama Evie'nin pembe dünyasını özledim, bir an önce okusam şu kitabı :D
4. Araf:
Kitap yayınlanır yayınlanmaz aşık oldum resmen ben. "Jamie McGuire" ismi ve "Melek" kelimesi birleşince beynimde yıldırımlar çakmaya başladı. "En sevdiğim yazarların üst sıralarında olan Jamie McGuire + En sevdiğim fantastik yaratıkların başında gelen Melekler" bu benim için cennetten fırlama bir kitap oldu. Ama okumam gereken milyon kitap olduğu için o sıralarda benden tavsiye isteyen J'e önerdim. Okudu. Bayıldı. Tabii bunun hoşuna gitmiş böyle anlatmak falan istiyor yanımda, neredeyse orada boğup öldürecektim kızı :D
5. Küller Şehri:
Kemikler Şehri'ni okuyup filmini (maalesef) izledikten sonra ne olursa olsun seriye devam etmeye karar verdim. (Kararlılığımdan değil, hoşuma gidecek bir spoiler zorla arkadaşımın ağzından sökerek aldım ana neden bu, siz bakmayın benim dediklerime :D)
6. Umutsuz:
İlk görüşte aşk yaşayamadık bu kitapla. Normalde tanıtım yazısı okumam ama bu kitapta nedense direnemedim. Ve iyi ki de direnmemişim. Tanıtım yazısını okur okumaz soluğu sepette aldı kitap. Çok merak ediyorum, beni hayal kırıklığına uğratacağını sanmıyorum. Umarım beklentilerimi karşılar :)
7. Yanılmak Güzeldir:
Bu kitap alışveriş yapan herkese hediyeydi, beğenilen bir de filmi varmış diye duydum. Umarım güzeldir, ne diyebilirim ki :D
8. Kutsanmış Kan
9. Geçmişin Kanı:
Bu seri normalde 3 kitap ama ben 2'sini aldım. Aslında hiçbir yorumu görmedim veya tanıtım yazısını okumadan aldım, eğer beğenmezsem 2 kitapta boşa gitmiş olacak ama beğeneceğimi düşünüyorum. Madem öyle niye aldın sorusuna cevabım da gelip geçip durmadan gözüme takılıyorlardı, sonunda dayanamadım attım sepete :D
10. Zümrüt Yeşil:
Bu kitabı zaten okumuştum dayanamayıp kuzenimden almıştım daha doğrusu. Kitaplığımdaki seri tamamlansın diye bunu da siparişime ekledim. :)
11. Yüreğime Aşk Düştü:
Bu Eloisa James'in serisinin ilk kitabı. Bir arkadaşımda (Ben ona Betty diyeyim en iyisi) serinin 4. kitabı varmış. Tabii Betty bunu farketmeden almış sanırım, bu yüzden de okuyamamış. Şu ana kadar tarihi-aşk romanı hastası olduğunu farkettim. Ben de doğum gününü, olduğu akşam öğrenmiştim ve hediye alamamıştım. Bunu da gecikmiş doğum günü hediyesi olarak aldım yani :D
12. Aşk Kırıkları:
Ve ve ve ve..... İşte hakkında en heyecanlı olduğum ve ennn büyük hayal kırıklığı yaşadığım kitaba geldik. Niye heyecanlıydım? Herkesin ağzına sakız olmamış çok hoşuma giden bir kapağı ve güzel de görünen bir konusu olan bir kitap ve ben bununla tesadüfen karşılaştım. Niye hayal kırıklığına uğradım? Kitap feci hasar görmüş. Kitap sihirbazına bu konuda çok sinirliyim. Diğer kitaplarına orasında burasında sorun var ama hiçbiri bu kadar değil ! Tüm köşeleri kıvrılmış içindeki sayfaların bile uçları kıvrık durumda. Ben bu kitabı nasıl elime alıp okuyacağım şimdi. Elime alıp baktığımda yeni kitap gibi durmuyor tozlu raflardan çıkarılmış yıpranmış 2. el kitap gibi duruyor. İnternetten aldığım için değişim de yapamayacağım. Mağdurum :(

Vay canına! 1 saattir yazıyorum, beynim sulandı resmen. Kimsenin baştan sona bu kadar uzun bir alışveriş paylaşımını okuyacağını sanmıyorum ama içimi dökmüş oldum en azından :D Her neyse; diyeceğim o ki, siz de kitap alışverişlerinizi, bu alışveriş veya bu alışverişteki kitaplar hakkındaki düşüncelerinizi yorum olarak yazabilirsiniz. Yazabilirsiniz değil 'Lütfen yazın!', yorumlarınız ne olursa olsun benim için çok değerli. En azından birkaç kişinin de olsa benim düşüncelerimi taktığını görmüş oluyorum :D Şimdiden teşekkürler, HOŞÇAKALIIINNN!! <3

29 Kasım 2013 Cuma

Brothers Conflict (Erkek Kapışması) - Anime Tanıtım & İnceleme


   Hinata Ema; ünlü maceraperest Hinata Rintarou'nun, tek kızıdır. Bir gün Ema, babasının başarılı bir kıyafet üreticisi, Asahina Miwa, ile yeniden evleneneceğini öğrenir. Onları rahatsız etmek istememesinden dolayı Ema, yeni üvey annesinin çocuklarının yaşadığı evine taşınıp, Gündoğumu Konağı denen köşkte 11 erkek kardeşle kalmaya karar verir. Aynı çatı altında birlikte yaşadıkları sürece Ema ve Asahina kardeşler arasında romantizm filizlenecektir.

   Aslında 13 kardeşler fakat 2'si farklı evde kalıyor. Buna rağmen kapışmanın içerisinde yerleri çoktan hazır aslında :D Bu 13 kardeş, yaşları bayağı bir farklılık göstermekle beraber (10-25 arası olabilir) hepsi de Ema'yı eve büyük bir hoşgörüyle kabul eder. En başta eğlence amaçlı Ema'yla ilgilenen kardeşler için sonradan bu olay ciddileşir ve gerçek bir kapışma haline gelir.

Ema render   Böyle harem türündeki animeler normalde bana tekdüze ve sıkıcı gelir. En başlarda bu anime de öyle geliyordu. Aralıklar koyarak izledim ama hiç bırakmadım. Çünkü sadece erkekleri için bile izleyebilirsiniz. Çizimler, karakteristik özellikler gerçekten muhteşem. Kızımızı biraz abartmışlar ama şirin, sevilesi bir tipi var aslında. 13 erkeğin de sırasıyla kıza aşklarını itiraf etmeleri, öpüp durmaları bir ara sıktı gibi oldu ama sonra farklı olaylar araya katarak eğlenceli hale getirmeyi başardılar. 9-10-11-12. bölümler akıp gitti resmen. Genelde böyle başları sıkıcı gelen animeler son bölümlerde patlama yaşıyor.

   Biraz da karakterleri anlatıyım. Ben bile bazen adlarını karıştırıyorum. Hiçbiri birbirine benzemiyor ama çok fazlalar :D Neyse, kardeşlere geçmeden önce ilk olarak başrolümüz Hinata'dan bahsedelim. Kahverengi saçlı, kahverengi gözlü 16 yaşında olan tatlı bir kızdır kendisi. Onu erkeklerden korumaya çalışan en yakın arkadaşı küçük tavşanı ise Juli. Ema'nın bodyguard görevini karşılıyor diyebiliriz. (Dizinin sonlarına doğru Juli sizi şaşırtabilir :D)
Asahina kardeşleri anlatmak biraz zor olacak (13 tane olunca). O yüzden şöyle yüzeyden özelliklerini söyleyeyim bari:

28 Kasım 2013 Perşembe

(Kont Ve Peri) - Anime Tanıtım & İnceleme

 
Hikaye; 19. yüzyıl İngilteresinde yaşayan Lydia adlı “peri doktoru”nun çevresinde geçer. Mavi şovalye kont, Edgar’la karşılaştığındaysa hayatı 180 derece değişecektir. Edgar, aile yadigarı, değerli bir kılıcı bulmaya çalışırken kendisine yardımcı olması için Lydia’yı yanına alır.
 
Eh, tabii bu sadece başlangıç. Olaylar bununla da kalmaz karıştıkça karışır. Tabii bu sırada iki karakterimiz de birbirine karşı duyduğu hislerin farkına varmaya başlar. Daha çok sihir ve macera üzerine kurulu olan animemiz de romantizm de yok değil yani..

 Bu anime biraz daha olayların çabuk geliştiği ve 12 bölüme birçok şeyin sığdırıldığı türdendi. Edgar'ın kibarlığı ile Lydia'nın ne yapacağını bilemez hali birleşince ortaya çok şirin bir anime çıkmış. Tabii Kelpie'yi de unutmamak lazım. Favori karakterim Kelpie, bir "Siyah Su Atı" perisi ve -maalesef- Lydia'ya fena halde aşık. Hikayedeki kötü çocuk gibi gösterilmeye çalışılmış ama anime boyunca bizi en çok güldüren karakterimiz de bu oldu diyebilirim.

Bir de kediciğimiz Nico var. Lydia'nın yardımcısı ve en iyi arkadaşı konumunda olan kedi formundaki perimiz. Ve bir diğer karakterimiz ise Raven. Siyah saçları, zümrüt yeşili gözleriyle asaletin simgesi diyebilirim. Raven animede Edgar'ın uşağı rolünü oynuyor. İçinde kötü bir peri ruhu barındıran Raven'a Edgar bunu bastırması için yardım etmiş ve bir şekilde hayatını kurtarmış gibi oluyor. Bu yüzden Raven Edgar'a sonsuz bir sadakatle bağlı ve onu içindeki kötü periden aldığı güç ile her türlü tehlikeden korumaya çalışıyor.
  
 Bunların yanında ressam Paul, Gladys'in perisi Banshee, Lydia'nın babası Profesör Carlton, Raven'ın kız kardeşi Ermine ve kendi kendini Mavi Şovalye Kont ilan etmiş bir kötü Prensimiz var. Hikaye bu karakterler arasında dönüşümlü olarak geçiyor denebilir.

Aralıklar koyarak izlediğim bir animeydi ama sıkıldığım için değil. Sadece shoujo türündeki animeleri arka arkaya aralıksız izlemeyi tercih etmiyorum. Özellikle animenin 6 adet Special bölümlerinden bahsetmek istiyorum. Arka fona William Shakespeare'in seçilmiş sonelerinden koyarak hazırladıkları 2-3 dakikalık bölümlerdi, ve karakterler geçmiş yaşantıları vb. şeylerin şöyle bir üzerinden geçiliyordu.

 Bu anime için klasik shoujo diyebilirim. Konusuyla öne çıkmayabilir ama karakterler ve özellikle çizimiyle mutlaka öne çıkacağını düşünüyorum. Lydia'nın dağınık uzun kızıl saçları ve kocaman yeşil gözlerini de çok tatlı buluyorum -söylemeden geçemeyeceğim-.

Her neyse, şimdi birçok kişi "bu niye anime paylaştı" sorusuyla gelmeden önce çok basit bir cevap vereyim: Can sıkıtısı. Uzun süre blogda paylaşım yapmayınca kendimi bir garip hissediyorum bu yüzden arada sırada alıntılar paylaşıyorum veya alakasız şeyler. Madem öyle anime paylaşayım bari, izlediklerim de boşa gitmesin dedim; canım sıkıldıkça paylaşırım artık :D